Rodney King olayı ve Los Angeles ayaklanması
Tarihte Neler Oldu | canakci | Kasım 25, 2010 at 4:06 pmEskiden sıradan bir vatandaşın görüntü ve ses kaydı alabilmesi çok güçtü. Super-8 amatör film kameralarının çıkması(1965) bu işi nispeten mümkün hale getirdi ise de bana göre “”şeffaflık devrimi”nin başlangıcı tüketici tipi video kameraların ilk olarak satılmaya başlandığı 80’lerin sonları ve yaygınlaştığı 90’ların başlarıdır.
3 Mart 1991 tarihinde Los Angeles polisi (LAPD) kovalamakta olduğu bir aracı kıstırır ve içinden çıkan zenci genci 4 polis yere yatırıp coplarıyla bir güzel pataklarlar. Bu aslında haber niteliği bile olmayacak kadar sıradan bir olaydır. Gelgelelim. Pataklama yerinin 40-50 m ötesindeki bir apartmanda video kameralı amatör birisi penceresinden zum yapıp olayı bir güzel kaydeder. CNN’e gönderir.
O sırada CNN daha yeni yeni dünyanın günde 24 saat global yayın yapan ilk haber kanalı olmuştu. Türkiye’den ben bile o kanalı uydu üzerinden izleyebilmekteydim. Haber kıtlığından olacak amatör kameranın çektiği 1dk19 saniyelik görüntü (günümüzde bizim bir çok kanalın “flaş haber”, “şok olay” diyerek yapmakta olduğu üzere) tekrar tekrar gösterildi. İlk gün bizim medyanın ilgilenmediği (haber vasfı düşük olan) bu haber A.B.D.’de sansasyon olmuştur. Rodney King isimli çok sıradan bu genci döven polislerin yargılanması gündeme gelir, mahkemeye verilirler, olay yatışır.
Ancak 29 Nisan 1992 günü yargılama sonucu jürinin 5 polis hakkında beraat kararı verdiği anlaşılır. Kararın TV’lerde yayınlanmasından itibaren hemen yarım saat içinde toplanan 300 kadar kişinin sakin protestosuna karşılık LAPD iki düzine polisini ortaya sürer. Bunun üzerine öfke birden büyür nereden çıktığı anlaşılamayan binlerce kişi sokağa dökülür. Tüm LAPD kaçıp saklanma kararı alır. İşte büyük Los Angeles isyanı böyle başlamıştır.
Hükümetin, yerel idarelerin neredeyse hiç ortalıkta görünmediği, gittikçe büyüyen ve çığırından çıkan olaylar jürinin beraat kararını verdiği 29 Nisandan itibaren kontrolsüz günlerce sürer. Halkı dizginlemeye çalışan ve bunda kısmen de başarılı olan bazı(zenci) sivillere rağmen 3600 kundaklama sonucu 1100 bina tahrip olur. Belirli bölgelerdeki neredeyse tüm dükkânlar yağmalanır. 53 kişi ölür, öldürülür. Yaklaşık 1 milyar dolarlık maddi tahribat yapılır.
Olayların durulmaya başladığı dördüncü günde asker getirilir, 7nci piyade alayı ile bahriyeliler şehrin tüm bölgelerinde tertibat alırlar. 2 mayısta adalet bakanlığı Rodney King davasıyla ilgili federal soruşturma açar. Yeniden açılan davanın sonucunda bu defa polislerden ikisi mahkûm olur, dördü de görevden atılırlar. Rodney’a 3,8 milyon dolar tazminat verilir.
Bana göre o gün itibariyle son derece sıradan olan bir dövülme olayının bu beklenmedik sonuçları yaratmasındaki tek sebep şeffaflığı aniden arttıran amatör video kamera ve CNN’in işbirliği idi. Şeffaflığın artması adaletin işleyişini sonsuza kadar değiştirmiştir.
O günden bu yana teknoloji muazzam ilerleme kaydetti. O gün 3-4 bin dolar dolayında maliyeti olan kameraların neredeyse bin kat küçülmesi ve ucuzlaması, cep telefonlarının içine girmesi olayı çok farklı bir boyuta taşıdı. Günümüzde herkes yakınındaki bir görüntüyü ve sesi yakalama kaydetme ve başka insanlara iletebilme imkânına sahip.
Önümüzdeki 10–15 yıl içinde belki her an her olayın – hayatımızın her anının – artık saklanamaz bir şekilde kayıt altına alınacağı bir döneme gireceğiz. Düzeni gizlilik esasına göre kurup kameraları kontrol atına almaya çalışmak yerine, tam aksine şeffaflığı güçlendirmemiz adalet için polisler, savcılar ve mahkemelere değil kameralara, bilgisayar kayıtlarına ve insanların vicdanlarına güvenmemiz çok daha isabetli olacaktır.
Aslında “sansür” denilen şey “”haberleşme ulaştırmasının engellenmesi”” uygulamasından başka bir şey değildir. Devletler bu sansür uygulamalarını “”halkın galeyana gelmesi nedeniyle ortaya çıkabilecek istenmeyen durumların önlenmesi”” gibi kendilerince meşru kabul edilebilecek bir amaca bağlamaya çalışırlar. Oysa bu doğru değildir. Yukarıdaki örnekte anlatılan Los Angeles isyanı da bir zencinin dövülmesine duyulan infialden dolayı ortaya çıkmış bir şey değildir. Halk televizyonda görmese de kendini özdeşleştirdiği kamu görevlileri tarafından dövülen zenci konumunu zaten kendi yaşamından dolayı bilmektedir. Burada isyan edilen şey haksızlığın sistemleştirilmesi, haksız kamu görevlilerinin sistematik olarak korunması ve kollanması adaletsizliğinin sürdürülmek istenmesidir.
Saçma görünen ayaklanma kamu görevlileri tarafından uygulanan sistemik adaletsizliği kısmen de olsa adalet rotasına çevirme yolunda çok önemli bir işlev görmüştür…
Yazı çok güzel. Tüm dünyada şeffaflık artsın, devlet sırları kalmasın, dünyanın her noktası kayıtlara geçsin ve böylelikle tüm yolsuzluk yapanlar kayıtlara geçsin, isteyenin ulaşabileceği şekilde internette yayınlansın. Bunun için tek ödeyeceğimiz bir miktar mahremiyet olacaktır, teknolojiler artık bunu yapabilecek seviyede.