Enerji ihtiyacımız

Gelecek De Gelecek | | Mart 27, 2012 at 5:06 pm

% 60’ı su olan vücudumuzda birbirinden farklı tam 200 çeşit ve toplamda 100 trilyon adet kadar hücre var ve bu hücrelerden 50 milyon kadarı her saniye yenileniyor. Vücudumuzda yaklaşık olarak 207 kemik 640 kas bulunuyor. Ağırlığımızın %7.7’si kan. En çalışkan kas olan kalbimiz her 1 dakikada vücudumuzdaki 5-7 litre kanın tamamını (7/24) devirdaim eder. Vücuttaki bütün kasların bir günde yaptığı toplam iş ise yaklaşık olarak bir vincin 6 tonluk ağırlığı 50 m yükseğe kaldırmasına eşdeğerdir.

Herkesin enerji ihtiyacı farklıdır. Kendi bedenlerimiz dahil dünyadaki tüm sistemleri birer enerji tüketicisi olarak düşünebiliriz. Sakin bir şekilde oturan bir insan yaşam fonksiyonlarını sürdürebilmek için 80 W, bisiklet kullanan sporcu 450 W, yavaş yürüyen birisi 150 W, 100 metre koşucusu ise, insan için oldukça yüksek bir değer olan 650W güç harcayabilir.

Beygir gücü (metrik) 736 watt, ya da 75kg-m/sn’dir. Koltukta hareketsiz otururken bedenimizin harcadığı enerji sadece 0.1 beygir, ama eğer ısıtılan bir mekanda oturuyorsak enerji sarfiyatımız kendiliğinden 20 kat artıyor. Eğer bir SUV aracın direksiyonunda oturmakta isek harcadığımız enerji bedenimizin harcadığının “üç bin” katına (250kW) ulaşıyor.

Soludukça CO2 emisyonu yapmış oluyoruz. Koşarsak bu emisyon 3-5 kat artıyor. Ata binersek 20 kat, eğer ciple dolaşırsak bu defa yaydığımız karbondioksit miktarı üç bin kat daha fazla oluyor.

Düşününce biraz anlamsız geliyor ama sanki hayatımıza anlam katmak doğrudan doğruya çok enerji harcamamıza bağlı. Ne kadar çok fosil yakarsak o kadar medeni bir yaşam sürmüş oluyoruz. Çiğ gıda yemeye göre pişmiş gıdanın ilave bir enerji maliyeti var. Ama endüstriyel işlem görmüş ambalajlı bir gıdayı yediğimizde bu maliyet 20 kat artıyor.

Bu maliyetlere katlanıyoruz. Katlanabildiğimiz için tabii. Katlanamasaydık yapmazdık.
Kaslarıyla çalışan bir sanayi işçisinin saat ücretini 15 TL sayar ve onun bu ücret mukabili ortalama 150W güç ürettiğini kabul eder isek bize kilowatt saatinin 100 liraya geldiğini hesaplayabiliriz. Eğer işçi Çinli olsa idi bu maliyet en az 20 TL, boğazı tokluğuna çalıştırdığımız bir köle olsa idi de en az 10TL olurdu. Oysa global piyasada elektrik enerjisinin fiyatı 10 kuruş yani bunun yüzde biri iken elektrik enerjisiyle yapılabilecek birşeyi insan gücüyle yapmamız imkansız. O yüzden enerji gerektiren işlerde kas gücü kullanmayı gitgide mecburen bıraktık. Sözgelimi eskiden bir hakanın oturduğu yerin yanıbaşında onu serinletmek için palmiye yaprakları sallayan iki adamı olurmuş. Şimdi böyle birşey yok artık. Vantilatörü fişe takarak herkes ayni lükse, hatta ondan çok daha fazlasına kolayca kavuşabiliyor. Ucuz enerji sayesinde.

***********************

Türkiye’de elektrik kullanımı ilk olarak 1902 yılında Tarsus’ta kurulan bir hidroelektrik santralıyla (özel) başlamış. Daha sonra 1914’de Silahtarağa Termik Santralı(kamu) kuruluyor. Ama halkın İstanbulda evlerinde elektrik kullanabilmesi 1934, Erzurumda ise 1985 yılını bulmuş. .

Halen Türkiye’de kişi başı 1560 kg petrol eşdeğeri enerji kullanıyoruz. 30 milyon ton petrol eşdeğeri enerjiyi yurtiçi kaynaklardan üretebilmekteyiz. Gerisi ise (%73) ithal. Üretim artmadığından ihtiyaç arttıkça (doğal olarak) ithalat da artıyor. 225 milyar kilovatsaat elektrik tüketiyoruz. Yani kişibaşı yaklaşık 3bin kWh. Ve bu tüketim her yıl %7 artıyor. Türkiye’ye göre nüfusu biraz daha fazla (83 milyon) olan Almanya’da 548 TWh tüketilmektedir. Yani kişibaşı tüketim 6bin600 kWh.

Dünyadaki 7 milyar insan kişibaşı ortalama 2bin watt tüketmektedir. Yani Türkiye olarak dünya ortalamasından %50 daha fazla enerji harcıyoruz. Halen dünyada tüketilen toplam 14 trilyon watt’lık enerjinin %33′ü petrol, %25′i kömür, %20′si doğal gaz, %7′si nükleer enerji, %15′i biyokütle ve hidroelektrik enerjisi, sadece yüzde yarım kadarı güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor.

Tüketilen toplam elektrik enerjisi miktarından çok bunun hangi kaynaklardan elde edildiği de önemli. Mesela Almanya’nın (hidroelektrik, biyokütle, rüzgar, fotovoltaik gibi) farklı yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili kurulu gücü 55 GW. Bunun 33GW gibi çok önemli bir kısmı rüzgar enerjisi. Yunanistan’ın 3 GW. Bizim ise rüzgar kaynaklarımız daha çok olmasına karşın kurulu gücümüz sadece 0.4 GW. Bizde elektrik perakende satış fiyatı Almanya’dan pahalı (16 kuruş gibi görünüp, kayıp kaçak, TRT payı vb eklenmesiyle 30 küsur kuruşa kadar çıkıyor.) İstanbul’da oturan bir vatandaşın evinde kullandığı elektrik için Washington’dakinden tam %288 daha fazla bedel ödemesi gerekiyor.

Buna mukabil biz elektrik üretip şebekeye verdiğimizde mesela Almanya’dakinin yarısı kadar bir fiyatla geri alım garantisi sözkonusu. Bu yüzden bizde bireysel rüzgar, güneş, biyokütle enerjisi üretimleri kösteklenmiş oluyor.

Almanya 2022 yılına kadar toplam 600 TWh olması beklenen tüketim ve 264 GW olması öngörülen elektrik üretim kapasitesinin 171.7 GW (%65 ) kadarını yenilenebilir enerjiden elde etmeyi öngörmüş ve önümüzdeki 10 yıl içinde güneş panellerinden (fotovoltaik) elektrik üretimini 3.8 kat arttırmayı planlamışlar.

Bir tuhaflık da Nükleer Enerji üretimi konusunda. Almanya halen tükettiği elektrik enerjisinin%12.6’sını (20.3 GW) nükleer santrallardan elde ediyor. Ama hepsinin tamamen fişini çekmeye karar vermişler. Yeni nükleer santral yapılmadığı gibi, 2022 yılına kadar var olanlar da tamamen kapatılacak., kömür ve petrol tüketimi de azaltılabildiğince azaltılacak. Doğal gaz kullanımı ayni kalacak veya biraz artacak. Yenilenebilir enerji üretimleri ise 2-3 kat arttırılacak. Toplam 264 GW olması öngörülen üretimin 171.7 GW (%65 ) kadarını yenilenebilir enerjiden elde etmeyi öngörmüş ve güneş panellerinden (fotovoltaik) elektrik üretimini 3.8 kat arttırmayı planlamışlar. Bizde güneş iki kat fzla olduğu halde bunun tam tersine bir eğilim söz konusu. Ruslara yeni iki tane de nükleer santral kurdurmaya karar verdik. Zaten Gazprom Türkiye’ye günde 6-8 milyon metreküp doğalgaz veriyor. 2012 yılında da ithal enerji faturamızın yeni bir rekorla 68 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.

Tüm ülkeler Hindistan gibi davransa bugün dünyada global ısınma diye bir sorun olmazdı.

Halen avrupa’nın en hızlı gelişen elektrik enerjisi pazarı Türkiye’de. 2030 yılına kadar yıllık ortalama %6 hızla büyüyeceği farzediliyor. 2010 yılında 211 TWh olan üretimin hem hızlı nüfus artışı ve hem de kişibaşı tüketim ihtiyacındaki artış nedeniyle 2020 yılında 400 TWh bir büyüklüğe ulaşması öngörülüyor.

Devletimiz bu durumdan hiç şikayetçi görünmüyor, çünkü enerji üzerindeki kamusal paylar çok fazla. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) sürekli herşeyi denetliyor düzenliyor. Ortaya çıkan maliyetler üretmek istediğimiz her türlü katma değere girdiği için global piyasada rekabetçi bir üretim yapabilmemiz imkansız hale geliyor. Altı sentlik elektriği seksenaltı sente, yirmi sentlik doğalgazı yüzotuz sente satın almak ve bedelini yüksek maliyet, düşük hayat standardı ve yüksek işsizlik olarak ödemek zorundayız.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.