27 Mayıs darbesi ve Hürriyet Şehitleri

Tarihte Neler Oldu | | Aralık 14, 2010 at 1:18 pm

Askerler 27 Mayıs 1960’ta Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk askerî darbesini gerçekleştirdiler. 37 düşük rütbeli subayın planları ile icra edilen bu darbe emir komuta zinciri içinde yapılmamıştır. Kritik mevziler bu subayların ellerindeki asker ve silahlarla önce ordudaki komuta kademesinin etkisiz hale getirilmesi ile ele geçirilmiş, daha sonra cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri tutuklanarak, hükümet; 235 general ve 3500 civarında subay (daha çok albay, yarbay, binbaşı) emekliye sevk edilerek, 1402 üniversite öğretim görevlisi görevden alınarak ve bazı üniversiteler kapatılıp el konularak, 520 hakim ve yargıç görevden alınarak gerçekleştirilmiştir.

Başvekil Menderes ile iki bakanı, Polatkan ve Zorlu idam edildiler.

Darbeden sonra darbeyi planlayan ve icra eden 37 düşük rütbeli subay ve Emekli Orgeneral, Cemal Gürsel’in oluşturduğu Millî Birlik Komitesi marifeti ile ülke yönetimini üstlendiler. Başbakan Menderes ve iki bakanı, Polatkan ve Zorlu’yu idam edecek olan bu idare 3 Nisan 1963 tarihinde bu darbenin anısına 27 mayıs gününü de Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak ilan etmiştir.

Hürriyet ve Anayasa Bayramı askerlerin 12 eylül 1980’de yeniden darbe yaparak anayasayı yeniden değiştirtmeleri, ve Kenan Evren tarafından yürürlükten kaldırılmasına kadar 20 yıldan fazla süreyle resmi bayram olarak kutlanmıştır.

İlan edildikten sonra resmi törenlerle her yıl 27 mayıs günü Hürriyet ve Anayasa Bayramı Anayasa Mahkemesi’nde kutlanır, devlet erkânı, Anayasa Mahkemesi başkanının makam odası önünde sıraya dizilerek başkana tebriklerini sunarlardı.

27 mayıs ihtilali bazı gençlerin(5 kişi) ölümlerini de “hürriyet şehitleri” olarak kutsamış, naaşlarını anıtkabir’e gömdürmüş ve isimlerini çok sayıda okul, gemi vb kamusal alanlara vererek ölümsüzleştirmiştir.

Darbenin yarattığı bu kahramanlarla ilgili tarihin gerçek yüzü ise şöyle anlatılmaktadır; (Kaynak: Anıtkabir’e gömülen protestocu öğrenciler: Yıldıray Oğur / Taraf 12.12.2010)

************

9 Haziran 1960
İki protestocu öğrenciye veda için İstanbul’daki devlet erkânı, öğretim üyeleri, subaylar ve binlerce İstanbullu Beyazıt Meydanı’nı doldurmuş. Dev bir Atatürk resminin asıldığı tarihî kapıdan Atatürk heykelinin yanındaki iki katafalka yatan öğrencilere bakan kalabalık “Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu” marşını söylüyor. Yanında generaller, ağır ağır kürsüye çıkan rektör Sıddık Sami Onar ağlamaklı: “Daha başka ölülerimiz de vardır. Naaşlarını belki bulamayacağız. Ama onları da kardeşleri gibi Ata’nın yanında kalplerimize gömeceğiz.”

5 gencin naaşı törenle anıtkabir'e defnedildi, 28 yıl sonra oradan çıkartıldılar.

Cenazeler Sultanahmet Camii’ndeki cenaze töreninin ardından Sarayburnu’ndan Deniz Kuvvetleri’ne ait 505 No’lu Çeşme Mayın Tarama Gemisi’yle Kadıköy’e geçiriliyor. Haydarpaşa açıklarında protestocu öğrencileri 12 savaş gemisinden oluşan bir filo, Kadıköy İskelesi’nde ise alçak uçuş yapan jetler selamlıyor. Denizcilerin omuzladığı tabutlar, askerî bandonun çaldığı matem marşları, camilerden okunan salalarla Haydarpaşa’ya getiriliyor. Cenazelerin yüklendiği özel tren Ankara’ya doğru yola çıkıyor. Hereke, İzmit hatta gece geç saatte geldiği Eskişehir İstasyonu’nda resmî törenlerle karşılanıyor. Eskişehir’de cenazeler için İnönü, Sakarya Savaşı şehitliklerinden topraklar getiriliyor.

10 Haziran 1960
Sabah 09:57’de Ankara’ya varan trenden önce Rektör Sıddık Sami Onar iniyor. Garda onu karşılayan Tümgeneral Hakkı Sokullu’ya sarılıyor. Hem general hem de rektör ağlıyorlar.

Garda toplanan kalabalık “Katillere ölüm” diye bağırmakta. İstanbul’dan gelen iki cenaze diğer üç öğrenci cenazesinin beklediği Cebeci Camii’ne götürülüyor.

Ve son yolculuğa doğru hareket… Top arabalarına yerleştirilen beş gencin cenazesinin etrafında Deniz, Kara ve Hava Harp Okulu öğrencileri sıralanıyor. 2,5 kilometreyi bulan kortej, yol kenarına dizilmiş Ankaralıların öfkeli sloganları arasında defnedilecekleri Anıtkabir’e doğru yola çıkıyor. Atatürk’ten sonra Anıtkabir’e defnedilecek ilk cenazeler… Onlara “Hürriyet Şehitleri” deniyor.

Nümayiş çıkmaması için Cemal Gürsel ve İsmet İnönü dışındaki bütün devlet erkânı, 27 Mayıs’ın Milli Birlik Komitesi üyeleri tam kadro kortejde. İnönü’yü oğlu Ömer İnönü temsil ediyor. Kortej Anıtkabir ve Cebeci’den top atışları ve alçaktan uçuş yapan jetler eşliğinde tam 2,5 saat sonra ancak Anıtkabir’e varıyor.

Anıtkabir önüne yerleştirilen beş masaya konan tabutlar için önce saygı duruşunda bulunuluyor, ardından askerî bando eşliğinde İstiklal Marşı söyleniyor. Bir üniversite öğrencisi, bir Harbiyeli ve Başbakanlık müsteşarı konuşmalarıyla “şehitleri” selamlıyor.Anıtkabir’in Çankaya’ya bakan tarafında hazırlanan mezara Harbiye öğrencilerinden oluşan tören mangasının üç el ateşiyle önce Teğmen Ali İhsan Kalmaz gömülüyor.

22 yaşındaki genç topçu teğmen, 27 Mayıs gecesi Büyük Postane’yi teslim almaya çalışan Harbiyelilerden biriydi. Direnen polisi teslim aldıktan sonra paniğe kapılan bir jandarma askerinden çıkan kaza kurşunuyla hayatını kaybetmişti.

Tören mangasının ikinci ateşiyle ikinci mezara 11 yaşındaki Ankaralı öğrenci Ersan Özey gömülüyor. Ersan Özey, 27 Mayıs sabahında darbeyi kutlamak isteyen CHP’li babasıyla birlikte Çankaya’da sokağa çıkmıştı. Sokağa çıkma yasağını ihlal ettikleri için üzerlerine ateş açılmış ve babasının yanında askerler tarafından vurularak hayatını kaybetmişti.

Manganın üçüncü kez havaya ateş açışında üçüncü mezara büyük törenlerle İstanbul’dan getirilen iki cenazeden biri, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğrencisi 20 yaşındaki Turan Emeksiz gömüldü. Malatyalı Emeksiz, 28 Nisan 1960’da polisin sert biçimde bastırdığı Beyazıt’taki DP karşıtı büyük gösterilerde vurularak hayatını kaybetmişti. Turan Emeksiz’in polis silahından çıkan bir merminin yerde sekmesi sonucu öldüğünü söyleyen Adlî Tıp’çılar, otopsi raporunu çarpıttıkları için Yassıada’da, Bayar ve Menderes ve 117 DP’liyle birlikte Ankara-İstanbul Olayları Davası’nda yargılanmış, raporun doğru olduğu ortaya çıkınca beraat etmişlerdi.

Cenazesi İstanbul’dan getirilip dördüncü mezara gömülen Nedim Özpolat da aynı gösteride ölmüştü. İstanbul Erkek Lisesi öğrencisi Özpolat, Yassıada Başsavcısı’nın sözleriyle “Heyecanlı mizacının ve vatanperverliğinin tesiriyle üzerinde nutuk söylediği hareket halindeki tanktan, diğer bir tanka atlarken ayağı palete takılmış ve paletler arasında kalarak can vermişti.”

Ve Anıtkabir’deki son mezara Harbiye birinci sınıf öğrencisi Sökmen Gültekin defnedildi. O da 27 Mayıs gecesi darbeye hazırlanırken elindeki Thompson silahın ateş alması sonucu kendini vurmuştu.
23 Ağustos 1988
28 yıl sonra Anıtkabir’de mezarlıkta tören mangası yine gençlerin mezarlarının başında. Geniş güvenlik önemleri altındaki gizli tören 28 yıl öncekine göre hayli sessiz ve sade. Gözü yaşlı aileler, çocuklarının kemiklerinin mezarlardan çıkarılıp poşetlere konuluşunu izliyor. Bir kanun çıkmış, Anıtkabir’de İnönü dışındaki tüm cenazelerin Cebeci Şehitliği’ne taşınması kararlaştırılmıştı. Esas sebep ise 12 Eylül’ün 27 Mayıs’la hesaplaşmasıydı. Politik nedenlerle buraya gömülen gençler yine politik nedenlerle şimdi buradan götürülüyordu.

Devletin onlarla işi artık bitmişti…

**************

Yukarıdaki bilgilerden özetleyerek tekrarlamak gerekirse hürriyet şehidimiz 5 genç fidan’ın ölümleri aslında şöyle olmuş;

22 yaşındaki genç ihtilalci harbiyeli topçu teğmen Ali İhsan Kalmaz 27 Mayıs gecesi Büyük Postane’yi teslim alması sırasında (direnen polislerin silahlarını teslim aldıktan sonra), “”paniğe kapılan bir jandarma askerinden çıkan kaza kurşunuyla”” hayatını kaybetmiş.

11 yaşındaki Ankaralı öğrenci Ersan Özey 27 Mayıs sabahında darbeyi kutlamak isteyen CHP’li babasıyla birlikte “”Sokağa çıkma yasağını ihlal ettikleri için üzerlerine ateş açılmış ve babasının yanında askerler tarafından vurularak”” hayatını kaybetmiş.

İÜ Orman Fakültesi öğrencisi 20 yaşındaki Turan Emeksiz 28 Nisan 1960’da “”polisin sert biçimde bastırdığı DP karşıtı büyük gösterilerde polis silahından çıkan bir merminin yerde sekmesi sonucu”” vurularak hayatını kaybetmiş.

İstanbul Erkek Lisesi öğrencisi Nedim Özpolat, heyecanlı mizacının ve vatanperverliğinin tesiriyle “”üzerinde nutuk söylediği hareket halindeki tanktan, diğer bir tanka atlarken ayağı palete takılması sonucu”” paletler arasında kalarak can vermiş.

Harbiye birinci sınıf öğrencisi Sökmen Gültekin 27 Mayıs gecesi darbeye hazırlanırken “”elindeki Thompson silahın ateş alması sonucu”” kendini vurmuş.

Bir gün sokakta dolaşırken bir okulun, resmi binanın, yahut vapurun üzerinde bu isimlerden herhangi biri ile karşılaştığımızda onların gerçek katilinin kim veya ne olduğunu, bu genç fidanların ne uğruna hayatlarını kaybettiklerini, hürriyet mücadelesinin aslında kimlerle ve neye karşı verilmesi gerektiğini bir kere daha düşünelim.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.