İspanya’nın Müslümanlarca Fethinde Neler Oldu?

Zeitgeist / Denemeler | | Ağustos 24, 2013 at 12:11 pm

Roderick. Don Roderick, muhteşem İspanya’nın kralı Roderick. Vizigotlar’ın son kralı Roderick. İspanya’nın araplar tarafından istilasında işlerin kırılma noktasında yer alan kral. Bir tecavüzcü. Bir aşık.

Hainlerden kahramanlar yaratan da, kahramanlardan hainler yaratanlar da devletlerdir. Aslında ne müslüman tarihçilerin tarif ettiği gibi gaddar ve iffetsiz, ne İspanyollar’ın tarif ettiği gibi şeytan kalpli bir kadının kurbanıydı. Hepimiz gibi duygularıyla, korkularıyla bir insandı. Ancak çevresinde dönenler öylesine karmaşık ve ince ayrıntılarla doluydu ki…
Bilinen hikayede Tarık ibn Ziyad daha sonra Cebel-i Tarık adını alacak olan tepenin üstüne askerlerini toplar. Aşağıdaki boğazı geçtikleri gemileri gösterir. Ve şöyle der: “ Tüm gemileri yakın. Artık geri dönüş yok. Ya bir zafer kazanacağız ya da öleceğiz, ve o Roderick’i kendi ellerimle öldüreceğim…”, ve 12 bin piyadeyle 100 bin kişilik süvarilerle dolu Roderick’in ordularını kahramanca yenerler.

Peki gerçek bu kadar basit miydi? Oniki bin kişilik piyade nasıl olur da 100 bin kişilik orduyu yener? Bu sadece kahramanlıkla açıklanabilir mi? Gerçek hikaye bence biraz daha farklıydı…

Roderick güzel Kordoba şehrinde 688 yılında doğdu. Babası Theodofrid Kordova’nın valisiydi ve çok sevilirdi. 13 yaşındayken bir sabah otudukları malikhaneye doğru bir grup atlının geldiği duyuldu. Ellerinde kraliyet flaması vardı. İki kardeşi ile pencerelerden babasının gelen süvari birliğini nasıl karşıladığını, birliğin liderinin elindeki yazılı mesajı nasıl yüzüne okuduğunu ve daha vedalaşmaya bile fırsat bulamadan nasıl bir atlının arkasına bindirilip götürüldüğünü gördü. Mutlaka babalarının acil halletmesi gereken bir iş vardı, ve geri dönecekti. Ama dönmedi. Daha sonradan aldıkları habere göre valilik işini yaparken krala “ihanet” ettiğini söylediler. Kordoba halkından kimse buna inanmıyordu. Herkes krala öfkeliydi. Kış gelene kadar hapiste kaldı. Roderick babasının çıkacağını düşünüyordu, çünkü hem çok güçlü hem de nüfuzlu biriydi. Ama hiçbir zaman çıkmadı. Gözleri oyularak idam edildiği duyuruldu. Babası henüz hapishanedeyken aynı şekilde amcası Favila da zindana atıldı ve sonradan öldürüldü.

Kral Witiza’nın gaddarlığı halk arasında bilinirdi. Özellikle yahudilere karşı bir çok defa haksız suçlar yüklemiş, bir çoğunun mallarına el koymuştu.

Roderick 18 yaşında Kordoba’da yerel halkın desteklediği bir kişi olmuştu, ve Witiza’ya karşı gelişen öfkenin bir göstergesi olarak Baetica bölgesinin dükü ilan edildi. Şehirin birçok şehirle yakınlığı olan soyluları hikayeleri anlatmıştı. Kral Witiza ileri yaşı dolayısıyla hastalanıp yatağa düştüğünde, tüm ailesi iki oğlundan birinin krallığa seçileceğini zannediyordu. Ama soylular 710 yılında Roderick’i kral seçtiler. Roderick 22 yaşında kral olmuştu. Halka göre genç ve adaletliydi.

Ordularını toplayıp eski kral Witiza’nın iki oğlu Sisbert ve Ebba’ya saldırabilirdi. Ama bunu yapmadı. Ailesi ve soylu yakınlarının etkisiyle politik bir evlilik yaptı ve Exoline ile evlenerek Toledo’daki sarayına çekildi. Buraya kadar hayatını başarılı, güçlü ve adaletli geçirmişti. Ancak bundan sonra bazılarına göre şeytan bazılarına göre saf bir kadın olan Florinda ya da diğer adı ile La Cava karşısına çıktı.

Eduard Schade tarafından porselen üzerine işlenen tabloda Florinda, Toledo yakınlarındaki Rio Tajo kenarında etrafındaki on diğer kızla birlikte ortada solda resmedilmiştir.


Florinda’nın tarihçiler tarafından ortak ağızdan tarif edilen tek özelliği sıradışı güzelliğidir. Florinda Kont Julian’ın kızı olarak Ceuta’de (Septe) dünyaya geldi. Babası kral Witiza zamanında Ceuta’ye gönderilmiş ve o zamandan beri gönderildiği bölgeyi önce kahraman savaşlarla daha sonra ise müslümanlarla yaptığı yoğun diplomasi sayesinde başarıyla savunmuştu. İspanya’nın müslüman akınlarına uğramasını engelleyen kapının nöbetçisi gibiydi. Kızını ise eğitimi için ve her an değişen istikrarsız bölgede çıkabilecek olaylardan korumak için güvenli olarak düşündüğü Toledo’daki kraliyet sarayına yolladı. Florinda Roderick ile karşılaştığında kral Roderick yeni evlenmişti. Afrika’daki kirli ve çirkin günlerden sonra kraliyet sarayı ve soylu kral Roderick elbette son derece çekici gelmişti.

Kral Roderick ise sürekli ona yol gösteren soyluların yönlendirmelerinden son derece sıkılmıştı. Kral olmuştu ama özgür değildi. Florinda aklında yer etmeye başlamıştı. Bir gün Florinda’yı onlar için yaptırılmış hamamda yıkanırken seyrettiği bilinmektedir. Aralarında bir aşk başlamıştır, ve bir kralın yetkilerine sahip bir erkek için bu tehlikeli bir aşktır, fakat var olan karışık politik durum dikkate alındığındaysa imkansız bir aşk gibi gözükmektedir.

Nitekim bir süre sonra Kont Julian’ın eline kızından bir mektup gelir. Kral Roderick’in kendisine tecavüz ettiğini ve bunu ancak kendisinin düzeltebileceği yazılır. Bu yazıyı yazan gerçekten de Florinda’dır. Ancak Florinda bunu yazdığında daha çok genç yaştadır. Kraliçe Exoline ise kocası Kral Roderick’in Florinda’ya eğilimini çoktan farketmiş bunu engellemenin yollarını aramaktadır. Bir gün Florinda’yı sarayda sıkıştırıp babasına kralın kendine tecavüz ettiğini ve bunu kendisinin kesinlikle istemediğini kendi el yazısı ile yazmasını emreder. Çünkü kraliçe Roderick ile aralarındaki tensel yakınlaşmayı bizzat görmüştür, ve aksi taktirde ihanet suçundan idam edilmesini sağlayacaktır.

Bu durumda çaresiz kalan genç Florinda aşkına ihanet etmek zorunda kalır ve mektubu yazar, ve korkusundan olacaklara sessiz kalmayı yeğeler. Mektup babasının ellerine ulaştığında, kendini tüm İspanya’nın kapılarını koruyan kişi olarak gören Kont Julian hemen harekete geçer.

Plan basittir. Witiza’nın iki oğlu halen soylular arasında yer almaktadır ve olası bir arap savaşında tüm orduları ile savaşa katılacaklardır, ancak kral Roderick’in ölmesi onlara büyük ihtimalle krallığı yeniden ele geçirmelerini sağlayacaktır, dolayısıyla ihanete zaten meyillidirler. Musa bin Nusayr ise halife Al-Valid’den sonra gelen en önemli isimlerdendir. Roderick kral olduğunda 60 yaşındadır. Zengin İspanyol topraklarını ele geçirme hayalini ise elki tüm hayatı boyunca kurmuştur. Yaşlanmıştır ama elinde genç ve kuvvetli, biraz da saf bir komutan vardır; Tarık ibn Ziyad. Çok az ordu ile bile gözü kapalı ölüme gönderilmeye razı bir komutandır, eski berberi kölesi, artık azat olmuş ve komtanlık derecesine gelmiş, Tarık ibn Ziyad. Kont julian hem Musa Nusayr’ı hem de Tarık’ı bilir ve iletişim halindedir. Her ne kadar görünüşte düşman olsalarda, Kuzey Afrika topraklarında kimse ne tam düşman ne de tam dosttur. Bütün bu planın organizasyonunda ise kocası aldatılan Exoline başı çekmektedir, öcünü almak ve toprakların kurallarını en iyi bilen kişi olarak gereği geldiğinde müslüman olup Musa ibn Nusayr ile evlenmeye bile razıdır…

Dolayısıyla evet Tarık elindeki az sayıda ordusunu belki iyice kokutacak belki cesaretlendirecek davranışlar sergilemiştir. Evet Cebel-i Tarık boğazına ismini veren efsanedeki gibi arkada kalan üç beş gemisini yakmıştır. Ordularını savaşa konsantre etmiştir, ancak Guadalate nehri kıyılarında Kral Roderick ile karşılaştıklarında doğrudan kralın konvoyuna saldırmak çok da taktiksel bir savaş sayılmaz. Ancak Sisbert ve Ebba, yani eski kral Witiza’nın kral olmasına izin verilmeyen oğulları ve onların sadık orduları yan kanatlara hükmetmektedir. Ve kralı savunmak için çok da istekli değillerdir. İhanet planı düzgün işlemektedir. Kralın konvoyuna Tarık elinde mızrakla bizzat saldırır. Ancak kralı o karşılaşmada öldüremezler. O noktada işler karışır, ortalık toz duman olmuştur.

Tarihçilerin hepsinin ortak olarak kabul ettiği bir gerçek, Roderick’in cesedi savaş meydanında bulunamaz. Sadece Roderick’in arabasını çeken iki beyaz katır Guadalete nehri kıyılarında başıboş gezerken bulunur. Roderick’in Guadalete nehirinde öldüğüne kanaat getirilir.

Böylelikle Tarık’in önü beklediğinden de hızlı bir şekilde açılır. Bunda özellikle de müslümanların Vizigot krallarından iyi davrandığını bilen zengin yahudilerin payı büyüktür. Musa ibn Nusayr aslında Kont Julian’ın bu kadar saf ve yalansız bir şekilde ülkesine ihanet edebileceğine inanmamıştır. O yüzden gönderdiği küçük bir intihar birliğidir, eğer ihanet gerçekleşecekse az orduyla da gerçekleşecektir. Fakat meydanın bu kadar boş kalacağını ve Tarık’ın zafer sarhoşluğuyla İspanya yarımadasının en içlerine kadar ilerleyebileceğini hayal bile edemez. Kendi hayallerini genç bir saf gerçekleştirmiştir. Hem de kendi iradesi dışında. Tarık’ı geri çağırır ve ilk karşılaştıklarında attan inip saygıyla karşılasa bile Tarık’a okkalı bir tokat attığı söylenir.

Exoline planlar gerçekleştiğinde gerçekten de Musa ibn Nusayr ile evlendi, tüm İspanya’nın ve Kuzey Afrika’nın, belki de tüm hıristiyan ve müslüman dünyasının en önemli kadını hissetti kendini.

Kont Julien saraya gelip kızını tekrar gördüğünde, kızını göz yaşları içinde buldu. Tecavüz ettiğini iddia eden mektup bir yalandı. Kızının belki de kraliçe olabilme şansını kendi elleriyle engellediğini farketti. Ülkesine ve krala ihanetinin acısıyla yıllarca yalnız yaşadığı söylenir. Exoline’nin planına uymasaydı ve hatta Exoline’den kurtulmanın bir yolunu bulsaydı belki kızı kraliçe olacaktı. Ayrıca gerçek aşkına kavuşmuş olacaktı. Dolayısıyla Exoline’e ve onunla evlenen eski düşmanı yaşlı Musa ibn Nusayr’a her zaman düşman oldu ve belki de Musa ibn Nusayr’a düzenlenen suikastte parmağı vardı.

Bir rivayete göre de Kral Roderick savaş sırasında ölmedi ve kurtuldu. Gerçekten de böylesine ölümü önem kazanmış bir kralın ölüsünün bulunamaması şaibelidir. Hayatı boyunca bir çok hainlikten ders çıkartan bir kişinin böylesine bir savaşta Witiza’nın oğullarından medet umması da beklenmez. Karısından da ihaneti beklemektedir, ne de olsa karısını aldatmaktadır, hem de bunun için çok da kaygı duymamaktaydı. Ancak belki tek yakın hissettiği ve aşık olduğu Florinda’dan ihaneti beklememekteydi. Ancak aralarında aşk olan iki kişinin savaşa gitmeden konuşmamaları mantıksız olurdu. Elbette konuşmuşlardı ve belki de Florinda sevgilisini kurtarmak adına böyle bir mektup yazmak zorunda bırakıldığını anlatmıştı. Böylelikle eğer kurtulabilirse Roderick geri döner ve mutlu olabilirlerdi.

Ancak Roderick kral olma bilinciyle doğmamıştı. Bir kralın oğlu değildi. Politikanın sürüklediği dalgalar üzerinde kalmıştı, ancak bu onun her şartta ayakta kalma çabasının göstergesiydi. İhaneti ise affetmesi mümkün değildi. Florinda’yı da affedemezdi. Hele ki babası kendisine ve ülkesine en büyük ihanette bulunan Kont Julien iken.

Böylesine ihanetin kokusunun tüm toprağa yayıldığı bir savaşta ancak bir avuç kadar güvendiği adamla kendine nehirde boğulmuş süsü vererek kurtulabildi. Bu planı belki de yakını olan asıl soylulara bile anlatmadı. Sonuçta kimin kendine ihanet edebileceğini bile bilmiyordu artık . Bunun verdiği korkuyla kendisi için savaşan eski dostlarını ve babasının arkadaşı soyluları arkasında bıraktı. Artık kendi de ihanet etmişti, ve kendi ihanetinin yarattığı ölüm çığlıklarını hep kulaklarında duyacaktı. Bir rivayete göre bu savaştan sonra tüm bildiği hayatı zehir eden güçlerden uzak bir hayat yaşadı. Bir keşiş olarak yaşadı. Aşktan uzak, devletlerden uzak ..

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.