Katin Ormanı Katliamı
Tarihte Neler Oldu | canakci | Kasım 28, 2010 at 2:36 pm1940 yılının nisan mayıs aylarında sovyet gizli polisi NKVD tarafından gerçekleştirilen katliamdır. 5 Mart 1940 tarihinde gizli polis teşkilatının başında bulunan Lavrentiy Beria politbüro’ya Leh Subay birliklerinin tüm üyelerinin öldürülmesini öneren bir yazı gönderir. Bu öneri politbüro ve onun önderi Jozef Stalin tarafından imzalanıp onaylanır. Bunun üzerine başta Katin ormanı olmak üzere Kalinin, Karkov hapishaneleri ve diğer yerlerde toplam 22bin kadar (eldeki listelere göre tam olarak 21,768) leh katledilir. Bunlardan 8bin kadarı 1939 yılında polonyanın sovyet işgali sırasında teslim alınan subaylardan diğerleri ise polonyalı doktor, profesör, hukukçu, polis memuru gibi sivil kişilerden oluşmaktadır. Bu kişiler sovyet gizli polisi tarafından casus, jandarma, arazi sahibi, sabotör, fabrikatör, hukukçu, bürokrat, rahip gibi tanımlarla teşhis edilerek tutuklanmışlardır. Polonya’da o sırada zorunlu askerlik hizmeti için silah altına alınan sivillerin yüksek tahsilli olanları yedeksubay olarak görevlendirilmekte idi. Gizli polis NKVD ülkenin aydınları olarak belirlediği bu kişilerin yanısıra rus, ukraynalı, müslüman, protestan, tatar, musevi, gürcü, beyazrus gibi çeşitli etnik kökenlerden olan polonya vatandaşı azınlıkları da tutuklamıştı.
Katin Katliamı terimi başlangıçta sadece Katyn ve Gnezdovo köylerinin yakınlarındaki ormanlık alanda işlenen toplu katliamlar için kullanılmış. Ancak olayın mahiyeti aydınlandığında bu bölgedeki katliamların ayni esnada coğrafi olarak birbirinden uzak birçok farklı yerde polonyalı savaş esirlerine karşı sistematik olarak uygulanan toplu cinayetlerin bir kısmı olduğu ortaya çıkmıştır. Katliam konusu 22bin kadar polonyalı harp esirinin NKVD tarafından hazırlanan listeleri bugün Katin mağdurları olarak topluca anılmaktadır.
Katliamın varlığı ilk olarak 1943 yılında Nazi’lerin 4.243 leh yedeksubayın cesetlerinin toplu olarak gömülü olduğu yeri bulması ve açıklaması ile ortaya çıkmıştır. Naziler açığa çıkardıkları toplu mezarlardan ötürü Sovyetleri, sovyetler de bunun sadece bir Nazi provokasyonu olduğunu savundular. Sürgündeki Polonya hükümeti olayın soruşturulması için Kızılhaç örgütüne başvurdu. 1943’de Alman işgalindeki bölgeye giren Uluslararası komisyon hadise hakkındaki Nazi tezini destekleyen bir açıklama yaptı.
İngiliz hükümetinin bu skandal hakkındaki tutumu da çok şaşırtıcıdır. Katliam ortaya çıktığında İngilizler Sovyetlerle ittifak halindeydi ve katliamı kabullenmenin ‘müttefik davasının moral amacı’nı tehlikeye düşürebileceğini düşünmüşlerdi; suçun Ruslar tarafından işlendiğini bilmelerine rağmen İngiliz resmî haber ajansları Sovyet iddialarını destekledi; aksi yöndeki haberler savaş sansürü tarafından engellenmişti.
Daha da şaşırtıcı olanı savaş bittikten sonra da Katin Katliamı’nın aydınlığa kavuşturulamamasıydı. Katin suçluları Nurnberg Mahkemesinde Sovyet yargıçlar tarafından yargılandılar ve katliamın Naziler tarafından yapıldığı iddiasını kovuşturmaya çalıştılar. Ne var ki Naziler daha beterini misliyle yaptıkları hâlde bu hadisede suçlu görünmüyorlardı bu yüzden suçlama düştü ve dava kapatıldı.
Meselenin dikkat çekici bir yanı da; Soğuk Savaş döneminde İngiltere’de yaşayan Polonyalıların Londra’da bu hadiseyi hatırlatan bir anıt dikmelerinin engellenmesiydi. Hükümet İngiliz memurların bu olayla ilgili anma törenlerine katılmalarını yasakladı. Ondan sonraki yarım yüzyıl boyunca, taa 1990 yılına kadar tüm dünya bu katliamları resmen inkar etmeye devam etti.
Hakikatin resmen kabullenilmesi için Sovyetlerin dağılmasına kadar beklendi.1990’da Gorbaçev Katin Katliamı’ndan Sovyetlerin sorumlu olduğunu kısmen kabullendi ertesi sene Yeltsin sorumluluğun “kısmen” ifadesini bütünüyle onayladı; ama o tarihte Katin Katliamı’nın sorumluları İngiliz Savaş Suçları Yasası gereğince kapsam dışında bırakılmışlardı.
Sovyet başsavcılığı (1990-91) ve rusya federasyonu başsavcılığı (1991-2004) tarafından yürütülen soruşturmalar sonucu NKVD’nin bütün bu işleri yaptığı, 1803 ölümün yaşandığı olayların üstünün örtüldüğü ve bu işteki sovyet sorumluluğu nihayet kabullenildi, ancak tüm bunların soykırım ve savaş suçları sayılması reddedildi. Sorumluların zaten ölmüş oldukları gerekçesiyle de dava kapatıldı. Bu karar insan hakları topluluğu tarafından yetersiz bulunarak kabul edilmemişti.
Son olarak Kasım 2010’da Rusya büyük millet meclisi (Duma) bu katliamı resmen emretmiş oldukları için Stalin ve diğer sovyet yetkilileri suçlayan bir deklerasyonu onayladı.
Olayın geri planı
1 eylül 1939 günü Nazi almanyası polonya’ya girdi. Rusya ile Nazi’lerin imzaladığı Molotov-Ribbentrop anlaşması gereği Ruslar da 17 eylülde Polonya’ya girdiler. Polonya ile Fransa ve ingiltere’nin daha önce imzalamış oldukları ortak savunma paktı gereği böyle bir durumda bu iki ülkenin duruma müdahale etmesi gerekiyordu. Onlar da almanya’dan geri çekilmesini istediler. Geri çekilmemesi üzerine de 3 eylül 1939 tarihinde ingiltere, fransa ve ingiliz ülkeler birliği’nin diğer ülkeleri Almanya’ya savaş açtılar. Ama Polonya’ya askeri destek verilmedi ve destek de bir anlamda sözde kalmış oldu.
Sovyet kızıl ordusu polonya içinde hızla ilerlerken bir direnişle karşılaşmadı, çünkü polonya silahlı kuvvetlerine sovyetlerle silahlı çatışmaya girmemeleri emredilmişti. Sovyet yetkilileri 250 bin ila 450bin arası polonyalı asker ve polisi esir aldılar. Bunlardan 250bin kadarı kızıl ordu tarafından hemen serbest bırakılırken, 125bin kadarı gizli polis servisi NKVD’ye teslim edildi. NKVD bunlardan 42bin kadarını serbest bıraktı. Serbest bırakılan toplam 170bin kadar kişinin çoğu ukrayna ve beyaz rus etnisitesinden idi. O sırada alman kontroluna girmiş durumda olan batı polonya doğumlu olan esirler de sovyetler tarafından almanlara teslim edildi.
19 kasım itibariyle NKVD’nin elinde bulunan 40bin savaş esirinin 8.500 kadarı subay ve yedek subay, 6.500’ü polis, geri kalan 25.000’i er imiş. 2009’da açıklanan sovyet belgelerinden ise savaş boyunca polonya vatandaşı savaş esirlerinden toplam 320bin kadarının sovyetler birliği topraklarına nakledildiği anlaşılıyor. Öte yandan, ikinci dünya savaşı sırasında sovyetlerin hakimiyetindeki polonyalılardan toplam 150bin kadarının çeşitli şekillerde öldüğü biliniyor. Sözkonusu katliam bunlardan sadece 22bin kadarıyla ilgilidir.
Sovyetlerin Kolima’ya sevkettikleri 10-12bin polonyalıdan sadece 583 tanesi hayatta kalmıştır. Gulag özel koloniler departmanınca tutulan kayıtlara göre şubat 1940 – haziran 1941 tarihleri arasında işgal edilen topraklardan sevkedilen polonyalı sivillerin sayısı 381 bindir. Esir kamplarına getirilenler orada uzun süren ayrıntılı sorglamalara tutulmuşlar, buna göre hangilerinin öldürüleceğine karar verilmiştir. Ülkelerinde kurulabilecek bir sovyet rejimine muhalif olabileceği varsayılan aydınların tamamı katledilmeye gönderilmiştir.
Öldürülmek üzere gönderilen ilk kafile 390 kişi olup 4 nisan 1940’da sevkedilmiş. Bir gecede bu kadar kişinin katledilmesi çok zahmetli olduğu için takibeden günlerde sayı 250 civarına indirilmiş. Tabanca ile başının arkasından vurulmak uretiyle yapılan infazlar akşamüstü başlayıp, şafak saatine kadar sürdürülüyor. Maktülün bir odaya tek tek alınması suretiyle yapılan infazlardan sonra cesetler kapıda bekleyen 4-5 kamyona yüklenerek ormanda açılan çukura götürülüp atılıyor. İnfazda daha çok alman malı Walther PPK tabancalar kullanılıyor. Çünkü infazcıların söylediğine göre Sovyet revolverleriyle yapılan infazlarda geri tepmenin fazlalığı nedeniyle ilk düzineden sonra bilek ağrımakta, oysa ayni işlem Walther’lar ile yapıldığında bir sorun çıkarmamaktadır. NKVD’nin o dönem baş celladı olan Vasili Mihailoviç Blokin’in bizzat öldürdüğü kişi sayısı 7000 olarak belirlenmiş bu şekilde kişi bir tür kekortmen olarak tarihe geçmiştir. .
Bu şekilde öldürülen subaylar arasında bir amiral, iki general, 24 albay, 79 yarbay, 258 binbaşı, 654 yüzbaşı, 17 bahriye kaptanı, 3420 yedeksubay, bunlardan 7 vaiz, 3 toprak ağası, bir prens, 43 bürokrat, 20 üniversite hocası, 300 hekim, birkaçyüz avukat, mühendis ve öğretmen, 100’den fazla yazar ve gazeteci, 200 kadar pilot bulunuyor. Öldürülenler listesindeki tek kadın bir generalin o sırada yanında bulunan kızı. NKVD polonya ordusunun toplam 14 generalini katletmiş. Polonya’nın subay ve yedeksubay nüfusunun yaklaşık yarısı bu şekilde infaz edilmiştir.
1943 yılında Nazi’ler konuya ilişkin uluslar arası haber konferansı için ABD’li savaş esiri bir albay ve bir yarbay’ı şahit olarak Katin’e götürüyor ve onlara bu konuda bir rapor hazırlatıyorlar. Sovyetlerin sorumluluğuna işaret eden bu rapor onların üssü olan ABD’li general tarafından hasıraltı ediliyor. Ayni şekilde 1944 yılında ABD başkanı Roosevelt’in konuyu araştırmak üzere gönderdiği özel temsilci G. Earle’nin hazırladığı ve Sovyetlerin sorumlu olduklarını gösteren rapor var. Earle bunu yayınlamak istiyor. Roosevelt yazılı emirle raporun yayınlanmasını engelliyor ve inkar siyasetini sürdürüyor. Ayni konudaki gerçekleri işaret eden 1945 tarihli rapor da hasıraltı ediliyor. Olayın bütünüyle açıklığa kavuştuğu çok sonraki tarihlerde yetkililere gerçeklerin niye gizlendiği sorulduğunda “”milli menfaatlerin öyle gerektirdiği”” savunulacaktır.
Tüm bunlardan (kıssadan hisse) şunu anlamalıyız. Bir devlet büyüğünün en önemli sorumluluğu devletlerin işlediği insanlık suçlarını halklardan gizlemektir. O suçlar velev ki farklı rejimi olan diğer bir düşman devletin yetkilileri tarafından işlenmiş olsun, o suçların da dünya kamuoyundan olabildiğince gizlenmesi için düşmanla dahi dayanışma ve işbirliği yoluna gidilecektir. (Daha ayrıntılı bilgi ve resimler için Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Katyn_massacre)