Bir ülke neden fakir, öbür ülke neden zengin?

Hikayeler / İnsanlık Halleri | | Nisan 15, 2014 at 12:48 pm

Dünyadaki tüm imparatorlukların birer birer parçalanma dönemine girdiği 1905 yılı itibariyle (Rus-Japon harbine kadar) Kore yarımadasında bağımsız bir Kore imparatorluğu bulunmaktaydı. Bu savaşın sonunda tüm bölge Japon kontrolüne geçti. Japon idaresinde geçen bir 40 yıldan sonraki ikinci dünya savaşı sonunda ise (1945′deki BM düzenlemesine göre) ülke 38nci paralelin kuzeyi ve güneyi olmak üzere (tıpkı Almanya’nın doğu ve batı olarak ikiye bölüşülmesi gibi) ikiye bölündü.

Yüzölçümü 120bin km kare olan kuzey kısmı SSCB’nin, 100bin km kare ile biraz daha küçük olan güneyi ise ABD’nin işgaline uğradı. Kuzey ve güneyde iki ayrı tarz-ı hükümet, iki ayrı ülke oluştu. Yabancı askerlerin işgali altında geçen bir 3 yıldan sonra 1948 yılında Sovyet ordusunun kuzeyden (ABD’nin de güneyden) çekilmesi üzerine Kuzey’de kurulan geçici halk komitesi komünist devrimi güneye de taşıyarak güneyle birleşmek (Güneyi fethetmek) uğraşı içine girdi. Ancak güney hükümeti Amerikalılardan da aldığı destek ile buna karşı direndi. Birleşik hükümetin kendi sistemleri çatısı altında kurulmasında ısrarcı oldu.


Soğuk Savaş’ın endişe dolu sükuneti Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusunun Güney’i işgal etmesiyle bozuldu. Kuzey Koreliler başlangıçta akınlar düzenleyip başkent Seul’u ele geçirseler de sonbaharda tamamen geri çekildiler. Savaş yine de SSCB, Çin ve NATO destekleri ile 3 yıl kadar sürdü. Güneye destek veren NATO güçleri arasında Türk askerleri de vardı. 1953 yılında ateşkes yapıldı, ama bir barış anlaşması hiç yapılamadı. O nedenle ciddi bir sıcak çatışma yaşanmamasına karşın hala resmen Kuzey ve Güney Kore’lerin savaşta oldukları kabul edilmektedir. Buna rağmen her iki ülke de 1991 yılında Birleşmiş Milletlere kabul edildi.

İşte Hwang Pyong Won ile erkek kardeşinin birbirlerinden kopmaları böyle olmuştu. Hwang Pyong Won saklanmayı ve bu sayede Kuzey Kore ordusuna alınmamayı başardı. Güney’de kaldı ve eczacılık yaptı. Seul’de Güney Kore ordusunun yaralı askerlerini tedavi eden doktor kardeşi ise Kuzey Kore ordusu geri çekilirken kuzeye götürüldü. 1950’de birbirinden koparılan iki kardeş, iki devletin sonjunda sınırlı bir aile birleşimi programı başlatmak için anlaşmasıyla ilk kez 50 yıl sonra 2000’de yeniden bir araya geldiler.

Hwang Pyong Won’un kardeşi bir doktor olarak hava kuvvetlerinde görevlendirildi. Bu askeri bir diktatörlük için iyi bir işti. Fakat Kuzey Kore’de ayrıcalıkları olanların bile durumu iyi sayılmazdı. Kardeşler bir araya geldiğinde Hwang Pyong Won 38. Paralel’in kuzeyinde hayatın nasıl olduğunu sordu. Onun bir arabası vardı oysa kardeşinin yoktu. “Telefonun var mı?” diye sordu kardeşine. “Hayır” diye yanıtladı kardeşi. “Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan kızımın var fakat kodu bilmiyorsan arayamıyorsun.” Birleşme esnasında Kuzey Kore’den gelen herkesin para istediğini hatırlayan Hwang Pyong Won kardeşine biraz para teklif etti. Fakat kardeşi, “O parayla geri dönersem hükümet ‘Parayı bize ver’ der, o yüzden sende kalsın” diye yanıtladı. Hwang Pyong Won kardeşinin paltosunun yırtık pırtık olduğunu fark edince “O paltoyu çıkarıp at, dönerken de bunu giy” diyerek kendi paltosunu vermek istedi. “Yapamam diye yanıtladı kardeşi. “Buraya gelmek için devletten alınmış emanet paltodur.” Hwang Pyong Won ayrılırken, kardeşinin ne kadar huzursuz ve sanki biri dinliyormuş gibi sürekli gergin olduğunu anımsıyor. Sandığından daha da fakirdi. Kardeşi iyi yaşadığını söylemişti fakat Hwang Pyong Won onun korkunç göründüğünü ve tırmık kadar ince olduğunu düşünüyordu.

Kuzey Kore elektriksizlik nedeniyle neredeyse tamamen batısındaki Sarı deniz ve doğusundaki Japon denizi kadar karanlık iken Güney Kore ışıl ışıl parıldıyor.

Güney Kore halkının yaşam standartları Portekiz ve İspanya’da yaşayanlarınkiyle aynidir. Kuzeyin ya da adı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) olan Kuzey Kore’nin yaşam standartları ise Güney Kore’nin yaklaşık onda biri kadar, yani bir Sahra- altı Afrika ülkesi düzeyindedir. Kuzey Kore’nin sağlık koşulları ise daha da kötü durumdadır. Bir Kuzey Korelinin ortalama yaşam süresi 38. Paralel’in güneyindeki kuzenlerine göre yaklaşık 10 yıl daha azdır. Gece çekilmiş uydu görüntülerindeki ışık yoğunluğunu gösteren veriler iki Kore arasındaki ekonomik uçurumu çarpıcı bir biçimde sergiliyor. Kuzey Kore elektriksizlik nedeniyle neredeyse tamamen karanlık iken Güney Kore ışıl ışıl parlıyor.

Bu çarpıcı farklılık çok eskiye dayanmıyor. Aslında İkinci Dünya Savaşının bitiminden önce ortada yoktu. Fakat 1945’ten sonra Kuzey ve Güney’deki farklı hükümetler ekonomilerini örgütlemek için birbirinden çok farklı yöntemler uyguladılar. Harvard ve Princeton’da eğitim görmüş sadık antikomünist Syngman Rhee ABD’nin de ciddi desteğini alarak Güney Kore’yi yönetti ve ilk ekonomik ve siyasal kurumları o şekillendirdi. Rhee 1948’de başkan seçildi. Kore Savaşı’nın ve 38. Paralel’in güneyini saran komünizm tehdidinin cenderesindeki Güney Kore demokratik bir ülke değildi. Hem Rhee hem de onun kadar ünlü halefi General Park Chung-Hee, iki otoriter başkan olarak tarihe geçtiler. Fakat ikisi de özel mülkiyete dayalı bir piyasa ekonomisini benimsedi ve Park 1961’den sonra hızlı ekonomik büyümenin önündeki devlet engelini kaldırarak başarılı şirketlere kredi ve devlet yardımı sağladı.

10 milyona yaklaşan nüfusuyla Güney'in başkenti Seoul cıvıl cıvıl bir çağdaş kent

38. Paralel’in kuzeyinde durum farklıydı. Japonya karşıtı komünist partizanların liderlerinden biri olan Kim Il Sung 1947’de bir diktatöre dönüştü ve KDHC’ye özgü sosyalizm ilkelerini ifade eden Juche sisteminin bir parçası olarak Sovyetler Birliği’nin yardımıyla devlet güdümlü katı bir ekonomik sistem hayata geçirdi. Özel mülkiyet kaldırıldı ve piyasalara yasak getirildi.


Özgürlükler yalnızca piyasada değil, Kuzey Korelilerin yaşamının hemen her alanında kısıtlandı; elbette ki Kim Il Sung’un ardından oğlu – halefi Kim Jong Il’in ve onun da ardından oğlu – halefi Kim Jong Un‘un etrafında oluşan küçük bir idari elit hariç tutulmak kaydıyla.

Güney ve Kuzey Kore’nin ekonomik geleceklerinin bariz biçimde farklılaşması bizi şaşırtmamalıdır. Çok geçmeden Kim Il Sung yönetimindeki ekonominin ve Juche sisteminin tam bir felaket olduğu ortaya çıktı. En hafif tabirle kapalı kutu olduğunu söyleyebileceğimiz bir devlet olan Kuzey Kore’yle ilgili detaylı verilere ulaşmak mümkün değil. Buna karşın, eldeki deliller beklenenin de ötesinde bir sıklıkla gerçekleşen kıtlıklarla ilgili bilgilerimizi doğruluyor: Yalnızca sanayi üretimini artırmada başarısız olunmadı, Kuzey Kore aynı zamanda tarımsal verimlilikte de bir çöküş yaşadı. Özel mülkiyeti olmayışı, ister yatırım yapmak için ister verimliliği artırmak, hatta idame ettirmek için olsun, az sayıda insanın teşvik bulduğu anlamına geliyordu. Boğucu, baskıcı rejim yeniliğe ve yeni teknolojilerin hayata geçirilmesine olanak tanımıyordu. Fakat Kim Il Sung’un, Kİm Jong Il’in ve ahbaplarının reform yapmak, özel mülkiyete, piyasalara, özel sözleşmelere olanak tanımak ya da ekonomik ve siyasal kurumlarda değişikliğe gitmek gibi bir niyetleri yoktu. Böylece Kuzey Kore ekonomik bakımdan durgunluk yaşamaya devam etti.

Bu esnada Güney’deki ekonomik kurumlar yatırım ve ticareti teşvik ediyordu. Güney Koreli siyasetçiler eğitime yatırım yaparak yüksek okur yazarlık ve eğitim oranları yakaladılar. Güney Koreli şirketler daha eğitimli bir nüfusun, yatırım ve sanayileşmeyi teşvik eden politikaların,ihraç pazarlarının ve teknoloji transferinin avantajlarından yararlanmakta hızlıydılar. Güney Kore hızla “Doğu Asya’nın Mucize Ekonomileri” arasına girdi ve dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri haline geldi.

1990’ların sonuna kadar, neredeyse yarım yüzyılda, Güney Kore’nin büyümesi ve Kuzey Kore’nin durgunluğuyla, bir zamanlar “bütün” olan bu iki ülke arasındaki gedik 10 misli arttı. Birkaç yüzyılın nasıl bir fark yaratacağını siz düşünün. Güney Kore’nin ekonomik başarısıyla kıyaslandığında Kuzey Kore’nin büyümeye engel olan ve milyonları açlığa sürükleyen ekonomik felaketi çaarpıcı boyuttadır; ne kültür ne coğrafya ne de cehalet Kuzey ve Güney Kore’nin apayrı rotalarını açıklayabilir. Yanıt için kurumlara bakmak zorundayız.

Sömürücü ve Kapsayıcı Ekonomik Kurumlar

Ülkelerin ekonomik başarıları kurumlara, ekonominin işleyişini belirleyen kurallara ve bireyleri motive eden teşviklere göre farklılık gösterir. Kuzey ve Güney Kore’deki gençleri ve hayattan neler beklediklerini bir düşünün. Kuzeydekiler girişim inisiyatifi, yaratıcılık ya da onları kalifiye işlere hazırlayacak yeterli eğitim olmadan yoksulluk içinde büyür. Okulda aldıkları eğitimin büyük kısmı rejimin meşrulaştırılmasına destek sağlayan katışıksız bir propagandadan ibarettir; bilgisayar şöyle dursun, kitap sayısı bile azdır. Okulu bittikten sonra herkes 10 yıl askerlik yapmak zorundadır. Bu gençler mülk edinemeyeceklerini, bir iş kuramayacaklarını ve yaşamlarını sürdürmek için yasadışı ekonomik faaliyetlere girişseler bile, yaşam standartlarını yükseltemeyeceklerini bilirler. Beceri ve birikimlerini beğendikleri ve ihtiyaç duydukları ürünleri satın almak için kullanabilecekleri piyasalara yasal yollardan erişemeyeceklerini de bilirler. Hangi insan haklarına sahip olacaklarından bile emin değildirler.

Yüce önder Kim Jong İl Pyongyang Sebze Bilimleri Enstitüsünde domatesleri teftiş ederken,
Ülke nüfusunun %20 kadarı halen (tıpkı kıtlık geçiren Somali halkı gibi) açlıktan ölme tehlikesi altında.
Daha önce gerçekleşen kıtlıklarda 22 milyonluk ülke nüfusunun en az 900bin, en çok da 3.5 milyon
kadarının açlık veya açlıkla ilgili hastalıklardan öldüğü ifade edilmektedir.


Güneydekiler ise iyi bir eğitim alırlar ve seçtikleri dalda gayret sarf edip başarı göstermeleri için teşvik görürler. Güney Kore özel mülkiyet üzerine kurulu bir pazar ekonomisidir. Güney Koreli gençler girişimci ya da işçi olarak başarı gösterdikleri takdirde bir gün yatırımlarının karşılığını alabileceklerini bilirler; yaşam standartlarını yükseltebilir, tüketim malları (araba, ev) ve sağlık hizmetleri satın alabilirler.

Kuzey Kore'nin kuruluşunun 63ncü yılı tüm yurtta ve başkent Pyongyang'ın Kim Il-Sung meydanında çoşku ile kutlandı 9.Eylül.2011


Güney’de devlet ekonomik etkinliğe destek olur ve asayişi korur. Dolayısıyla girişimciler için bankalardan ve finans piyasalarından borç para almak, yabancı şirketler için Güney Koreli şirketlerle ortaklığa girmek ve bireyler için ipotekle ev sahibi olmak mümkündür. Güney Kore’de genel anlamda istediğiniz her işi kurmakta özgürsünüz. Kuzey Kore’de ise değilsiniz…. Güney’de işçi tutabilir, ürün ve hizmetlerinizi satabilir, paranızı pazarda dilediğiniz gibi harcayabilirsiniz. Kuzey’de yalnızca karaborsalar vardır. İşte bu farklı kurallar Kuzey ve Güney Korelilerin yaşamına hükmeden kurumlardır.

Bu yazı yazara ait ''Ulusların Düşüşü'' isimli ilgi eserin üçüncü bölümünden alıntılanmıştır.

Güney Kore ve Birleşik devletler’deki gibi kapsayıcı ekonomik kurumlar, bireylerin yetenek ve becerilerini en iyi şekilde kullanmaları ve istedikleri tercihleri yapabilmeleri için büyük halk kitlelerinin ekonomik etkinliğe katılmasına olanak tanıyıp teşvik sağlayan kurumlardır. Kapsayıcı olabilmeleri için, güvence altına alınmış özel mülkiyete, tarafsız bir hukuk sistemine ve herkesin mübadele ve sözleşme yapabileceği eşit şartlar sağlayan bir kamu hizmetleri hükmüne sahip olmalıdırlar. Ayrıca yeni iş sahalarının açılmasına ve insanların kendi mesleklerini seçmelerine olanak tanınmalıdır.

Güney Kore’nin Kuzey Kore’yle ve ABD’nin Latin Amerika’yla arasındaki zıtlık genel bir ilkeyi ortaya koyuyor. Kapsayıcı ekonomik kurumlar ekonomik etkinliği, verimlilik artışını ve ekonomik refahı temsil eder. Güvence altına alınmış özel mülkiyet hakları yalnızca bu haklara sahip olanlar yatırım yapmaya istekli olacağı ve verimliliği artıracağı için esastır. Hasılatının çalınacağını, kamulaştırılacağını, ya da vergi yoluyla hepsinin alınacağını düşünen bir iş admının değil yatırım ve yenilik için, çalışmak için bile çok az isteği olacaktır. Fakat bu tür haklar toplumdaki insanların büyük kısmı için geçerli olmalıdır.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.