ABD Merkez Bankası FED’in ortaya çıkışı (1907 – 1913)

Para, Devletler ve Biz | | Eylül 30, 2012 at 5:16 pm

Bizdeki dahil çoğu hükümet moneter idarede FED sistemini örnek almakta.

Ülkeler arası döviz savaşlarının başlamasını hazırlayan koşullardan ilki eğer klasik altın standardının kalkması ise, ikincisi de ABD merkez bankasının kuruluşu olmuştur. Onun da esası 1907 yılında çıkan panik ile ilgilidir.

Söz konusu panik olayı bakır pazarını köşeye sıkıştırmak üzere müşterek girişimde bulunan birkaç New York bankasının yüzünden başlamıştır. En büyüklerinden biri olan KnickerBocker Trust’ın da bu işte parmağı olduğu ortaya çıkınca klasik bir bankaya hücum olayı yaşandı. Zaten volatilitenin yüksek, piyasanın gergin olduğu bir döneme denk gelmesi ve olayın büyük kayıpların yaşandığı 1906 San Fransisco depreminin hemen ardından gerçekleşmesi sarsıcı bir panik ortamının yaşanmasına yol açtı.

KnickerBocker Trust’ın tökezlemesi piyasaya daha genel bir güvensizlik ortamının gelmesine yol açtı. Hisse senedi piyasası çöktü, diğer bankalara da hücumlar oldu ve sonunda finansal sistemin stabilitesini tehdit eden tam boyutlu bir likidite krizi ortaya çıktı. Günün önde gelen bankerlerinin J.P. Morgan önderliğinde bir araya gelerek özel ve kolektif eylemle bir kurtarma planlaması piyasaya güvensizliğin doruğa çıkmasına yol açtı. Morgan tüm finans ileri gelenlerini Manhattan’daki lüks malikanesinde topladı ve herkesin elini cebine sokmasını gerektiren bir kurtarma planını onaylamadan kimseyi dışarı bırakmamıştı. Plan işe yaradı ve büyük zararlar ve kayıplar yaşanmasına karşın kriz durduruldu. Ancak 1907 paniğinin bankerlere öğrettiği şey ABD’nin bir merkez bankasına ihtiyacı olduğu idi. Devlet tarafından kurulacak bu banka bankerlerin sunacakları muhtelif teminatlara karşılık olarak gerektiğinde onlara sınırsız fonlar sunabilmeli, banka sistemini zincirleme reaksiyona karşı koruyarak kollayabilmeli ve kurtarabilmeli idi. Gelecekte ortaya çıkabilecek bir panik koca Morgan’ın liderliği, yetenek ve kaynaklarını çok aşan bir boyutta olabilirdi.

Aslında ABD’nin merkez bankalarına karşı antipatisi çok eskilere dayanır. 1913 öncesinde de iki defa Merkez Bankası gibi bir şey kurulması yönünde girişimler olmuştu. İlk olarak 1791 yılında kongre tarafından görevlendirilen bir Birleşik Devletler Bankası göreve başlamıştı. Ama onun görevi 1811 yılında sona erdiğinde tek oy yüzünden sözleşmesi yenilenmedi ve kapandı. Beş yıl sonra ise başkan James Madison ikinci bir banka görevlendirmeyi kongreden geçirmişti. Ama bu da sadece 20 yıl süreliydi. Sürenin yenilenme zamanı geldiğinde faaliyetini sürdürmesine hem kongre, hem de beyaz saraydan karşı çıkıldı. Zaten başkan Andrew Jackson kendi seçim kampanyasını bu bankayı ortadan kaldırmak üzerine kurmuştu. Oldukça tartışmalı geçen müzakerelerden ve tüm kamu mevduatlarının merkez bankasından çekilip diğer kamu bankalarına yatırılmasından sonra kongre bankanın yeniden faaliyete geçmesine onay verdi. Ancak, Jackson bu kararı veto etti. Banka feshedilmiş oldu.

Her iki seferinde de Milli Merkez Bankası fikrine muhalefetin temelinde finans gücünün merkezileştirilmesine olan güvensizlik ön planda idi. Milli banknot yayınlanmasının kolay banka kredileri ile kolayca şişip gidecek balonlara yol açacağı endişesi de vardı. (Her iki endişenin de ne kadar haklı olduğunu daha sonraki yaşananlar açıklıkla ortaya koyacaktır. ) Büyük bir zenginlik, gelişme ve ekonomik kalkınma dönemi olan (1836’dan 1913’e kadar) neredeyse 80 yıl boyunca ABD’nin bir merkez bankası olmamıştır.

1906 San Fransisco depremi ve 1907 finans paniğinin enkazı üzerinden bir merkez bankası kurmak üzere güçlü bir gayret oluştu. Halkın bu fikre olan güvensizliği göz önüne alınarak J.P. Morgan, J.D. Rockefeller, J. H. Schiff gibi para babaları ve Wall Street firmaları tarafından halkı bunun faziletlerine inandıracak yoğun bir eğitim kampanyasına girişildi. Senato Finans Komitesi başkanı Cumhuriyetçi senatör N.W. Aldrich’in politik ön ayak olmasıyla 1908’de geçirilen yasayla bir Milli Para Komisyonu oluşturuldu. Bu komisyon prestijli profesyonel kuruluşlar, ünlü ekonomistler, politika bilimcileri ile düzenlenen sayısız araştırma çalışmaları, konuşmalar vb etkinlikler yürüttü. Amaç halkı güçlü bir merkez bankası kurulmasının ne kadar yararlı olacağına ikna etmekti.

1909 yılı eylül ayında başkan W. H. Taft halkı biran evvel güçlü bir merkez bankası kurulması fikrini desteklemeye davet etti. Ayni ayda Wall Street Journal bir dizi yazı ile merkez bankası fikrine destek verdi. Ertesi yılın yaz aylarına gelindiğinde kurumlaşmış popüler ve politik yapılanması ile artık fiilen bir merkez bankası kurulmasının önü açılmıştı.

1910 yılı kasım ayında senatör N. W. Aldrich Wall Street Bankerleri, Rockefeller kontrolundaki CityBank of New York, Morgan kontrolundaki First National Bank of N.Y. yetkilileri J.P. Morgan’a ait Jekyll Island Club’da gizlice bir araya gelerek yasa tasarısını birlikte hazırladılar. Federal Reserve Yasası 23 Aralık 1913’de onaylandı, Kasım 1914’de yürürlüğe girdi.

Wall Street'i İşgal Et eylemleri sırasında FED'in ve finans kuruluşlarının bir tür mafyöz yapılanma içinde olduğu, halkın sadece %1'ine hizmet ettiği, geri kalan %99'unun ise tüm bu faaliyetlerden zarar gördüğü düşüncesi sıklıkla dile getirilmektedir.


Finans gücünün merkezileşmesine olan itirazları aşmak üzere kuruluşun adına Banka değil de Federal Reserve System (Birleşik İhtiyatlar Sistemi) dediler. Tek bir antite değil de eyaletlerde yerleşik milli ihtiyatlar bankalarının merkezden bir yönetim kurulu ile idare edildiği bir topluluk halinde oluşturuldu. Yönetim kurulunun seçimi bankerler tarafından değil başkan tarafından ve senato onayıyla yapılacaktı.

Görünüşte demokratik seçimle iktidara gelen siyasilerin kontrolunda gibi olan bu yapı hissedarlarının seçtiği müdürler kurulu ve başkan dolayısıyla aslında bankerlerin tam kontrolunda idi. Yani kuruluşundan beri FED içinde FED vardı ve esas görevi bankerlerin ihtiyaçlarına hizmet etmek, ihtiyaç olduğu zaman da onlara kolay kredi sağlayarak finans kuruluşlarını kurtarmak idi. Öyle de yaptı.

Neredeyse yüz yıl kadar önce FED yasasını hazırlamak üzere Jekyll adasında yapılan toplantıda yeralan birkaç bankanın birleşmesiyle ortaya çıkan bir banka olan Citibank 2008 yılında ABD merkez bankasının düzenlediği (ve dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük meblağda olan) bir kurtarma operasyonuyla kurtarıldı.

Dünyanın en büyük parasını idare eden kuruluş aslında (başta ABD hükümeti olmak üzere) kreditörlerin ihtiyaçlarına göre sürekli hayali para üreten ve kıymet balonlarının şişmesine yol açan bir tür alşimist olarak düşünülebilir mi?

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.