Ütopya İçin Bir Çerçeve

Ütopya - Kusursuz bir dünya nasıl olmalı? | | Mayıs 17, 2019 at 5:53 pm

Minimal devletten daha kapsamlı hiçbir devlet mazur gösterilemez. Fakat minimal devlet fikri ya da ideali ihtişamdan yoksun değil midir? İnsanların kalplerini heyecanla doldurabilir mi ya da onlara mücadele etmeleri veya fedakârlıkta bulunmaları için ilham verebilir mi? Onun bayrağı altında herkes barikat kurabilir mi?

“Gerçekten ahlaki açıdan tarafsız olan, kanun ve düzeni tesis etmek dışında bütün değerlere kayıtsız olan bir devlet varlığını sürdürmek için yeterince sadakat bulamaz. Bir asker, kraliçe veya ülke için canını verebilir fakat Minimum Devlet için asla. Bir polis, Tabiat Kanunu’na ve değişmez doğru ve yanlışa inanıyorsa, silahlı bir kanun kaçağıyla ilgilenir. Fakat kendisini tedbirli bireylerin ihtiyatlı sözleşmeleri sonucu ortaya çıkmış bir “Karşılıklı Koruma ve Teminat Toplumu”nun bir çalışanı olarak görürse bunu yapmaz. Özgür işbirlikleri olmadığı takdirde devletin varlığını sürdüremeyeceği kişilere ilham vermek için bazı ideallere gerek vardır.” J. R. Lucas, The Principles of Politics (Oxford at the Clarendon Press” 1966), s.292. Lucas, minimal devletin çalışanlarının kendilerini bu devletin koruduğu haklara adayamayacaklarını neden düşünüyor?

En uçtaki ekstremi almak gerekirse, ütopyacı kuramcıların umut ve hayalleriyle kıyaslandığında soluk ve yavan kalmaktadır. Değerleri ne olursa olsun, açıkça görülmektedir ki minimal devlet bir ütopya değildir. O halde ütopyacı teoriye yapılacak bir incelemenin, siyaset felsefesinin neticesi olarak minimal devletin kusurlarına ve eksikliklerine dikkat çekmekten daha fazlasını yapacağını bekleyebiliriz. Böyle bir inceleme özsel olarak da ilgi çekici olacaktır. O halde, ütopya teorisini gittiği yere kadar izleyelim.

MODEL
Ütopya olma özelliği taşıyan toplumlar, empoze etmek istediğimiz şartların toplamı bir bütün olarak alındığında tutarsızdır. Bütün sosyal ve siyasal menfaatlerin aynı anda ve sürekli olarak gerçekleştirilmesinin imkânsız olması, insan koşuluyla ilgili olarak, araştırmaya ve yakınmaya değecek şekilde üzüntü verici bir gerçektir. Fakat buradaki konumuz, olası tüm dünyaların en iyisidir. Kimin için? Benim için olası bütün dünyaların en iyisi, sizin için en iyisi olmayacaktır. Tasavvur edebildiğim tüm dünyalar içinde yaşamayı en çok tercih edeceğim dünya, tam olarak sizin tercih edeceğiniz dünya olmayacaktır. Oysa ütopyanın, sınırlı bir anlam içinde, hepimiz için en iyi dünya olması gerekir.

Olası en Iyi dünya kavramında bir belirsizlik bulunmaktadır. Karar teorisyenlerinin tartıştığı farklı karar kriterlerine karşılık gelen kurumsal tasarımla ilgili farklı ilkeler vardır. Kötü insanların kafalarında az zarar edebileceği kurumların tasarlanması ve ödemeler dengesi ile ilgili görüşün bir minimax ilkesinin ya da daha doğru bir ifadeyle, daha az katı bir ilkeye sokulan minimax değerlendirmelerin teşvik ettiği bir görüş olduğu yorumlanabilir. Meseleyi ele alan herkes, bir çok olası neticesi arasında herhangi bir başka mevcut eylemin herhangi olası neticesinden daha iyi bir neticesi olan maksimax ilkesi üzerinde hemfikirdirler. Kurumları bu tür vahşi iyimserlikle aşılanmış olan herhangi bir toplum çökmeye mahkûmdur ya da içinde yaşanması son derece tehlikeli bir toplumdur.

Fakat maksimax ilkeleriyle kalıplaşmış kurumlan olmayan bir toplum maksimax bir toplumun (şartlar uygun olursa, ulaşabileceği yüksekliklere ulaşamayacaktır. Olası en iyi toplum hangisidir? En elverişli ortamın gerçekleştiği, maksimax toplum, kurumsal tasarımın en iyi ilkeleri ile oluşturulmuş bir toplum mu, yoksa her şeyin en iyi olarak ortaya çıktığı olası toplumlardan biri midir? Belki de hiç kimsenin ütopya nosyonu bu soruya cevap vermek için yeterli değildir. Ütopya bir yana, burada bizi ilgilendiren soru kurumsal tasarımın en iyi ilkelerinin ne olduğudur. (Belki de, temel kurumlara yeniden yaratmanın olası ve arzulanabilir olduğunu kastetmemek için, tasarımdan ziyade kurumsal değerlendirme ilkelerinden bahsetmemiz gerekmektedir.)

Benim en iyi dünyamın senin en iyi dünyan olmaması, bazılarına göre ikimizden birinin bozukluğunu ve dejenere olduğunu göstermektedir. Yine onlara göre bunun sebebinin ütopya ile yetiştirilmemiş ya da şekillenmemiş olmamız olması şaşırtıcı değildir. Öyleyse onun kusursuz sakinleri olmamız nasıl beklenebilir? Bu nedenle ütopyacı yazılar gençlerin belli bir kalıba sokulması hususuna odaklanmaktadır. Bu kişiler ütopyaya bulacaklardır. Bizden ne şekilde farklıdırlar? Belki de, bizim gibi insanlardan bu gibi insanlara kısa, güzel bir geçmiş bırakılmalıdır. Ütopya bizim torunlarımızın yaşayacağı yerdir. Ve çifte nesil farklılığı öylesine ufak olacak ki, hepimiz birden aynı aileye mensup olduğumuzu mutlu bir şekilde idrak edeceğiz, İnsanlar transforme edilmeyecek. Onların ütopyasının maymun tarifi şu şekilde başlamaz. “Önce evrim geçiririz, sonra..” Ya da şöyle: “Önce yerde sürünen domates olarak hayata başlarız ve sonra da …”

Her birimiz için tasavvur edilebilecek en iyi dünya. Bu hangi anlamda gerçekleşebilir? İçinde yaşanacak olası bir dünyayı hayal edin: Bu dünyanın şu anda yaşayan herkesi ihtiva etmesine gerek yoktur ve aslında hiç yaşamamış insanları ihtiva edebilir. Bu dünyada yaşadığını tasavvur ettiğiniz her rasyonel” yaratık, içinde yaşayacağı olası bir dünya hayal etmede {içinde yaşayan tüm rasyonel sakinlerin aynı hayal erme hakkına sahip olduğu bir dünyada) sizinle aynı haklara sahip olacaktır. Hayal ettiğiniz dünyanın diğer sakinleri, kendileri için yaratılmış olan dünyada kalmayı tercih edebilirler ya da onu terk etmeyi ve kendi hayal ettikleri bir dünyada yaşamayı tercih edebilirler. Eğer sizin dünyanızı terk edip başka bir dünyada yaşamayı tercih ederlerse, sizin dünyanız onlarsız kalır. Artık göçmenleri gitmiş olan hayal ettiğiniz dünyayı terk etmeyi tercih edebilirsiniz. Bu süreç böyle devam eder. Dünyalar yaratılır, insanlar onu terk eder, yeni dünyalar yaratırlar, vs.

Bu süreç sonsuza kadar devam edecek midir? Buna benzer tüm dünyalar kısa süreli midir ya da orijinal tüm nüfusun içinde kalmayı tercih edeceği daha istikrarlı dünyalar var mıdır? Eğer bu sürecin sonunda daha istikrarlı dünyalar ortaya çıkıyorsa, bunların her biri hangi ilginç genel koşulları yerine getiriyor?

Eğer istikrarlı dünyalar var ise, bunların her biri, dünyaların ne şekilde kurulmuş olduğuna dair oldukça tatmin edici bir tanım getirmektedir. Bir başka deyişle, dünyada yaşayanların hiçbiri, içinde yaşamayı tercih edecekleri, tüm rasyonel yaratıkların aynı göç etme ve hayal kurma haklarına sahip olduğu takdirde varlığını sürdürecek (sürdüreceğine inandığı) alternatif bir dünyayı hayal edemezler. Bu tanım öylesine caziptir ki, bu tür tüm istikrarlı dünyalarda ortak olan diğer özelliklerin ne olduğunu görmek büyük oranda ilgi uyandırır. Sürekli olarak uzun tanımları tekrarlamak zorunda olmadığımıza göre, tüm rasyonel sakinlerinin hayal edebildikleri başka bir dünyaya gitmek için terk edebilecekleri bir dünyaya bir birim diyelim ve rasyonel sakinlerinin bazılarını hayal edebildikleri bazı kurumlara göç etmeleri için izin verilmeyen derneğe bir doğu berlin diyelim. Böylece, orijinal cazip tanımımıza göre, istikrarlı bir derneğin hiçbir üyesi, istikrarlı olan (olduğuna inandığı) ve bir üyesi olmayı tercih edebileceği başka bir derneği hayal edemez.

Böyle istikrarlı birimler neye benzerler? Burada sadece biraz sezgisel ve aşırı basit argümanlar sunabilirim. Tüm rasyonel sakinlerini istediği gibi sömürebilen mutlak bir monark olduğunuz bir derneği kuramayacaksınız. ( “Rasyonel” ve “rasyonel yaratık” terimlerini, insanların sahip olduğu tüm haklara sahip olmak için gerekli özelliklere sahip olan varlıkları nitelemek için kullanıyorum. Burada, bu özelliklerin neler olduğunu söylemek gibi bir niyetim bulunmamaktadır.)

Çünkü o zaman onlar sizin içinde olmadığınız bir derneği tercih edecek ve en azından tümü birden, sizin olmadığınız bir derneği sizin derneğinize tercih edecektir. Herkesin kendi birimlerine girmek için hep birlikte terk edecekleri hiçbir istikrarlı birim yoktur. Çünkü bu durum, orijinal derneğin istikrarlı olduğu varsayımına ters düşecektir. Bu mantık, içinde bulunan diğer kişilerin, onlar olmadığı zaman durumlarının daha iyi olacağını düşündüğü iki veya üç veya n sayıda kişi için de geçerlidir. Böylece, istikrarlı birimler için şöyle bir koşul elde ederiz: Eğer A, istikrarlı bir birimdeki bir kişiler kümesi ise, A’nın, öyle ki sadece S’nin üyelerinden oluşan bir birimde bulunduğunda her bir üyesinin durumu A’dakinden daha iyi olan uygun bir S alt kümesi yok demektir. Çünkü eğer böyle bir S alt kümesi olsaydı, bu alt kümenin üyeleri A‘dan ayrılır ve kendi birimlerini kurarlardı.

Ayrıntılı bir analizde şu soruları da düşünmek zorunda kalırdık; üyeleri kendi aralarında belirli bir bölüşüm üstüne anlaşamadıkları için, A’da kalmayı yeğleyen bir S grubu olamaz mıydı ya da karmaşık etkileşimleri hepsinin A’da kalması sonucunu verecek, (kişinin hangisine katılacağını bilemediği) üst üste çakışan böyle birçok S alt dizileri olamaz mıydı?

Bizim tanımladığımız durum bir oyunun özü kavramına ilişkindir. Bir tahsis, bir S koalisyon grubu üyelerinin her birini daha kârlı kılacak ve o S grubu üyelerinin başka kişilerden bağımsız olarak (S’in ilgili tamamlayıcılarından bağımsız olarak) sağlayabilecekleri bir başka tahsis olursa, o S grubu tarafından engellenebilir. Bir oyunun özü, herhangi bir koalisyonla engellenmeyen bütün bu tahsislerden oluşur. Bir ekonomide ise öz, tüketicilere, ekonomideki diğer tüketicilerden bağımsız olarak, hiçbir tüketiciler alt dizisinin kendi aralarında paylarını yeniden bölüşerek her bir üyenin durumunu daha iyileştiremeyecekleri biçimde yapılan tam da bu tahsisleri içerir. Özdeki her tahsisinin Pareto-optimali olduğu besbelli bir sonuçtur ve rekabetçi bir piyasada her denge tahsisinin özde olduğu da ilginç bir theorumdur. Ayrıca, özdeki her tahsis için, onu bir denge tahsisi olarak ortaya çıkaran, malları bir başlangıç durumu bölüşümü içinde olan rekabetçi bir piyasa vardır.

Farz edelim ki siz benim hayal ettiğim ve yarattığım dünyadaki (benim dışımda olan) tüm rasyonel varlıklar adına konuşan bir kişisiniz. Benim A1 derneğimde kalmakla benim dışımda herkesi ihtiva eden bir A1’ derneği kurmak arasında vereceğiniz karar, zaten ait olduğunuz bir A1’ derneğine beni yeni bir üye olarak (gelişmiş Aı’; ‘de Aı ‘deki aynı rolü vererek) kabul edip etmemekle ilgili vereceğiniz kararla aynıdır. Her iki durumda da kararı belirleyen asıl gerçek aynıdır; yani, benimle mi yoksa bensiz mi daha iyi durumda olursunuz? Bu nedenle, benim hayal edebileceğim birçok Aı, A2, .. dünyanın hangisinin rasyonel üyelerinin tümünün A1’, A2’, … gibi benim dışımdaki herkesi ihtiva eden birimler oluşturmak yerine benimle beraber aynı birim kalmasını sağlayacağını belirlemek için tüm, A1, A2’ birimlerinin zaten var olduğunu düşünebiliriz ve hangisinin ne koşullarda beni yeni üye olarak kabul edeceğini sorabiliriz.

Eğer birimden verdiğimden fazlasını alıyorsam, hiçbir birim beni kabul etmeyecektir. Beni kabul ederek zarar etmeyi tercih etmeyeceklerdir. Birimden ne aldığım, ondan ne elde ettiğimle aynı şey değildir. Aldığım şey, mevcut düzenlemeye göre bana verdikleri şeye ne kadar değer verdikleri, elde ettiğim şey ise üyeliğime ne kadar değer verdiğimdi. Bir an için grubun bütünleşmiş olduğunu ve (Uy(x), x’in y için faydası olduğu durumda) bir fayda fonksiyonu ile gösterilebildiğini farz edersek, bir Ai’ derneği beni ancak şu koşulla kabul edecektir:

UAi’ (beni kabul eden) ≥ UAi’ (beni dışlayan),
 yani,
UAi’ (Ai de olan) ≥ UAi’ (Ai’ de olan),
yani,
(Ai de olanların benim üyeliğimden elde ettiği menfaat) ≥ (benim iyi olmam için bana vererek yaptıkları fedakârlık )

Hiçbir birimden benim katkımın değerinden daha değerli bir şer elde etmem mümkün değildir.

Herhangi bir birimden bundan daha azını mı kabul etmem gerekir? Eğer bir birim, benim varlığım sonucu elde edeceğinden daha azını teklif ediyorsa, benim varlığıma aynı şekilde değer veren başka bir derneğin, birinci birim yerine kendi birimlerine katılmam için birinciden daha fazla bir şey teklif etmesi (kazanacaklarından az da olsa) avantajına olacaktır. Aynı şekilde üçüncü bir derneğin ikinci derneğe kıyasla daha fazlasını teklif etmesi gibi, birimler arasında hana yapılan ödemeyi düşük tutmak için bir işbirliği yapılması olasılığı yoktur, çünkü içine girebileceğim birçok birim tasavvur edebilirim ve böylece birimler bana yaptıkları teklifleri arttırmak durumunda kalırlar.

Elimizde iktisatçıların rekabetçi piyasa modeli bulunuyor gibi görünmektedir. Bu çok arzulanan bir durumdur, çünkü bize güçlü, detaylı ve kapsamlı bir teori ve analize derhal girme olanağı vermektedir. Benim üyeliğim için rekabet eden birçok birim, beni işe almak için rekabet eden birçok firma ile yapısal olarak aynıdır. Her iki durumda da marjinal katkımı elde etmekteyim. Böylece, görüldüğü kadarıyla, (her istikrarlı birimde bu sonucu elde ederiz} her birey marjinal katkısını elde eder. Rasyonel üyelerinin dünyaları hayal edebildikleri ve onlara göç edebildikleri bir dünya ve hiçbir rasyonel üyesinin içinde yaşamaya tahammül edebilecekleri başka bir dünyayı hayal edemedikleri bir dünyada her birey dünyaya yaptığı marjinal katkısını elde eder.

Şu ana kadar verdiğimiz argüman sezgiseldi. Burada herhangi bir resmi argüman sunmayacağız. Fakat modelin içeriği hakkında daha fazla şey söylememiz gerekir. Model, istediğiniz şeyi, sadece başkalarının da aynı şeyi kendileri için yapabilmeleri ve sizin hayal ettiğiniz bir dünyada kalmayı reddedebilmeleri şartıyla seçmenize izin vermek üzere tasarlanmıştır. Fakat bu tek başına, modelde hakların tatbikindeki eşitlik koşulu türünde bir şeyi meydana getirmemektedir. Çünkü bu insanlardan bazılarını siz hayal etmiş ve yaratmış olabilirsiniz fakat onlar sizi hayal etmemiştir. Onları belli isteklerinize göre ve özellikle sizin yarattığınız belli bir karakterle bir dünyada yaşamayı çok ister bir şekilde olarak hayal etmiş olabilirsiniz. Her ne kadar böyle bir dünyada sıradan bir köle konumunda olsalar da. Böyle bir durumda, daha iyi bir dünya için sizin dünyanızı terk etmeyeceklerdir, çünkü onların görüşüne göre daha iyi bir dünya olamaz. Başka hiçbir dünya, sizin iyiliğiniz için başarılı bir şekilde rekabet edemez ve böylece onların ödülleri rekabetçi bir piyasada arttırılmaz.

Bu sonucu önlemek için, hayal edilen varlıkların neye benzeyecekleri konusunda hangi doğal ve içgüdüsel sınırlamalar getirilmelidir? Hayal edilen insanların neye benzedikleri ile ilgili kısıtlamaları tanımlayan bir cephe taarruzunun karışıklığını bertaraf etmek için şu kısıtlamayı empoze ediyoruz: Dünya mantıksal olarak (1) sakinlerinin (ya da onlardan birinin) en çok (ya da n’inci en çok) onun içinde yaşamayı istediği veya (2) sakinlerinin (onlardan birinin) belli bir (tür) kişi ile birlikte içinde yaşamayı en çok (ya da n’inci en çok) istediği, onun her dediğini yapacağı, vs. bir yer olarak hayal edilemez. Her iki şekilde de problem çıkabileceği için, bu durumu düşünür düşünmez bir kısıtlama koşulu ile bu problemi açıkça dışlayabiliriz. Ve bu yapının yıkılması için sınırlı sayıda yıl bulunduğu müddetçe bu yöntem işinize yarayacaktır. Bu kısıtlamayı empoze etmek, yapımızın önemini azaltmaz, Çünkü, marjinal katkıya göre ödeme ile ilgili sonuca yönelik argümanımız (ekonomi teorisinin ve oyun teorisinin ) ilginç bir teorik adımdır: belli insanlara ya da belli bir olası dünyaya yönelik odaklanmış istekler, bizim başlangıç noktasından sonuca gidişimize bir engel teşkil edecektir: sonucun derivasyonunu önlemesi dışında bu odaklanmış istekleri elimine etmenin bağımsız sezgisel nedeni bulunmaktadır: ve bu istekleri bertaraf etmek için başlangıç durumuna getirilen sınırlamaların, detayların bağımsız ilgi alanları olma olasılığı azdır. Bu nedenle, bu istekleri dışlamak en iyisidir.

Durumun epistemolojisinin bizi rahatsız etmesine gerek yoktur. Hiç kimse sadece “izlemek” kavramının etkili bir kavram olmadığı gerçeğine dayanarak sınırlamadan kaçamaz, Çünkü (1) ve (2)’in (ya da ilave bir koşulun ) izlediği öğrenilir öğrenilmez hayal edilen dünya dışlanır. Mantıksal olarak izlemese de bir şeyin nedensel olarak izleyebileceği problemi daha ciddidir; Bu durum, bu hayal edilen insanlardan birinin en çok X’i istediğini açıkça söylemeyi gereksiz kılar. İsteklerini ortaya çıkışı He ilgili nedensel bir teori, örneğin bir operant şartlanma teorisi göz önüne alınırsa, kişi, herhangi birinin, deneysel teorisinin kendisine diğer istediklerinden daha güçlü olan X’e olan isteğini nedensel olarak meydana getirdiğini söyleyen geçmiş tarihini henüz yaşamış olduğu tasavvur edebilir. Aynı şekilde, çeşitli geçici sınırlamalar kendilerini gösterirler, fakat en iyisi, hayal kuranın, hayal ettikleri dünyayı ve insanları, daha sonra nedensel bir şekilde şöyle olacaklarını bilir bir şekilde tanımlayamama kısıtlamasının ilave edilmesidir. Daha sonra neyin olacağını bildiği şeyi dışlamak istiyoruz. Onun hayal ettiği şeyi böyle bir şeyin izlememesi şartını getirmek çok aşırıya kaçmak olur. Eğer onun hakkında bilgisi yoksa onu menfaati için kullanamaz.

Her ne kadar dünyayı hayal eden kişi, diğer İnsanları kendi konumunu geliştirmek üzere tasarlayamazsa da, diğerlerini belli genel ilkeleri kabul edecek şekilde hayal edebilir. Bu genel ilkeler onun konumunu destekleyebilir.) Örneğin, kendi de dâhil olmak üzere dünyadaki herkesin, dünyadaki her bireyin eşit hisseye sahip olmasını gerektiren üretimin eşit dağıtımı ilkesini kabul ettiğini hayal edebilir. Eğer bir dünyadaki herkes bir (diğer) P genel dağıtım ilkesini ittifakla kabul ederse, o zaman o dünyadaki her birey, marjinal katkısı yerine P hissesini elde edecektir. İttifak şarttır, çünkü başka bir P’ genel dağıtım ilkesini kabul eden her muhalif, sadece P’ ‘i kabul edenlerin bulunduğu bir dünyaya göç edecektir. Elbette ki, bir marjinal katkı dünyasında herhangi bir birey, hissesine düşenin bir kısmını başka birine hediye olarak vermeyi tercih edebilir: ancak, (her ne kadar bunun neyi motive edeceğini tahmin etmek zor ise de) onların genel dağıtım ilkesi, dağıtımın marjinal katkıya göre olmasını gerektirebilir ve hediyelere karşı bir koşul ihtiva edebilir. Bu kişiler böylece marjinal ürünlerinden fazlasını elde etmiş olurlar. Ya da herkes ittifakla başka bir genel dağıtım ilkesine rıza gösterir. Bu durum, bütün dünyaların arzu edilir olmadığının bir göstergesidir. Herhangi bir dünyadaki tüm yaşayanların destekleyeceği tasavvur edilen özel bir P ilkesi oldukça rahatsız edici olabilir. Bizim hayali sistemimiz insanlar arasındaki ilişkilerin sadece belli yönlerine odaklanmak üzere tasarlanmıştır.

Sistemin belli detayları sadece birinin varlığını talep eden sonsuz sayıda topluluğu değil de, aynı zamanda onların sonsuz sayıda adayın dâhil olmasını hayal etmesine de izin vermekte midir? Bu talihsiz bir şey olur, çünkü arz ve talebin sonsuz olduğu bir piyasada fiyatlar teorik olarak belirlenemez. Fakat bizim sistemimiz her bireyin dünyasında kendiyle birlikte sonlu sayıda diğer kişilerin ikamet etmesini öngörmektedir. Eğer bu kişiler ayrılırsa, sonlu sayıda başkalarını hayal edebilir. Ayrılan ilk insanlar artık görüntü dışına çıkmışlardır. Kendi dünyalarını oluşturma ile meşgul olduklarından yeni gelenlerle rekabet etmezler. Her ne kadar bir kişinin süreç içinde hayal edebileceği sayının sonlu bir üst sınırı olmasa da, hiçbir dünyada hisseler için rekabet eden insanlar için bir sonsuzluk söz konusu değildir. Ve dış koşullardan dolayı bir kişinin marjinal katkısının düşük olduğu bir dünyanın hayal edilmesi, o kişinin bu dünyada hayal edilmesi, o kişinin bu dünyada kalmayı tercih etme olasılığını sona erdirir.

Acaba istikrarlı dünyalar var mıdır? Bir birimde oldukça düşük bir katkı elde eden bir kişi, bu birim yerine daha çok katkı elde ettiği alternatif bir derneği hayal edecek ve ilk derneği terk edecektir (onu istikrarsız kılarak). Bu mantıkla bakıldığında, katkısının (ve ödeneğinin ) en fazla olduğu derneği hayal edip bu birimde yaşamayı tercih etmeyecek midir? Herkes derneğini maksimal olarak kadirşinas birim arkadaşlarıyla doldurmayacak mıdır? Karşılıklı olarak maksimal derecede kadirşinas olacak herhangi bir varlık grubu (birim kümelerden daha büyük) var mıdır? Yani, her bir x üyesi için, G-{x}’in x’in varlığına, başka bir olası insan grubunun verdiğinden daha fazla değer veren bir G grubu? Eğer böyle bir G grubu olsa bile, herkes için bir tane var mıdır? Her kişi için üyesi olduğu karşılıklı olarak maksimal derecede kadirşinas bir grup var mıdır?

İyi ki rekabet o kadar keskin değil. Her bir x üyesi için, G-[x]’in x’in varlığına” başka bir olası insan grubunun verdiğinden daha fazla değer veren G gruplarını düşünmek zorunda değiliz. Sadece, her bir x üyesi için, G-{x}’in x’in varlığına. başka olası insan grubunun verdiğinden daha fazla değer veren karşılıklı olarak maksimal derecede kadirşinas bir gruptur. Açıkça ifade etmek gerekirse “istikrar” ile ilgili bu dolambaçlı açıklama işe yaramayacaktır; ve bu gruba “devam edecek ve hiç kimsenin göç etmeyeceği bir grup” demek, enteresan sonuçlar vermek için, (örneğin. İstikrarlı grupların olması) teori, yüklü kavramlara yererince sıkı bir şekilde bağlı değildir. İstikrarlı koalisyonlarla ilgili benzer problemlerle sadece kısmen başarılı olan oyun kuramcıları karşılaşmıştır ve bizim problemimiz teorik olarak daha zordur. (Gerçekten de, istikrarlı bir sonlu grubun mevcudiyetini garanti altına almak için yeterli koşulları henüz empoze etmedik, çünkü herhangi bir ölçütte, herhangi bir n sayısının üzerinde, nsayıdaki üyeleri = n2 olan bir topluluğun fayda geliri ile ilgili olarak tüm söylediklerimizle uyumludur.) Eğer topluluk faydayı eşit olarak bölerse, belirsiz bir şekilde büyüyecek ve insanlar her bir toplumu terk edip daha büyük bir topluma gireceklerdir.

Her bir bireyin sadece diğer bireylerin ona bıraktığını elde ettiği varsayımın çok güçlü olduğunu idrak ettiğimizde, istikrarlı birimlerle ilgili beklentilerimiz artar. Bir dünya bir insana, diğer insanların ona bıraktıkları şeye verdikleri değerden daha fazla değer verebilir. Bir insan diğer insanlarla bir dünyada bir arada yaşayarak ve normal sosyal ağın bir parçası olarak önemli bir menfaat sağlayabilir. Ona menfaat sağlamak esas olarak başkalarının fedakârlığını gerektirmeyebilir. Böylece, bir dünyada bir insan onun varlığına en çok önem veren istikrarlı birimden aldığı ödülden kendisi için daha değerli bir şeyi elde edebilir. Onlar daha az feda etse de, o daha fazla elde eder. Bir insan elde ettiği şeyi maksimize etmek istediğine göre, hiç kimse, varlıkları için kendisinin hayatı sahip olduğu aşağı seviyede yaratıklardan oluşan maksimal olarak kadirşinas bir dünya hayal etmeyecektir. Hiç kimse bir kraliçe arı olmak istemeyecektir.

İstikrarlı bir birim aynı boyutlarda öncelik kazanmak için rekabet eden narsist insanlardan da oluşmayacaktır, Aksine, farklı mükemmellikleri ve becerileri olan, her biri diğerleriyle birlikte yaşamaktan menfaat elde eden, her biri diğerleri için faydalı ve mutluluk verici olan, onları tamamlayan farklı insanları ihtiva edecektir. Ve her insan kendininkilere eşit farklı yetenek ve becerilere sahip farklı bir insan ordusuyla kuşatılmayı, nispeten vasat bir havuzda parlayan tek ışık olma alternatifine tercih eder. Herkes bir diğerinin bireyselliğine hayranlık duyar, diğerlerini nispeten gelişmiş olan özellik ve potansiyellerinin tam olarak gelişmesinden zevk duyar.

Burada çizdiğimiz modelin detaylı olarak incelenmesinde fayda bulunmaktadır. Özgül olarak ilginç, derin sonuçlar vaat eden, tüm olası dünyaların en iyisine doğal yoldan yaklaşan, rasyonel temsilcilerin (karar teorisi, oyun teorisi ve ekonomik analiz) tercihi ile ilgili en gelişmiş teorilerin uygulaması için bir alan teşkil eden ve siyasal felsefe ve ahlakbilim açısından önemli bir araç durumunda olan bir modeldir. Bu teorileri sadece ilgili oldukları alanlardaki sonuçlarını kullanarak değil, bu durumu kuramcıların ele aldığından farklı olarak tartışarak uygulanmaktadır.

DÜNYAMIZA YANSITILAN MODEL
Gerçek dünyamızda, olası dünyalar modeline karşılık gelen şey, insanların kabul edildiklerinde girebilecekleri, istediklerinde terk edebilecekleri, isteklerine göre şekillendirebilecekleri geniş ve farklı bir topluluklar dizisidir; ütopya denemelerinin yapılabildiği bir toplumda farklı yaşam tarzları sürdürülebilir ve bireysel olarak veya ortak olarak alternatif iyilik görüşleri kabul edilebilir. Bu düzenlemenin çerçeve diyeceğimiz detayları ve faziletlerinin bazıları, ilerde ortaya çıkacaktır. Modelle modelin gerçek dünyadaki yansıması arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Gerçek dünyadaki çerçevenin uygulanması ile ilgili problemler, yerküreye bağımlı gerçek hayatımız ile tartıştığımız olası dünyalar modeli arasındaki farklılıklardan kaynaklanmakta, modelin kendisinin gerçekleşmesinin ideal olup olmadığı, onun soluk yansımasının burada yapabileceğimiz en iyi şey olup olmadığı sorusunu ortaya çıkarmaktadır.

1. Modelin tersine, varlıklarını arzuladığımız tüm insanları yaratamayız. Bu nedenle, sizi ihtiva eden olası bir karşılıklı olarak maksimal derecede değer veren bir birim olsa bile, onun diğer üyeleri mevcut olmayabilir; ve beraber yaşadığınız diğer insanlar sizin en iyi fan kulübünüzü oluşturmayacaktır. Bunun yanında, içinde yaşamak isteyeceğiniz belli bir türde topluluk olabilir, fakat böyle bir toplulukta yaşamak isteyecek başka insanlar olmayabilir ve baki kalacak bir nüfus oluşturamayabilirsiniz. Modelde, menfaat gözetmeyen bir farklı topluluklar dizisi için her zaman içinde yaşayacak yeterince insan bulunmaktadır.

2. Modelin tersine, gerçek dünyada topluluklar birbirlerinin haklarını ihlal ederler, dışişlerine ve savunmaya yönelik problemlere neden olurlar ve topluluklar arasındaki çatışmaları önlemek için yargısal modları gerektirirler; (Modelde ise, bir birim diğer bir derneğin haklarını sadece bazı üyelerini çekerek ihlal eder.)

3. Gerçek dünyada, diğer toplulukların ne olduğunu, neye benzediklerini bulmakla ilgili enformasyon maliyetleri ve bir topluluktan diğerine gitmek için taşınma ve seyahat masrafları bulunmaktadır.

4. Ayrıca, gerçek dünyada, bazı topluluklar üyelerini, katılmak isteyebilecekleri diğer alternatif toplulukların tabiatı konusunda habersiz bırakmayı, böylece kendi topluluklarını özgürce terk edip başka bir topluluğa katılmalarını engellemeye çalışabilirler, Bu durum, bazıları kısıtlamak istediğinde, taşınma özgürlüğünün nasıl kurumsallaştırılacağı ve tatbik edileceği meselesini ortaya çıkarmaktadır.

Gerçek dünya ile olası dünyalar modeli arasındaki büyük farklılıklar dikkate alındığında bu fantezinin gerçek dünya ile ne ilgisi olabilir? Burada veya başka bir yerde bu tür fantezilerde fazla aceleci olmamak gerekir. Çünkü durumumuzla ilgili pek çok şeyi açığa çıkartmaktadırlar. Fantezi isteklerimizden ne kadar saptıklarını bilmeden fizibilitesi olan alternatiflerimiz arasında başardığımız şeylerden ne kadar tatmin olacağımızı kimse bilemez; insanların mevcut fizibilitesi olan alternatiflerinin menzilini genişletmeye yönelik çabalarını, ancak bu tür istekleri ve onların gücünü gözümüzde canlandırdığımızda anlayacağız. Bazı ütopyacı yazarların daldığı detaylar, gerçekten tahmin edilenler bir yana, fantezi ve fizibilite arasındaki bulanık çizgileri ortaya çıkarmaktadır; örneğin, Fourier’in denizlerin limonataya dönüşeceği ve dost canlısı anti-aslanların ve anti-kaplanların üreyeceğine dair görüşü, Tıpkı “Edebiyat ve Devrim”inde ifade edilen Troçki’nin umutları gibi. En vahşi ümitler ve tahminler bile, atılması halinde portremizi üç boyutlu halde bırakacak acıları ve özlemleri ifade eder. Sadece gerçek dünyanın ötesine giden ve gelecek için fizibilitesi olduğunu düşündüğümüz değil olabilirliğin ötesine giden isteklerimizi içerdiğine de gülmüyorum. Fanteziyi de aşağılamıyorum ya da olabilirlikle sınırlı olan acıları minimize etmiyorum.

Muhtemel dünyalar durumunun gerçekleşmesi çeşitli koşulların yerine getirilmesini gerektirir; bu koşulların hepsini yerine getiremeyiz fakat bir çoğunu yerine getirebiliriz. Onların hepsini yerine getirmek en iyi durum olsa bile, yerine getirilmesi mümkün olanların hepsini yerine getirmemiz gerektiği de açık değildir; bunları hep birlikte yerine getirmek mümkün olsa da. Belki de bütününü kıl payı yerine getirememek büyük sapmalardan daha kötüdür; belki de diğer değerlendirmelerin bazılarının ihlali için telafide bulunmak veya ayarlama yapmak maksadıyla, yerine getirilmesi mümkün olan koşulların bazılarını kasıtlı olarak ihlal etmemiz gerekir.

Çerçeve için alternatif argümanlarla ilgili değerlendirmemiz ve ona gelen itirazlarla ilgili tartışmamız, şöyle bir önerme için durum oluşturacaktır: Çerçeveyi gerçekleştirmek, olası dünyalar modelinden daha bile sapkın olan alternatifleri gerçekleştirmekten daha iyidir. Şunu da ifade etmemiz gerekir ki, çerçevenin olası dünyalar modelinden saptığı şekillerin bazıları, her ne kadar çerçeveyi olası dünyalar modelinden de az arzulanabilir kılsa da, bunu başka bir gerçekleştirilebilir durumdan daha arzulanabilir hale getirir. Örneğin, çerçevenin gerçek dünyadaki uygulamasında sadece sınırlı sayıda topluluk olacaktır. Öyle ki, hiçbir topluluk değerler açısından tam olarak birbirine benzemeyecektir. Çerçeve içinde her bir birey, kendisi için en önemli olan şeyi en yakın oranda gerçekleştiren toplulukta yaşamak ister. Fakat herhangi birinin değerlerine tam olarak uyan hiçbir toplumun olmaması problemi, sadece insanlar değerleri ve verdikleri önem konusunda anlaşmazlığa düştüğü için ortaya çıkar. (Eğer hiçbir anlaşmazlık olmasaydı, tam olarak arzu edilen toplumu oluşturmak için yeterince insan mevcut olurdu.) Bu nedenle, bir değerler kümesi tatmin edilse bile, birden fazla insanın değerlerinin tümünü tatmin etmenin yolu bulunmayacaktır. Diğer insanların değerleri yaklaşık olarak tatmin edilecektir. Fakat eğer bir farklı topluluklar dizisi var ise, o zaman (kabaca ifade etmek gerekirse) daha fazla sayıda insan, istedikleri gibi bir yaşama yaklaşacaktır. Bu durum tek çeşit toplumda o kadar kolay değildir.

ÇERÇEVE
Eğer belli bir ütopya tanımının yeterliliği konusunda sadece bir argüman veya ilintili sebepler kümesi olsaydı, bu rahatsız edici bir şey olurdu. Ütopya öyle çok arzu grubunun odağıdır ki, ona yönelen bazı kuramsal geçitlerin olması gerekir. Şimdi bu farklı, birbirlerini karşılıklı olarak destekleyen yolların bazılarını inceleyelim.

İlk yol insanların farklı olduğu gerçeğinden hareket eder. Tabiatları, ilgi alanları, entelektüel yetenekleri, arzuları, tabii eğilimleri, ruhsal özellikleri, arzuladıkları yaşam tarılan açısından farklılık gösterirler, Sahip oldukları değerlerde farklılık gösterirler ve paylaştıkları değerlere farklı önemler verirler. (Farklı ortamlarda yaşamak isterler – bazıları dağlarda, bazıları ovalarda, bazıları çöllerde, bazıları deniz kenarlarında. bazıları şehirlerde, bazıları kasabalarda. ) Bütün insanlar için idealolan bir topluluk olduğunu düşünmek için bir sebep yoktur. Bu topluluğun olmadığını düşünmek için çok sebep vardır.

Aşağıdaki tezlerin farklılığını ortaya koyabiliriz:
     I. Her kişi için, objektif olarak en iyi olan bir hayat tarzı vardır.

       a. İnsanlar yeterince birbirine benzemektedir; bu nedenle onların her biri için objektif olarak en iyi olan bir hayat tarzı vardır.
       b. İnsanlar farklıdırlar, bu nedenle herkes için objektif olarak en iyi olan bir hayat tarzı yoktur, ve en iyi olan bir hayat tarzı yoktur, ve
        1. Farklı hayat tarzları yeterince birbirlerine benzemektedir; bu nedenle objektif olarak herkes için en iyi olan bir tür topluluk vardır.
        2. Farklı hayat tarzları birbirlerinden öylesine farklıdır ki, herkes için objektif olarak en iyi olan bir tür topluluk yoktur (farklı yaşamların hangisinin onlar için en iyi olduğunun önemi yoktur.)

      II. Her kişi için, iyilikle ilgili objektif kriterlerin söyleyebildiği kadar (bunlar bulunduğu müddetçe), en iyi olarak nitelendirilebilecek çok sayıda farklı hayat tarzları vardır; bu hayat tarzlarından objektif olarak daha iyi olan bir hayat tarzı yoktur ve bu hayat tarzlarını benimseyen hiç kimse için diğerlerinden objektif olarak daha iyi denemez. Ve objektiflikten uzak bir şekilde alt düzeyde olarak nitelendirilen yaşamların kümeler ailesinin her bir tercih kümesinin yaşaması için objektif olarak en iyi olan bir topluluk yoktur.

Bu noktada bizim maksatlarımıza Ib2 veya II hizmet edecektir. ‘Wittgenstein, Elizabeth Taylor, Bertrand Russell, Thomas Merton, Yogi Berre, Allen Ginsberg, Harry Wolfson, Thoreau, Casey Stengel, The Lubavitcher Rebbe, Picasso, Musa, Einstein, Hugh Heffner, Sokrates, Henry Ford, Lenny Bruce, Baba Ram Dass, Gandi , Sir Edmund Hillary, Raymond Lubitz, Buda, Frank Sinatra, Kolomb, Freud, Norman Mailer, Ayn Rand, Baron Rothschild, Ted Williams, Thomas Edison, H. L . Mencken, Thomas Jefferson, Ralph Ellison, Bobby Fischer, Emma Goldman, Peter Kropotkin, siz ve sizin ebeveynleriniz. Bu insanların her biri için en iyi olan bir yaşam tarzı gerçekten var mıdır? Detaylı olarak tanımını görmüş olduğunuz herhangi bir ütopyada bu insanların hepsinin birden yaşadığını farz edin. Bütün bu insanların içinde yaşaması için en iyi olan toplumu tarif etmeye çalışın. Bu bir kır toplumu mu yoksa şehir toplumu mu olur? Temel ihtiyaçlar büyük bir maddi lüks içinde mi yoksa sade ve tutumlu bir şekilde mi karşılanacaktır? Karşı cinsler arasındaki ilişkiler nasıl olur? Evliliğe benzer bir kurum olur mu? Tek eşlilik mi olacaktır? Çocuklar anne-babaları tarafından mı yetiştirilecektir? Özel mülkiyet olacak mıdır? Tamamıyla emniyetli bir yaşam mı olacaktır; yoksa macera, tehlike ve kahramanlık fırsatlarıyla dolu bir yaşam mı olacaktır? Bir, birçok veya herhangi bir din olacak mıdır? Dinin insanların yaşamındaki önemi ne olacaktır? Yaşamlarını önemli ölçüde özel girişimlere veya kamusal eylemlere ve kamu politikasına odaklanmış olarak mı göreceklerdir? Tek amaçlı olarak kendilerini belli başarı türlerine ve işe ya da elinden her iş gelen kişilere ve zevklere mi odaklayacaklardır veya bütünüyle boş zaman faaliyetlerine mi konsantre olacaklardır? Çocuklar serbest bir şekilde mi yoksa katı bir şekilde mi yetiştirilecektir? Spor insanların yaşamında önemli bir yer tutacak mıdır? Ya sanat? Duygusal zevkler mi yoksa entelektüel faaliyetler mi ağır basacaktır? Yoksa başka bir şey mi? Giyim kuşamla ilgili moda olacak mıdır? Güzel görünmek için büyük acılar çekilecek midir? Ölüme karşı tutum nasıl olacaktır! Teknoloji ve teknolojik aygıtlar toplumda önemli bir rol oynayacak mıdır? Ve bunun gibi.

Bu soruların hepsine bir tane en iyi yanıtın bulunduğu, herkesin yaşaması için bir tane en iyi toplum olduğu fikri bana inanılır gelmemektedir. (Ve onu tarif etmek için yeterince bilgiye sahip olduğumuz fikri, eğer varsa, daha da inanılmazdır.) Hiç kimse yakın geçmişte, örneğin, Shakespeare, Tolstoy, Jane Austen, Rabelais ve Dostoyevski’nin eserlerini tekrar okuyarak insanların ne kadar farklı olduğunu hatırlamadan bir ütopyayı tanımlamaya kalkmamalıdır. (Bu, onların ne kadar karmaşık olduğunu da anlamalarına yardımcı olacaktır; bkz. Aşağıda verilen üçüncü yol.)

Her biri kendi vizyonlarının erdemlerinden ve tekil doğruluklarından çok emin olan ütopyacı yazarlar arasında, öykünülmesi için sundukları kurumlarda ve yaşam tarzlarında farklılıklar bulunmaktadır. Her ne kadar her birinin sunduğu ideal toplum görüntüsü çok basit de olsa (aşağıda tartışılan öğe toplumlar için bile), farklılıklarla ilgili gerçeği ciddiye almalıyız. Ütopyacı yazarların hiçbirinde, toplumdaki herkes tamamen aynı yaşamı sürdürmez ve tamamen aynı faaliyetler için aynı miktarda zaman ayırmaz. Neden? Bu sebepler sadece bir çeşit topluluk için de geçerli olamaz mı?

Varılacak sonuç şu olabilir: Ütopyada tek bir çeşit toplum olamaz ve tek bir yaşam tarzı sürdürülemez. Ütopya, ütopyalardan ve insanların farklı yaşam tarzları sürdürdükleri birçok farklı ve aykırı topluluklardan oluşacaktır. Bazı tür topluluklar çoğu insan için diğerlerinden daha çekici olacaktır. Topluluklar gittikçe büyüyecek ve küçülecektir. İnsanlar bazılarını terk edip diğerlerine gidecek ya da tüm yaşamlarını birinde geçirecektir. Ütopya, ütopyalar için bir çerçevedir. İnsanların özgürce ve gönüllü olarak bir araya gelip ideal bir topluluk içinde kendilerince iyi olan bir yaşam tarzını sürdürmeye çalışacakları, fakat hiç kimsenin kendi ütopya vizyonunu başkalarına empoze edemeyeceği bir yerdir. Ütopya toplumu ütopyanizm toplumudur. (Elbette ki bazıları bulundukları yerden hoşnut olabilir. Özel deneysel topluluklara katılmayı herkes istemeyecektir. Bu topluluklara başlangıçta katılmaktan çekinen birçoğu, onların olumlu yönleri ortaya çıktıktan sonra katılacaktır.) Burada ortaya koymak istediğim gerçek ütopyanın meta-ütopya olduğudur: Ütopyacı deneylerin yapılabileceği ortam, insanların kendi işlerini yapmakta özgür olduğu ortam; eğer daha özgün ütopyacı vizyonlar istikrarlı bir şekilde gerçekleştirilecekse, büyük oranda ilk başta gerçekleştirilmesi gereken ortam.

Bu kısmın başında belirttiğimiz gibi, eğer iyi olarak nitelendirilen her şey aynı anda gerçekleştirilemezse, bazı dengelemelerin yapılması gerekecektir. İkinci teorik yola göre, tek bir dengeleme sisteminin evrensel olarak kabul görmesini beklemek için çok az sebep bulunmaktadır. Her biri karışımlardan oluşmuş farklı topluluklar, her bireye, rekabet eden değerler arasında kendi dengesini en iyi tutturan topluluğu seçme olanağı veren bir dizi topluluk sunar. (Rakipleri buna İskandinav yemeğine benzeyen ütopya kavramı diyeceklerdir. Onlar sadece bir akşam yemeği veren restoranları ya da tek bir çeşit yemek sunan tek restoranlı bir kasabayı tercih edeceklerdir.)

TASARIM VE FİLTRE VASITALARI
Ütopya çerçevesine giren üçüncü yol insanların karmaşık olduğu gerçeğine dayanmaktadır. Tıpkı aralarındaki muhtemel ilişki ağlarında olduğu gibi. Varsayalım ki (hatalı olarak), önceki argümanlar hatalıydı ve tek bir çeşit toplum herkes için en iyisidir. Bu toplumun nasıl bir toplum olacağını nereden bileceğiz? Bunun için iki yöntem bulunmaktadır. Bunlara tasarım vasıtaları ve filtre vasıtaları diyeceğiz.

Tasarım vasıtaları bir şeyi (ya da tanımını), temel olarak kendi türünden olan diğer vasıtaların inşa etme tanımlarını ihtiva etmeyen bir yöntemle inşa eder. Bu sürecin sonucunda bir obje ortaya çıkar. Bunu toplulara uyarlarsak, bu tasarım sürecinin sonunda, oturup en iyi toplumun ne olduğunu düşünen insanların elde ettiği tek bir toplum tanımı ortaya çıkar. Karar verildikten sonra, her şeyi bu tek model üzerinde kalıplaştırırlar.

İnsanın anormal karmaşıklığı, arzuları, dilekleri, dürtüleri, hünerleri, hataları, aptallıkları düşünüldüğünde, birbirine karışmış ve ilişkili seviyelerinin, yönlerinin ve ilişkilerinin yoğunluğu düşünüldüğünde ve kişiler arası kurumların ve ilişkilerin karmaşıklığı ve birçok insanın eylemlerinin koordinasyonunun karmaşıklığı düşünüldüğünde, ideal bir toplum kalıbı olsa bile, bu önsel moda içinde buna ulaşmanın anormal ölçüde güç olduğu anlaşılacaktır. Büyük bir dâhinin böyle bir taslakla ortaya çıktığını varsaysak bile, bunun işe yarayacağından kim emin olabilir?

Tarihteki bu son safhada oturup kusursuz bir toplumun tanımını düşünmek elbette ki sıfırdan başlamakla aynı şey değildir. Elimizde, aşağıda tarif edilecek olan filtre vasıtasının kısmi uygulaması da dâhil olmak üzere, tasarım vasıtalarının uygulama sonuçları ile ilgili kısmi bilgi mevcuttur. Mağara insanlarının hep beraber oturup sürekli en iyi olası toplumu düşündüklerini ve sonra da bu toplumu kurmaya koyulduklarını tasavvur etmek işe yarar bir şeydir. Buna gülmemize neden olan sebeplerden hiçbiri bize uyarlanamaz mı?

Filtre vasıtaları, büyük alternatifler kümesinden birçok şeyi elimine eden bir süreci ihtiva eder. Nihai sonucun (sonuçların) iki temel belirleyicisi, filtreleme sürecinin kendine özgü tabiatı (ve buna karşı seçtiği nitelikler) ve etkide bulunduğu alternatifler kümesinin (ve bu kümenin nasıl meydana geldiğinin ) kendine özgü bir tabiatıdır. Filtreleme süreçleri özellikle arzulanan bir nihai ürünün tabiatını tam olarak bilmeyen sınırlı bilgiye sahip tasarımcılar için uygundur. Çünkü o, ihlal edenleri ayıklayan yargısal bir filtre inşa ederken, ihlal edilmesini istemedikleri spesifik koşullarla ilgili bilgilerinden faydalanmalarını sağlar. Uygun bir filtre tasarlamanın imkânsız olduğu ortaya çıkabilir ve bu tasarım vazifesi için başka bir filtre süreci denenebilir. Fakat genel olarak, (arzu edilen bilgi de dâhil olmak üzere) uygun bir filtre meydana getirmek için gerekli olan bilginin, sıfırdan bir ürün meydana getirmek için gerekli olan bilgiden daha az olduğu görülmektedir.

Ayrıca, eğer filtreleme süreci, önceki filtreleme faaliyetleri devam ederken geriye kalan üyeler gibi kaliteleri gelişen yeni adaylar meydana getiren değişken bir metodu ihtiva eden türdense ve içeri alınan adayların kalitesi yükseldikçe daha seçici olan değişken bir filtre de ihtiva ediyorsa (yani daha önce filtreden başarıyla geçen bazı adayları reddediyorsa), o zaman sürecin uzun ve sürekli uygulanması sonucunda kalacak olan şeylerin meziyetlerinin gerçekten çok yüksek olması meşru olarak beklenebilir. Kendiniz de filtreden geçtiğimiz için filtre süreçlerini sonuçlarından çok daha fazla kibir duymamalıyız. Bizi toplumların inşasında bir filtre sürecini önermeye yönelten değerlendirmelerin hakim bir noktasından bakıldığında, evrim; yaratmak istediği varlığın tam olarak neye benzeyeceğini bilmeyen alçak gönüllü bir ilahi varlık tarafından uygun olarak seçilen yaşayan varlıklar yaratmak için bir süreçtir.

Bir toplumu belirlemek için akla gelebilecek filtreleme süreçlerinden biri, ideal toplumu planlayan insanların, en iyi olarak kabul ettikleri topluma ulaşana kadar birçok farklı türde toplumu değerlendirmesi, bazılarını eleştirmesi, bazılarını elimine etmesi, diğerlerinin tanımlarını değiştirmesi sürecidir. Hiç şüphe yok ki herhangi bir tasarım ekibi bu şekilde çalışır. Bu nedenle, tasarım vasıtalarının filtreleme özelliklerini dışladığı varsayılmamalıdır. (Özellikle meydana getirme süreci sırasında filtreleme vasıtalarının tasarım özelliklerini dışlamasına da gerek yoktur.) Fakat önceden hangi insanların en iyi fikirlerle ortaya çıkacağı bilinemez ve nasıl olduklarını görmek için bütün fikirlerin denenmesi gerekir. Sadece bilgisayar simülasyonuna da bakmak yetmez.) Ve bazı fikirler sadece biz, birçok insanın eylemlerinin spontan koordinasyonu sonucu ortaya çıkan kalıpları tanımlamaya çalışırken ortaya çıkacaktır.

Eğer fikirlerin denenmesi gerekiyorsa, farklı kalıpları deneyen birçok topluluğun bulunması gerekir. Çerçevemizin ihtiva ettiği filtreleme süreci, toplulukları elimine etme süreci çok basittir: İnsanlar çeşitli toplulukların içinde yaşamayı denerler ve terk ederler ya da hoşlanmadıkları (kusur buldukları) topluluklarda ufak değişiklikler yaparlar. Bazı topluluklar terk edilecektir, diğerleri mücadeleye devam edeceklerdir, başkaları bölünecektir, kimi zenginleşecektir, yeni üyeler kazandıracaktır ve başka yerlerde kopya edilecektir. Her topluluk üyelerinin gönüllü bağlılığını kazanmak ve muhafaza etmek zorundadır. Hiçbir kalıp herkese empoze edilemez ve ortaya tek bir kalıp çıkması için ancak ve ancak herkesin topluluğun o kalıbına göre yaşamayı gönüllü olarak tercih etmesi gerekir.

Tasarım vasıtası; içinde yaşanacak ve denenecek spesifik toplulukların meydana geliş safhasında devreye girer. Herhangi bir insan grubu bir kalıp oluşturup diğer insanları bu kalıptaki bir topluluğun deneyimine katılmaya ikna etmeye çalışır. Hayalperestler ve kaçıklar manyaklar ve azizler, keşişler ve hovardalar, kapitalistler ve komünistler ve katılımcı demokratlar, falanj taraftarları (Fourier), emek sarayları (Flora Tristan), birlik ve işbirliği köyleri (Owen), dağıtımcı topluluklar (Proudhon), zaman dükkanları (Josizh Warren), Bruderhof, kibbutizm, kundalini yoga ashrams, vs., hepsi birden kendi vizyonlarını oluşturmaya ve baştan çıkartıcı bir örnek oluşturmaya çalışabilirler. Denenen her kalıbın açık bir şekilde yeniden tasarlanacağının düşünülmesi gerekir. Bazıları, zaten mevcut olan toplulukların hafif de olsa değiştirilmiş hali olarak planlanacaktır ve belli miktarda esneklik sağlayan topluluklarda spontan bir şekilde birçok detay oluşturulacaktır, Topluluklar, içinde yaşayanlar için gittikçe daha cazip hale geldikçe, daha önce en iyi olarak kabul edilmiş olan kalıplar reddedilecektir. Ve insanların içinde yaşadığı topluluklar geliştikçe, yeni topluluklarla ilgili fikirler de sık sık gelişecektir.

Görseller hariç bu yazının tamamı Nozick’in ‘Anarşi, Devlet ve Ütopya’ isimli eserinden alınmıştır.

Burada ütopya için savunduğumuz çerçevenin işlemesi, bu şekilde, filtre ile meydana geliş sürecinin baki kalan ürünleri arasında gelişen etkileşimi kapsayan bir filtreleme sürecinin avantajlarını realize eder. Böylece, meydana getirilen ve reddedilmeyen ürünlerin kalitesi artar. Ayrıca, insanların tarihi anılan ve kayıtları da dikkate alındığında; daha önce reddedilmiş olan bir alternatif (ya da hafifçe değiştirilmiş hali) tekrar denenebilir. Belki de bunun sebebi, yeni veya değişen koşulların onun daha uygun veya cazip olarak görünmesine neden olmasıdır. Bu durum, daha önce reddedilen mutasyonların koşullar değişince kolay kolay tekrar geri alınmadığı biyolojik evrime benzememektedir. Bunun yanında, evrimciler, koşullar büyük oranda değiştiğinde genetik heterojenliğin (politipik ve polimorfik) avantajlarına dikkat çekmektedirler. Benzer avantajlar, farklı çizgilerde teşkilattanmış ve belki de farklı karakter tiplerini ve farklı yetenek ve becerileri teşvik eden bir farklı topluluklar sistemi için de söz konusudur.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.