Özgürlükler ve Networking

Münakalat – Muhaberat Mevzuatı | | Ağustos 11, 2010 at 1:30 pm

Köleliğin alternatifi Networking (Ağdaşım)


önceki yazı

önceki yazı

Türkçe karşılık olarak “ağdaşım” önerilen “networking” sözcüğü öncelikle bilgisayarların birbirine bağlanmasını akla getiriyorsa da asıl anlamı “”bireylerin kariyer gelişmesinde kendine yararlı olacak kişilerle ilişki kurması ve sürdürmesi”” olarak tanımlanabilir.

Dünyada ilk defa yerden bin kilometre yukarıya bir şey fırlatılması ve onun geri gelmeden orada kalarak yeryüzüne sinyal göndermesi (Sputnik 1) olayını biz Rusların bir başarısı olarak biliriz. Projenin esas sahibi olan Sergey Korolev’in bu başarısının yabancı(alman) roket bilimcileri ile kurduğu “networking” ‘e bağlı olduğunu, oysa bunun o zamanki Stalin hükümetinin yasakladığı bir eylem olması nedeniyle kendisinin “vatana hıyanetle suçlanarak” gulag adalarına sürgüne gönderildiğini ve eğer oradan sağlıklı olarak geri dönebilen az sayıdaki şanslı insanın arasında olmasaydı Rusya’nın böyle bir başarının sahibi olmasının imkânsız olacağı gerçeğini biliyor muyuz?

“”İlim Çin’de de olsa arayınız getiriniz”” sözü çok eskidir ve bilinir. Fakat eğer özellikle kendi devletiniz önünüze bunu çok zorlaştıran ve neredeyse imkânsız hale getiren engeller koymayı başarmışsa, o zaman siz ne yapacaksınız ki?

Bugünkü çocuklarımızı ve gençlerimizi bekleyen esas tehlike bence açıktır ve tektir:

Dünyanın mezrasında kalmak!!

Yetersiz bilgisi ve teknolojisiyle sağlayabileceği yaratıcılığın ve emeğinin dünya pazarında beş para etmemesi. Üretimsiz ve işsiz kalmak. Dünya pazarlarındaki iş piyasasına ulaşamamak girememek. Networking’i zayıf olmak. Dünyayı anlayamamak ve dünya tarafından anlaşılamamak. İzole edilmek… Sahip olduğu çağdışı değer sistemleri yüzünden dünya tarafından aşağılanmak, horlanmak, ezilmek… Bugünkü tek esas gerçek tehlike bu…

Tüm dünyada insanların esas meselesi iş, aş, eş derdidir. Başarısı da bu konulardaki ”networking” başarısıyla doğrudan ilişkilidir. Bir insana verilebilecek en büyük destek ona kendi “networking”ini geliştirecek imkânları sağlamak. Köstek olmak da onun bu imkânlarını vatan millet adına, allah lillah aşkına “zorlaştırmak ve engellemekle” yapılabilir.

Maalesef insanların (çocuklar ve gençlerin) koruma ve kollama adına “engellenerek” esas en büyük tehlikelere duçar edildikleri bir kandırma, korkutma kışkırtma dünyasında yaşıyoruz.

Son dönemde çıkartılan çoğu yasa hayatımızı bekleyen esas gerçek tehlikelere karşı korunmasızlığımızı daha da fazla arttırmak bahasına devlete vatandaşın özel hayatına ve özgürlüklerine daha fazla müdahale etme, bunun için de vatandaşın cebinden kendisine daha fazla para ve imkân sağlamak yolunda olmuştur. .

Devletçi milli ve manevi çerçevenin içine sıkışan hayatımız


“Özgürlükler” denildiği zaman, artık devletlerin neredeyse tamamının en azından kâğıt üzerinde benimsemiş göründüğü “ifade özgürlüğü”, “haberleşme özgürlüğü” gibi evrensel ve en temel insan hakları maddeleri aklımıza gelmektedir. Özgür ülkelerde bu hakların kısmen de olsa korunabildiğini görmekteyiz. Yarı özgür ve özgür olmayan ülkelerde ise, devletler bir taraftan sureti haktan görünüp bu hakları aslında tanırlarmış görünümünü korumaya çalışırken, öte yandan çeşitli yasa ve uygulamalarla her türlü özgürlüğün en galiz şekilde boğulması ve boğdurulması imkânlarını yaratmaktadırlar.

1995 yılından bu yana Transparency International tarafından ülkelerde kamu yetkilileriyle ilgili “algılanan yozlaşma düzeyi”ne ilişkin bir endeks (Corruption Perception Index – CPI) yayınlanmakta. 10 üzerinden 9 küsur puanla kamuda algılanan yozlaşmanın en az düzeyde görüldüğü YeniZelanda, Danimarka, Singapur, İsveç gibi ülkelerin ardından ülkemiz 4.4 puan ile ile 61’inci sırada(2009) görünüyor. Yani ülkemizdeki kamu yetkililerinde algılanan yozlaşma oldukça yüksek bir düzeydedir.

Fraser Institute tarafından hazırlanan ekonomik özgürlük endeksi bakımından ülkemiz 88’inci sıradadır.   Freedom House tarafından hazırlanan özgürlük endeksine göre dünya nüfusunun çoğunluğu “özgür” olarak tanımlanan gruptaki ülkelerde yaşamasına karşın ülkemiz  “yarı özgür” sayılan ülkeler gurubunda yer alıyor. Ekonomik özgürlükler bakımından da “genelde özgürlüksüz” olarak tarif edilen grupta.  Basın özgürlüğü bakımından ise ülkemiz “zor durumda” kabul edilen ülkelerden biri. Rejim bakımından ülkemiz bir demokrasi hatta arızalı bir demokrasi bile değil,  otoriter bir rejimin üzerine demokratik görünüm vermek üzere bazı makyajların yerleştirildiği rejim türleri için kullanılan “”hibrid rejim”” statüsünde görülüyor. (Bkz. List of indices of freedom)

İnsani gelişmişlik endeksi (HDI) bakımından “gelişmiş ülke” olarak tanımlanan Barbados ve Malta dahil 38 ülke bulunuyor. Biz bunların arasında değiliz.  İnsani gelişmişlik bakıından Kolombiya ve Peru’nun ardından 79’uncu geliyoruz. Aslında bundan çok daha iyisini hakettiğimizi ve bu kötü durumun da çok büyük ölçüde ülkemizdeki kamu iradesinin tutumundan kaynaklandığını düşünüyorum..

Özgürlüklerin çiğnenmesi aslında tüm dünyada sadece devletler ve onlarla doğrudan ve dolaylı ilişki içinde olan yapılanmaların gerçekleştirdiği bir durum. O halde hakların ve özgürlüklerin çiğnendiği bir durumla karşılaştığımızda “Nerede Devlet?” sorusu sorulabilecek en aptalca soru olur. Çünkü işte devlet tam oradadır ve devletten kaynaklanan bir problemin üzerine daha fazla devlet iksiri dökerek bir çözüm bulmak da imkânsızdır.

Anayasamızın 90. maddesinde “temel hak ve özgürlükler konusundaki uluslar arası antlaşmalar öncelikle uygulanır” denmektedir. Oysa birçok yasanın ve uygulamanın bu maddeyle çeliştiğini biliyorsunuz. Anayasal hakkı aramak için anayasa mahkemesine başvurma hakkınız da yok. Başvuru partiler tarafından yapabilir ama o yol da pratikte imkânsız bir durum. Çünkü zaten sorunlu yasa ve uygulamalar onların eseridir.

Yine anayasamızın 20. maddesine göre “özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme” hakkımız var, 21. maddesine göre “kimsenin konutuna dokunulamıyor” ve 22. maddesine göre “haberleşme özgürlüğümüz var”, üstelik bu hakkımıza hukuka aykırı müdahaleler ceza yaptırımına da tabi tutulmuş. Ama öte yandan haberleşme özgürlüğümüz “yasal olarak” en galiz (*) şekilde ihlal edilebiliyor ve bu durumda bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yokk

Özel hayata ve hayatın gizli alanına (her ne demekse) karşı suçlar, 5237 sayılı TCK’nun 132-140. maddeleri arasında düzenlenmiş. Bu maddeler kâğıt üzerinde AİHS ve AİHM içtihatlarına uyum sağladığımızın “sanılmasına” yarıyor. Mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin özel hayatın korunmasına dair yaptırım eksikliğine ilişkin itirazları sonunda yapılan değişiklikle TCK’nin 132. maddesinde ise Anayasanın 22. maddesinde koruma altına alınan haberleşme özgürlüğüne yapılan hukuka aykırı müdahalelerin ceza yaptırımına tabi tutulduğunu da görmekteyiz. Hukuksuzluğun hukuki hale getirilebileceği de hesaba katılmış mıdır? Vatandaşa verildiği varsayılan her hakkın ardından eklenen “ancak” ibaresiyle (veya ancak kullanmadan) o hakkın kullanım potansiyeli olan her durum için “tamamen hükümsüz” hale getirildiğini görmekteyiz.

Bir örnek vermek gerekirse Madde 22’ye – (Değişik:3/10/2001-4709/7 md.) göre “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.” Deniyor. ANCAK,  Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı veya kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emriyle bu hürriyet ve gizliliğe DOKUNULABİLİR. İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları ayrıca kanunda belirtilir” deniyor. . Günümüzde bu “milli güvenlik, kamu düzeni, genel ahlakın korunması” v.b durumlar biliyorsunuz hazretü ala gibi her zaman her yerde olan ve hikmetinden sual olunamaz konulardır.
O nedenle bu maddeleri uzun uzun okuyup anlamaya çalışmak yerine fiili yasal durum için kestirmeden;

sonraki yazı

Sonraki yazı

Devlet karşısında vatandaşın hiçbir hak ve hürriyeti yoktur !!. Kamu yetkisi kullanan kurum ve kişiler taraafından vatandaşın insan haklarına “”her durumda, her zaman ve her şekilde”” dokunabilir. !!” şeklinde tercüme ederek özetlemek çok daha doğru olacaktır.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.