Türkiye’nin Uyduları
Münakalat – Muhaberat Mevzuatı | canakci | Ağustos 6, 2010 at 3:10 pm80’lerin ikinci yarısında Özal devri geliyor, devletimiz uydular sahibi olma ve uydu işletmecisi olma kararını veriyor. İlk olarak 1989 yılında anahtar teslimi proje ihalesine çıkılıyor. Fransız Aerospatiale ile 21.12.1990 tarihinde $315 milyon A.B.D. doları bedelli Türk Milli Haberleşme Uyduları Sistemi Sözleşmesi imzalanıyor.
Rahmetli Özal’ın ‘İcraatın İçinden’ programında kalemini gözümüzün içine doğru sokarak “bu işten çok kazanacağız” dediğini, “önümüzdeki 10 yıl içinde de, en az bir milyar dolar gelir getirecek” dediğini bugün gibi hatırlıyorum. Türkiye kabuklarını kıracak, Özal’ın deyimiyle büyük bir ‘transformasyon’ yaşayacak ve artık dünya toplumları içinde hak ettiği konuma gelecekti. Balkanlardan Çin seddine birçok ülkenin yayınlarını bizim uydularımızdan yapmak isteyeceğini söylüyordu ve yatırılanın üç katını on yıl içinde geri toplayabilmek gerçekten çok da hoş olurdu.
Aynı dönemde istikrazları (dış borçlanmayı) yeniden keşfettik ve gerekli gereksiz uydu, uçak fabrikası, oto yollar, v.b. birçok kamu yatırımı yapıldı. Sonunda uydu da yapıldı bitti. Fırlatılacak…. Bakanımız Kourou’ya gidiyor. Ama talihsizlik. Türksat 1A uydusu, Ariane -4 fırlatıcı roketinin üçüncü katındaki arıza nedeniyle kaybediliyor (24 Ocak 1994). Bakanımız teminat veriyor, “kayıp nedeniyle bir tek dolar bile fazladan cebimizden çıkmayacak.”
O sırada bilmediğimiz şey sigorta maliyetlerinin neredeyse uydu kadar olduğu, dolayısıyla çok yüksek olan kaza oranına rağmen hem sigortacı, hem üretici, hem de fırlatıcı firmaların sürekli kazanabildikleri. Ancak uydu sahibi işletmecisinin kazancının çok daha riskli olduğu. Çünkü boşta geçirilen her günün yüklü zararlar getirdiği ve uydunun zaten kısıtlı bir süre olan ömrü içinde belirli bir doluluk oranının sağlanamaması halinde sermayenin kediye yükleneceği gerçeği. (Bizim uydularımızın durumu da öyle oldu netekim).
Zaten o sırada üretilmekte olan ikinci uydunun bitirilmesi hızlandırılıyor ve TURKSAT 1B uydusu 42 derece doğu konumunda 10 Ekim 1994 tarihinde hizmete giriyor. Ağustos 1996’da Türksat 1C uydusu ile yer (31.3 Doğu) değiştiriyor. Bu uydunun Türkiye, Orta Avrupa ve Orta Asya olmak üzere 3 tür huzmesi var. Türksat1B uydusunun Ku bantta çalışan 10 tanesi 36MHz, 6 tanesi 72 MHz genişliğinde toplam 16 transponderi bulunuyor. 31.3 konumunda çalıştırılmaya başlandıktan sonra bir ara yurtiçi ve yurtdışı IBS telefon kanalları, 22si dijital, 1’i analog olmak üzere 23 TV kanalı, 7 adet dijital yayında radyo bulunmaktaydı. Ancak kullanım ömrü boyunca işletme kusurları nedeniyle kapasitesinin çok az bir kısmı kullanılabildi.
TURKSAT1B uydusunun tesliminin hemen ardından sözleşmenin sigorta maddelerine uygun olarak Aerospatiale bize yeni bir uydu üretmeye başladı. TÜRKSAT1C uydusu 10 Temmuz 1996 yılında fırlatılıp 31.3 doğu konumuna yerleştiriliyor, yörünge testleri yapılıyor. Sonra Türksat 1C ile 1B (17 gün sürüyor) yer değiştirip 1C uydusu 42 derece, 1B ise 31.3 doğu yörüngesinde hizmet vermeye başlıyorlar. 36Mhz’lik 9, 54Mhz’lik 2 ve 72Mhz’lik 5 transponder kapasiteli Türksat 1C uydusunda 1B’deki 3 kapsama alanı yerine daha geniş iki kapsama alanı var. Türkiye ve Avrupa ile Türkiye ve Orta Asya arasında doğrudan bağlantı kurabilmek amacıyla Batı bölümünde Türkiye ve doğu bölümünde ise Türkiye ve Orta Asya’yı kapsamak üzere tasarlanmış. Oysa uyduda 2003 başı itibariyle sadece 39 dijital TV, 12 analog TV, 17 dijital radyo ve 28 analog radyo yayını var.
Birinci nesil çok başarılı oldu diye %51 Türk Telekom, %49 Aerospatiale olmak üzere Monako’da EURASIASAT kuruluyor. Türk Telekom Genel Müdürü aynı zamanda bu şirketin de yönetim kurulu başkanıdır. 1999 yılı sonlarında uydu fırlatılması planlanıyor. Bu şirket ikinci nesil Türksat 2A (Eurasiasat-1) uydusunun yaptırılmasına 1998 başı itibariyle başlıyor. Nitekim 1999 sonunda 2000 yılı başında uydumuz fırlatılmaya çoktan hazır, uydunun kiracıları da sözleşme yapmışlar hazır beklemektedirler. Ancak o sırada Türk Telekom ‘un özelleştirilmesi gündemde, bakanlık ise buna karşıdır. Anlaşılamaz nedenlere ve teknik gerekçeler ileri sürülerek uydunun fırlatılması altı aydan fazla geciktirilir. Bakan televizyona çıkar hükümetinin daha önceki taahhütlerinin hilafına “peşkeş çektirtmeyiz” der. Bu lafın televizyonda yayınlandığı gün ve ertesi gün Türkiye’den milyarlarca dolarlık döviz dışarıya çekilir Yatırımcı Türk piyasasına olan güvenini kaybetmiş, Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizinin içine düşmüş, kriz sonunda Türk halkı tam yarı yarıya fakirleşmiştir.
Sonunda TT (2005 yılının ikinci yarısına kadar) satılamaz, uydu da Kourou’dan fırlatılır ve 1 Şubat 2001 tarihinde 41.9° Doğu yörüngesinde faaliyete başlar. 2001 yılında uzaya gönderilen 93 uydunun üçüncüsü ve genel listeye dünyanın 5932’nci uydusu olarak giren bu DBS (haberleşme uydusunun) “Avrupa’da bu güne kadar üretilmiş en güçlü uydu” sloganıyla pazarlaması yapılıyordu. Yaşlanmış Turksat 1C uydusunun yerine geçen bu uydu 3.4-ton ağırlığında ve 9-kW güce sahip. Üzerinde 37 metrelik güneş panelleri bulunuyor.
Ancak bu defa krizler başlamış, uyduya kiracı bulmak iyice güçleşmiştir. Türksat2A (EURASIASAT-1) uydusu Alcatel Space’in ürettiği ve orta Avrupa’dan Hint yarımadasına kadar olan bölgede ses görüntü ve veri aktarımları ile Doğrudan Eve Yayıncılık (DTH), yapabilen, “BSS ve FSS bantlarında çalışan” 32 adet yüksek güçlü Ku bandı transpondere sahip. Avrupa’yı Asya’ya bağlayan en önemli haberleşme ortamı olacağı 260 milyon dolara mal olduğu, 15 yılda 1 milyar dolar gelir getireceği beklendiği söyleniyordu.
Uydunun ayak izleri Avrupa Türkiye ve Avrupa Orta Asya olan iki sabit huzmesi ile iki ayarlanabilir huzmesi var. Şirket merkezinin Monako’da olması, ikincil yer kontrol istasyonunun Alcatel tesisleri içinde olması yabancı müşterilerimizin de epey olacağı kabulüne dayalı idi. Uydu ancak ikinci yılından sonra belirli bir doluluk oranı yakalayabildi. Bu oran bile tüm rakiplerinin epeyce altında idi. Ve birkaç platform sığacak kadar transponder kapasitesi hep boş kaldı. Yabancı müşterileri neredeyse hiç olmadı.
90’lı yılların sonlarına doğru gazeteciler TT Genel Müdürüne soruyorlar: “S (ayarlanabilir) huzmelerini nereye yönlendirmeyi düşünüyorsunuz ?” Cevap şu şekilde: “Birini “Orta Asya’ya, öbürünü de hangi ülke aleyhimizde atar tutarsa onun üzerine çevireceğiz.”
Şunu bilmek gerekir ki uluslararası telekom piyasası tam bir kurtlar sofrasıdır. Bu piyasayı tanımayan, yeni teknolojilere uzak, lisan bilgisi olmayan birisi masaya oturduğunda neyini ortaya koyacak ki? Onu oraya getiren partici, komitacı, milliyetçi, mukaddesatçı özgeçmişi ise eğer, bu vasıflar orada beş para bile etmiyor. Balkanlardan Çin seddine kadar bu özgeçmişle hiçbir tepe yöneticinin uluslararası piyasalarda iş yapması mümkün değil. Belirli bir parti ve belirli bir dönem için konuşmuyorum. Taa cumhuriyet dönemi öncesinden (ittihatçılar zamanından) başlayarak devletimizin tüm üst yönetici bürokratı için bu ortak özellik söylenebilir. O nedenle tüm kamu yatırımları halkın sürekli zararına çalışmış, paraları hep çarçur edilmiştir. O parti bu hükümet gider öteki gelir, ama durum hiç değişmez. Bizim bürokrasinin üste çıkardığı değerler ile global piyasada iş yapabilmenin gerektirdiği özellikler birbirinden çok farklıdır.
2000 yılının Aralık ayında TT Genel müdürünün yaptığı bir basın toplantısında “bir Amerikan şirketiyle uydular satın almak üzere” sözleşme yapıldığını söylediği basında yer almıştı. Uydular leasing (finansal kiralama) ile alınacak… ve ilki olan ANATOLIA-1 uydusu hemen 50 derece doğu konumuna yerleştirilecekti. Müdür “Bu iletişim çağında Türkiye’nin telekom gereksinimlerinin arttığını” söyledi ve “Uydu filolarımız olsun istiyoruz” dedi. Kendisinin yönetim kurulu başkanı olduğu Eurasiasat’ın uydusu yerde beklettirilmekte iken bu iş bana bir muamma gibi gelmişti. Ancak, konuyu bilenler buradaki esas amacın Türkiye’nin 50 derece doğudaki yerini, o konuma gelecek uydular için korumak olduğunu, eğer belirli tarihe kadar o pozisyona bir uydu yerleştirilemez ise slotun Türkiye’nin elinden çıkacağını söylediler. (Yani bu bir milli dava imiş. Bizden başka Pakistan gibi ülkelerde de bu yaklaşım geçerli idi. Ama işin içinde olanlar bunun ne kadar komik ve anlamsız bir yaklaşım olduğunun daha o zamandan farkında idiler. )
İsmi bizim için ANATOLIA-1 olarak değiştirilen uydu, aslında hayatına Endonezya’nın Palapa C1 uydusu olarak başlamıştı. Boeing tarafından inşa edilen 601 serisi bir uydu. İlk olarak 31 Ocak 1996 ‘da bir Atlas 2AS booster roketinin ucunda Fransız Guyana’sındaki Kourou’dan fırlatılarak 150ºDoğu konumuna yerleştiriliyor. (Palapa Endonezcede ‘emeğin meyvası’ demek).
Ancak maalesef bu uydular uzayda pek fazla verimli olamamışlar. Üç tanesi kısa sürede elektriksel arızalarla kaybedilmişler. Diğer birçoğu da kısmen arızalı olmuş. 24 Kasım 1998’de, yani fırlatılışından üç yıl geçmeden Palapa C1’de elektriksel problemlerle karşılaşmış. Ancak arıza diğerlerinden biraz farklı. Akü şarj kontrol devresinde. O nedenle dünyanın güneşin hizasından geçtiği eklips zamanlarında aküler şarj olamadığından kesin güç kesilmesi oluyor. (Sağlam uyduda ise güneş enerjisi yok iken birkaç günlüğüne aküler sistemi idare edebiliyorlar) Yani sadece senede iki defa, altı ayda bir, iki gün transponderlerin yayını kesilmek zorunda. Uydunun bunun dışında tüm fonksiyonları mükemmel. Uydu bu arızası nedeniyle Endonezyalı kullanıcısı tarafından sigortaya ‘kullanılamaz’ olarak deklare ediliyor. Endonezya’nın adaları arasında haberleşme bağlantısını yürüttüğü üç yıldan sonra faaliyet dışı kalıp, sigorta tarafından parası ödeniyor. Uydu sigorta şirketinin malı oluyor. Ocak 1999 yılında Hughes Global Services uyduyu satın alıyor ve adını HGS3 yapıyor. Kullanılabilir duruma getirmeye çalışıyor. Ancak uydu tamirden sonra da senede 88 günün gece 11’den 2 ya kadar olan 3 saatlik dönemlerinde yeterli enerji bulamaz durumda. Yine de toplam sürenin % 96’sında verimli ve tüm transponderleri tam faal.
Bu aşamada adı Türkçeye benzeyen Kalitel isimli, Amerika Birleşik Devletleri kayıtlı bir şirket devreye giriyor. Aralık 2000’de HGS 3 uydusunu Hughes’den leasing ile alıp, leasing ile Türk Telekom’a satıyor. Bu satışın gerçekleşmesinden kısa bir süre önce kurulan bu şirketin, uyduyu alıp TT’a satma dışında da hiçbir ticari faaliyeti olmuyor.
Uydu Hughes tarafından adı Anatolia 1 yapılıp 50º Doğu konumuna yerleştirilip bırakılıyor. 12 Şubat 2001 ‘de faaliyete giriyor. Faaliyet denince, belki sembolik bazı aktarmalar falan oldu, ama genel anlamda 50 derecede iken bu uydunun bir faaliyeti olduğu söylenemez.
Ağustos 2002 tarihine gelindiğinde ise leasing süresinin bittiği, Türkiye’nin bu uyduya artık gereksinimi olmadığı deklare ediliyor. Uyduya Pakistan talip oluyor. Pakistan’ın da Nisan 2003 tarihine kadar işgal etmesi gereken bir 38’derece slotu var (eğer oraya bir uydu yerleştiremez ise elinden çıkacak). Aslında Pakistan daha önce ihmal edip kendisine tahsis edilmiş olan 4 slotu kaybetmiş durumda. Bu slot kendisine kalan sonuncu slot. O yüzden vakitlice eski ANATOLIA-1 uydusunu alıp adını PAKSAT 1 olarak değiştirtip 38 derece doğu slotuna yerleştiriyor. Pakistan bu uyduyu 5 yıllığına leasingle tutmuş. 5 yıl dolmadan PAKSAT-2 yi yapıp yerine koymak niyetinde olduğu söyleniyor.
Bu arada çok şaşırtıcı bir konu da NEWSAT uydusu. Türkiye’nin olan 42.5 derece doğudaki slota bir özel amerikan şirketi (yeni kurulmuş) yine eski bir PALAPA uydusunu alıp adını NEWSAT yapmış ve getirip yerleştirmiş, Orada uydu işletmeciliğine başlamış. Hemen SatTelecom ve ISkySat isimlerinde iki internet servis sağlayıcı müşteriyi de bulup koymuş. Bu durumda “42 Derece slotu Türkiye’nindir” demek ne ifade ediyor ola ki?
Türksat 1B uydusunun atıl kapasitesinin bir kısmı da (X bandında) silahlı kuvvetler ihtiyacı olarak değerlendiriliyor. Askeriyenin o sıralar birkaç yıldan beri süren bir Casus Uydu projesi de var. Bu proje için açılan ihaleyi Ağustos 2000’de Türkiye’de de tesisleri olan Fransız Alcatel firması 250 Milyon A.B.D. dolarıyla kazanmıştı. İhale Isys tasarımına dayalı yüksek çözünürlüklü görüntüleme cihazlarına ve Proteus küçük uydu bus’una sahip iki gözlem uydusunun inşasını kapsıyor… Ancak hemen sonra “Ermeni Soykırım yasa tasarısı” gibi bir konu nedeniyle Fransa hükümeti ile sürtüşme yaşandı ve Fransa’ya verilen ihaleler (başta Alcatel olmak üzere) askıya alındı. Bu arada 2002 yazında A.B.D. ile 1,5 milyar dolarlık bir casus uçak (AWACS) sözleşmesi imzalandı. Askeri görüntüleme ve haber alma ihtiyaçları kapsamında İsrail ile yapılan askeri anlaşmalar çerçevesinde İsrail’in keşif uydusu Ofeq-3 ile Suriye’nin kuzey kısımlarından Kıbrıs’a kadar çeşitli bölgelere ilişkin görüntü bilgilerini alabiliyoruz.
2005 yılının ikinci yarısında gerçekleşebilen TT özelleştirmesi öncesinde askeri yükleri de bulunan uydu işletmeciliği kısmının özel sektöre bırakılamayacağı, ayrıca zaten müşterisinin de bulunamayacağı anlaşılınca sahipliği ve işletmeciliği kamuda olmak üzere ayrı bir şirket oluşturuldu.
406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’na, 16 Haziran 2004 tarih ve 5189 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. maddesi ile eklenen Ek 33. madde ile Türksat A.Ş. kuruldu. Buna göre, ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olmak ve bununla ilgili yükümlülükleri yerine getirmek, adına kayıtlı ve diğer operatörlere ait uyduları işletmeye vermek ya da verilmesini sağlamak, bu uyduları işletmek, ulusal ve yabancı operatörlere ait uydular üzerinden haberleşme ve iletişim alt yapısını kurmak, işletmek ve ticari faaliyette bulunmak üzere, Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak 22 Temmuz 2004 tarihinde faaliyete geçti.
Şirket 10 Şubat 2006 tarihinde Alcatel firması ile yapılan anlaşma ile Türksat 3A uydusunu sipariş etti ve ürettirdiği uyduyu Haziran 2008’de 42.0° Doğu konumunda işletmeye aldı. Üzerinde 120 Wattlık 24 adet Ku-band transponder bulunan uydu 1296 MHz kullanım kapasitesine sahip. Hem uydu haberleşme hizmetleri hem de Avrupa, Türkiye ve Orta Asya üzerinden doğrudan TV yayınları için kullanılıyor. Yeni uydunun yüksek alış gücü avantajına sahip Türkiye kapsama alanı, Türkiye’den uyduya çıkacak TV yayınları, Geniş bant VSAT ve dar bant data hizmetleri için kullanılmakta. 2009 Ekim itibariyle 42 derece doğu’daki Türksat 2A/3A uydularında 8adet HDTV, 322 dijTV, 160dij radyo ve 41 adet data kanalı mevcut. (İki yıl önce aynı konumda bulunan Türksat 1C ve 2A (Eurasiasat-1) uydularında toplam olarak 178 dijital TV kanalı, 99 dijital radyo ve 5 data yayını bulunuyordu. 1C uydusu emekliye ayrıldığı halde toplam kapasite iki kata yakın artmış durumda).
EurasiaSat bitti. Yeni haberleşme uydularımız “Türksat” olarak devam edecek. Şunu düşünmemiz lazım. Acaba niye uydu üretim ve fırlatmada söz sahibi Fransa’nın bir FransızSat’ı yok? Neden AlmanSat, İngilizsat yok ama ArabSat var, HintSat (Insat), ChinaSat, KoreaSat var? Acaba niye en gelişmiş ülkelerin devletleri etnik isimli uydular yaptırtıp işletmeciliğine soyunmuyorlar? Niye dünyanın en büyük uydu filosuna sahip şirketi (SES) tamamı 490 bin nüfuslu minicik Lüksemburg prensliğinde kurulu bir özel şirkettir??
Dünyanın ilk sabit uydusu Kanada’nın 1973 yılında faaliyete geçirdiği “Anik-1” dir. ANIK Kanada’nın bir etnik azınlığı olan Eskimo’ların “İnuk” dilinde “küçük birader” demek. Yani burada yapılan ibret verici incelik bizim devletimizin ilk uydusuna Kürtçe “KIRO-1” ismini vermesine eşdeğer bir durum.
TÜRKİYE UYDU FABRİKASI KURUYOR
Bugün Rusya ve A.B.D. dahil dünyanın hiçbir ülkesinde askeriyenin ‘uydu fabrikası’ diye bir şeyi yokkk. YOK. Uçak fabrikası da yok. Bizim uçak fabrikamız var, ama katma değeri eksi (-) dir. Dünyada yok böyle bir şey… Allah ekonomimizin sonunu hayır eylesin. Eylül 2009 tarihli haber şöyle;
Türkiye’nin ihtiyacını karşılamak için Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), uydu fabrikası kurmayı kararlaştırdı. Tuşaş (Türkiye Uçak Sanayi) arazisine kurulması planlanan fabrikanın ilk projesinin Türksat 5A olacağı belirtiliyor. Ticari ve Askeri alanda Türkiye’nin uydu ihtiyacı artmasıyla talebin karşılanması için uydu fabrikasının kurulmasına karar verildiği açıklandı. SSM halen biri askeri, diğeri ticari iki uydunun inşası için çalışıyor. Fabrikanın kuruluş amacının, askeri ve Türksat’ın uydu ihtiyacını karşılamak olduğunu belirten yetkililer, bundan sonra Türkiye’nin kendi uydularını üreteceğini belirtiyorlar. Savunma Sanayi icra komitesi’nde daha önce başlayan çalışmalarda şirketin yeri ve kapsamı konusunda kararın verildiğini, askeri uydu yanında Türksat projelerinin de sisteme dahil edildiği öğrenildi. Tusaş’ın Ankara’daki arazisinde, montaj uyumlaştırma ve test merkezi kurulması kararlaştırıldı. Aynı tesisler içinde, ayrı bir birimde uydu proje ve geliştirme için de bir yapının bulunacağı öğrenildi.
Uydu Teknolojisinin gelişimi için Türksat 2A’nın inşasından itibaren mühendis göndererek katılmaya başlayan Türkiye Türksat 3A’da mühendis sayısını artırdı. Türksat 4A inşasında ise her aşamada mühendis gönderileceği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, bu fabrikanın en büyük projesi Türksat 5A Uydusu olacak. Yapımı başlama aşamasında olan ve 2010’da fırlatılması planlanan Türksat 4A’nın ise yeni projeye yetişmesinin zor olduğu kaydediliyor. Edinilen bilgiye göre, Türkiye’nin bu yıl içinde fırlatılan Türksat 3A ile birlikte 4 ticari iletişim uydusu bulunuyor. Ancak bunlar içindeki ilk ikisinin ekonomik ömrü tamamlanmak üzere olduğu bundan dolayı yeni uydu projeleri hazırlandığı, askeri uydulardan en öncelikli olanı ise Göktürk projesi adı verilen uydunun oluşturduğu öğrenildi. Göktürk projesinin bir kısmının yeni fabrikaya yetişebileceği öğrenildi. Türkiye’nin fırlattıktan sonra satın alarak kullandığı bir alçak yörünge askeri uydunun da sahip olduğu belirtiliyor.
Savunma Sanayi Müsteşarlığının uluslararası düzeyde ihaleye çıkardığı ve Göktürk adını verdiği keşif ve gözetleme uydusu ile yer sistemleri projesine ilişkin sözleşme 16 Temmuz 2009 tarihinde imzalanmış. Uydunun 2013 yılında yörüngeye yerleştirilmesi planlanmaktadır.
THK resmi web sitesinde anlatıldığına göre keşif gözetleme uydu sisteminin envantere girmesi ile birlikte “”keşif mimarisine önemli bir sistem yeteneği kazandırılmış olacak”” ve gelecekte, uydu görüntülerinin keşif uçakları ve İnsansız Hava Araçları ile birlikte kullanılması ile etkin bir görüntü istihbarat üretim yeteneğine kavuşulacaktır.