PONZİ

Sözlük | | Şubat 28, 2011 at 3:04 pm

Ponzi kavramının isim babası, 1882-1949 yılları arasında yaşamış ve ABD tarihinin en büyük dolandırıcılarından biri olmayı başarmış İtalyan asıllı göçmen Charles Ponzi

Kendisinin Charles Ponei, Charles P. Bianchi, Carl ve Carlo gibi çeşitli isimleri olduğu biliniyor. Asıl adını Ponzi olarak pek az kişi duymuştur. Günümüze Ponzi Scheme (Ponzi Finans – Ponzi Dalaverası – Pyramid Scheme) adıyla bilinen icat ABD’de değilse bile, Türkiye gibi ülkelerde çeşitli şekillerde (özellikle internet üzerinden cazip hızlı para kazanma önerileriyle) hala çok sayıda kişinin canını yakmaya devam etmektedir. (ABD’de Wall Street ve yatırım bankacılığı o işi çok daha büyük ölçekli ve resmi olarak yaptıklarından, artık küçük ölçekli Ponzi’lere pek yer kalmamıştır).

Charles Ponzi 1882 yılında İtalya’da Lugo’da doğmuştur. İlk gençlik yıllarında kısa bir süre bir postanede memur olarak çalışır, sonra bir ara Roma Üniversitesine kapağı attıysa da orayı da terk edip, S.S. Vancouver gemisiyle Boston, Massachusetts’a gider. 1903 yılında A.B.D.’ye ulaştığında cebinde 2 dolar 50 sent parası vardır. Bulaşıkçılık yapar, kalacak yeri olmadığından çalıştığı lokantada yerde yatar, kısa sürede İngilizce öğrenir. Garsonluğa terfi eder. Ancak faturalarla kumar oynama gibi ‘işler’ yaptığından lokantadan kovulur.

1907 yılında Kanada’ya (Montreal) geçer. Orada yeni kurulan Banco Zarossi’de veznedar yardımcılığı gibi bir iş bulur. Bu banka kente gelen İtalyan göçmenlere hizmet vermek üzere kurulmuştur. Banka, o sırada geçerli faiz oranının iki katı olan %6 faiz vermekte ve bu yüzden hızla büyümektedir.

Ponzi’nin yetenekleri arasında sayılarla arasının iyi olması da var. O dönemde çalıştığı Banco Zarossi’nin gayrimenkullere açtığı batık krediler nedeniyle maddi sıkıntısı mevcuttur ve Zarossi o sırada faiz giderlerini bu yatırımlarından değil, yeni açılan hesapları talan ederek ödemektedir. Sonunda bankanın işleri yürümez ve Zarossi içi para dolu bir çantayla Meksika’ya kaçar. Ponzi Montreal’de kalır. Başkasının çekiyle kendisine $423.58 miktarlı bir çek yazıp yakalanır, 3 yıl süreyle hapse girer. Çıkınca ABD’ye döner, fakat ülkeye kaçak İtalyan göçmen sokmaktan yakalanıp 2 yıl da Atlanta’da hapis yatar.

Hapisten çıkınca Massachusetts’e döner. Bir kızla tanışıp 1918’de evlenir. Şirketlere katalog göndererek pazarlama (sarı sayfalar gibi) denemesi yapıp başarısız olur. Ancak bu kataloglara İspanya’dan içinde cevaplı kupon bulunan bir yanıt alınca zihninde bir şimşek çakar ve böylelikle Ponzi Scheme denilen sistemin ilk versiyonunu keşfeder.

PONZİ sisteminin kimseye zarar vermeden sonsuza dek sürdürülmesi imkansızdır!

O sırada Avrupa’da yaklaşık 1 sent bedelle alınabilen cevaplı posta kuponu, ABD’de 6 tane 1 sentlik pulla değiştirilebilmektedir. Bu, cevaplı posta kuponunu ucuz olduğu ülkede alıp pahalı olduğu ülkede bozdurmaktan ibaret bir tür arbitraj (döviz ticareti) olarak görülebilir, ancak kendisi bu işten masraflar çıktıktan sonra yasal olarak %400 kazandığını söyler. Gerçekten de o sırada Avrupa dövizlerinin çökmüş olması, posta fiyatlarının ise yeni duruma göre düzenlenmemiş olması dolayısıyla bu mümkündür.

Ponzi arkadaşlarını bu işte kendilerine destek vermek üzere örgütler ve koyacakları tüm parayı 45 gün içinde % 50 fazlasıyla iade edeceğini söyler. Yani 90 günde para iki katına çıkmaktadır. Bu düzeni işletmek üzere Securities Exchange Company isimli bir şirket kurar. Sistem çok güzel işleyince Ponzi birkaç yatırımcı daha bulur, onlara da fahiş karlarını güzelce öder. Bunun kulaktan kulağa yayılması üzerine artan miktarda yatırımcı gelmeye başlar.


Ponzi yatırımcıların getirdiği paraları toplamak ve gelen paralarla daha önce yatırım yapmış olanlara fahiş karlarını eksiksiz ödemek üzere şirketinde çalışanların sayısını arttırır. 1920 yılı Şubat ayına kadar parası 5000 dolara ulaşır, ancak bu daha başlangıçtır. Serveti Mart ayında 30.000 dolara çıkar ve Ponzi’nin şirketine ‘yatırım yapmak’ bir çılgınlık halini almaya başlar. Artık Ponzi veznedarlar tutup, tüm eyaletten para toplamaya başlamıştır. Şüphelenenler olduğunda Ponzi güzel konuşmasıyla onları ikna eder.

Mayıs ayına gelindiğinde parası $ 420.000 dolara ulaşmıştır. Bu büyük para ile “Hannover Trust Bank”’ı kontrol etmeye başlar. Temmuz ayında parası milyon dolarlara ulaşmıştır. Dul kadınlar evlerini ipotek edip bankadan aldıkları parayı getirirler. İnsanlar hayatlarının tüm tasarruflarını getirip Ponzi’ye yatırmaya başlamışlardır. Yatıranların çoğu vakti geldiğinde parasını çekmek yerine, üstüne ekleyip yatırımlarını arttırma yolunu seçer.

Oysa bankanın içinden bakılacak olsa, en basit hesap Ponzi’nin şirketinde para kazanılmakta değil, batırılmakta olduğu kolayca anlaşılabilirdi. İçeri aldığı her dolar Ponzi’nin borcunu büyütmekteydi. Ancak para içeri doğru hızla ve artarak akışını sürdürdükçe, batış söz konusu değildi. Bu sırada Ponzi lüks bir hayat sürmekte idi. Suyu ısıtılan yüzme havuzlu klimalı villa almış, annesini İtalya’dan getirtmişti. İtalyan camiasında büyük saygı gören bir kahramandı.

Fakirliği sırasında Ponzi’den alacağı olan bir mobilyacı onu mahkemeye verir. Davadan bir sonuç çıkmaz, ama nasıl bu kadar çabuk zengin olunduğu konusunda işgillenen bazı yatırımcıların çekilmeye karar vermesi üzerine insanlar parasını çekmeye hücum ederler. Ponzi hepsinin parasını eksiksiz keyifle ödemeye başlayınca çekilme duraklar.

24 Temmuz 1920 günü Boston post gazetesinde hakkında olumlu bir yazı çıkması üzerine yatırım eskisinden de büyük bir hızla yeniden başlar, daha ilk günden 250.000 doların üstüne çıkar. Ancak eyalet yetkilileri ve gazeteciler arasında durumu şüphe ile araştırmaya devam edenler bulunmaktadır. Bunun üzerine Ponzi yetkililere para kabulünü durdurmayı teklif eder. Bir blöf olan bu teklif, şirketine yönelik şüpheleri bir süreliğine giderir.


26 Temmuz günü Post gazetesinde yatırım miktarıyla, tedavüldeki posta kuponları sayısı arasındaki uçurumu sorgulayan ve Ponzi’nin kendi parasını bu karlı yatırıma koymayışına dikkat çeken bir yazısının çıkması üzerine yeni bir panik yaşanır. Ponzi gelenlere kahve ikram eder ve kapısı önünde biriken kalabalığa hızla ödeme yapmaya başlar. Üç gün içinde 2 milyon dolar geri öder. Endişe edecek bir durum olmadığını söyler. Bunun üzerine kalabalık yeniden yatışır ve parasını çekmeyi bırakır. Ponzi dürüst bir işadamı olarak görünür. 300 milyon dolara bir savaş gemisini alıp donatmakta olduğunu, gemiyi bir alışveriş merkezi haline getireceğini anlatır.

Oysa Ponzi’nin o sırada eğer elinde öyle bir yatırıma ödeyecek 300 milyon doları olduğunu farz etsek bile, borcu 450 milyon doları (yani bugünün parasıyla yaklaşık 4.5 milyar doları) aşmış olduğundan, böylesi bir yatırımı işletip, uzun vadede kar etmesi imkansız olacaktı.

2 Ağustos günü batak olduğuna dair Post gazetesinde çıkan yeni bir yazı üzerine 10 Ağustosta hükümet görevlileri şirket ve bankasını basar ve kapatırlar. 13 Ağustos günü Ponzi tutuklanır, hayranları tutuklayanlara çok kızarlar. Ponzi’ye on milyonlarca dolar yatırmış olan 17 bin kişinin birçoğu hala (kendi kerizliklerini kabul etmek zor geldiğinden olsa gerek) ona bir kahraman gibi davranırlar.

Ponzi federal hapishanede 5 yıl hapse mahkum olur. 3.5 yıl sonra eyalet mahkemesine çıkmak üzere tahliye edilir, oradan da 9 yıl hapis cezası alır. Ancak kefaletle tahliye edilmişken kaçar ve Florida’da emlak yatırımı pazarlama işi kurmaya girişir. Durum anlaşılınca oradan da Teksas’a kaçar. Saçını kazıtır, bıyık bırakır, bir yük gemisiyle ülkeden kaçmaya çalışır. Yakalanıp cezasını çekmek üzere Massachusetts’e gönderilir. Bu arada hükümet daha hala hesapların ve toplam kaç para toplandığının içinden çıkamamıştır. 1934 yılında mahkumiyeti sona erer ve doğrudan İtalya’ya sınır dışı edilir.(Zaten hiçbir zaman ABD vatandaşı olmamıştır.) Özgüveni yitirmiştir, destekleyeni kalmamıştır. Karısı da Boston’dan ayrılmaz, onu terk eder.

Ponzi ölene kadar birkaç başarısız işe daha girer çıkar. Ömrünün son yıllarını Brezilya’da fakirlik içinde geçirir. 1949 Ocak ayında kimsesizlere bakılan bir hastanede ölür.

Ponzi bu işi yapan dünyadaki ne ilk kişi, ne de tek kişidir. Ancak, ortaya koyduğu şovun çarpıcılığı ondan sonra olan benzeri tüm nitelikli dolandırıcılık olaylarının onun adıyla anılmasını sağladı.

Günümüzdeki Yimpaş, Kombassan v.b. olsun, daha önceki İmarbank, Kastelli, Titan v.b. nice oluşum onun yönteminin farklı rötuşlarla renklendirilmişlerinden başka birşey değillerdir. Üstelik Charles Ponzi mağdurlarının toplam sayısı sadece 17.000 dolayında iken, Türkiye’deki mağdurlar her yıl bunun onlarca katı değil midir? Sayısı konusunda rivayet muhtelif olsa da “Türkiye’de Keriz Tükenmez” demek hiç hatalı olmaz sanırım. Dünyada da öyle.

2008 yılı Aralık ayında miktarı 50 milyar doları bulan, ve Charles Ponzi’nin örneğine çok benzer bir dolandırıcılığa imza attığı ortaya çıkınca yargılanıp 150 yıl hapse mahkum olan Bernard Madoff

Charles Ponzi’nin örneğine çok benzer bir dolandırıcılığa imza atmış olan Bernard Madoff geçenlerde tarihe geçecek bir söz söylemiş:

All goverenment is a Ponzi scheme” (Tüm hükümet bir Ponzi dalaverasıdır)

Madoff’un ne demek istediğini anlamak için, Ponzi’nin sisteminin temellerinin yattığı Banco Zarossi’de yaşanan olayın ne olduğunu hatırlayalım. Banka, zarar eden tarafın masraflarını kapatmak için, sıradan mudilerden aldığı kaynakları kullanmaktadır. Bu günümüzde devletlerin sürekli olarak uyguladıkları bir Ponzi yöntemidir. Kendi zararlarını kapatmak için halktan aldığı vergileri gelişi güzel arttıran, yeni vergiler devreye sokan, bir yasa çıkarıp vatandaşların bir ömür süresince elde ettikleri birikimlerin değerini yarı yarıya düşüren devletlerin yaptığı sizce nedir?

İngilizcede devletin uyguladığı bu dolandırıcılık şekli, “Paul’e ödeme yapmak için, Rob’u soymak” (rob Peter to pay Paul) özdeyişiyle tarif edilir. Bu Ponzi sisteminin, başlangıç noktasıdır.

Günümüzdeki devletler ise, bizzat kendileri veya yandaşları olan Paul’lere ödeme yapmak için, sıradan vatandaşları (Rob’ları) sistematik bir biçimde soyma işlevini başarıyla yürütürler. Temel ihtiyaçları, parasını (vergisini) kendilerine teslim eden vatandaşın, ödediği paralardan kendisine daha büyük bir dönüş olacağına dair güvenini korumasıdır. Bu güvenin kurulması ve zedelenmemesi için, devlet bir dolandırıcı kılığı yerine, her biri konusunun uzmanı yüz binlerce memur ve bürokrat çalıştıran, devasa büyüklükte ve gösterişli bir şirkete dönüştürülür.

Oysa devlet tarafından verildiği iddia edilen hizmet ile, sistemi işletenlerin gerçek amaçları bir Ponzi sisteminin birebir aynısıdır: Birçok karışık ve anlaşılması güç hesapların ardından, kimseye hissettirmeden, kendisine olan güveni asla yıkmadan, şık ve itibarlı kişilerin yürüttüğü büyük çaplı dolandırıcılık.

Onca gösterişli merasimlerinin ve çocukluk yıllarımızdan itibaren devlet kurumlarında eğitimimiz sırasında edindiğimiz ön yargıların gölgesinde, böylesi dev çaplı bir dolandırıcılık bize ilk kez dile getirilecek olsa, tepkimiz olasılıkla Ponzi tutuklanıp götürüldüğünde, ona değil, tutuklayanlara kızan saf yatırımcıların tepkilerine benzerdi. Biz de onlar gibi, güven duyduğumuz, bizi koruyup kolladığına ve bize hizmet ettiğine inandığımız Ponzi’miz olan devletin, itibarını zedelemeye çalışanlara kızardık.

Kabul etmek zorundayız ki günümüz devletleri, Ponzi dolandırıcılığı konusunda büyük bir uzmanlığa sahip, dev organizasyonlardır.

Gerçekten de Madoff’un söylediği gibi,

kendisi hiçbir şey üretmeden, birçok zaman ortada gerçek bir para mevcut olmadan, hatta gelecek yıllara yönelik inandırıcı bir gelir beklentisi dahi olmadan sürekli para basan, yatırım bankaları, para kredi kurulları v.b üzerinden bir yandan sürekli hayali paralar üreten, öte yandan geri ödemeler için halkın kendi parasını kullanan ve bu şekilde yatırımcının güveni üzerinden giderek büyüyen kocaman bir köpük yaratan ABD hükümetinin (ve onun aklına uyarak hareket eden diğer hükümetlerin) yaptıkları da gerçek ve devasa bir Ponzi dolandırıcılığı değilse, başka nedir ki?

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.