Çöküş

Gelecek De Gelecek | | Ağustos 3, 2011 at 2:24 pm

Petrol odaklı kalkınma devrinin sonuna mı geliyoruz?

Dünya nüfusu şimdiki büyüme hızıyla büyümeye devam ederse 2050 yılına doğru 9 milyara ulaşacak. Bu da dünyaya iki Çin nüfusu daha eklemek demek.
Peki dünyada bu kadar insanı besleyecek besin 2050 de üretilebilecek mi?

Çünkü petrol üretiminin 2010-2015 arasında en üst seviyeye ulaştığı hesaplanıyor (1,3). International Enregy Agency (IEA) petrol üretiminin pik yaptığını kabul ediyor. Bundan sonra petrol üretimi sadece azalacak; dünya rezervleri sınırsız değil,yeni rezervler bulunamıyor,buna karşılık milyonlarca senede oluşan petrolden günde 80 milyon varile yakın tüketiyoruz. Üretim azalmaya başladığında petrol fiyatları artacak . Örneğin 2010 yılında ilk defa petrol tüketimi üretimini günlük ortalama 5 milyon varil geçti. (Resim 2)

(2) Ve bundan sonra da bir daha üretim tüketimi geçebilecekmiş gibi gözükmüyor. (Resim 3-4)

(3) Dünyada besin üretimi ciddi oranda petrole bağımlıdır. Hatta Dale Alen Pfeifer’a göre “petrolü tüketmiyoruz; yiyiyoruz”.
(4) Gıda ekiminde, biçilmesinde, ilaçlamada ve transportunda yüksek miktarda petrol tüketilmektedir. Gerçekten de dünya nüfusuna bakınca petrol üretimi arttıkça gıda üretimi artmakta ve nüfus da bağlantılı olarak artmakta gibi gözükmektedir (Resim 5).

Peki petrol rezervleri tükeneceğine ve petrol üretimi azalacağına göre nüfus artışını besleyecek gıda üretimi olabilecek mi konusuna gelirsek; petrol fiyatlarının artmasıyla gıda fiyatları da yükselmekte olduğu biliniyor (Resim 5b). Dünya bankasından Robert Zoellick’in ifadesine göre gıda fiyatları geçen yıl %30 yükseldi ve 2008 yılında yaptığı tepe fiyatlarını aştı. Böylelikle 2008 yılında 550 milyon civarında günde 1.25 doların altında parayla yaşamak zorunda kalan insanların sayısı 600 milyonu aştı. Dünyada gelişmiş ülkelerdeki insanlar paralarının %10’unu besine harcarken Dünya nüfusunun 3,2 milyarı paralarının %60’ını gıdaya harcamakta (5).

Gıda fiyatları artışının Arap Baharının ortaya çıkmasında etkili olduğu da söyleniyor. Gerçekten de devlet büyükleri silah işleri ile uğraşırken halk açlık seviyesine geldiğinde, “networking”‘in de artmasıyla insanların başlarındaki diktatörlere artık daha fazla tahammül edememesi çok normal. Gıda fiyatları arttıkça, özellikle fakir ülkelerdeki huzursuzluklar artacaktır.

Ancak bu kadar karamsar olmaya gerek yok. Güneşten dünyanın üzerine 1 yılda düşen toplam enerji tüm fosil kaynakları ve uranyumdan elde edilen enerjinin iki katına yakındır.

Fakat insanoğlu şu anda tükettiği enerjinin sadece %0.04’ünü güneşten sağlayabilmektedir.
Evet belki bir gün harcanan tüm enerji direkt olarak güneşten elde edilir hale gelebilir.

Çok da uzun olmayan bir vadede uçaklar da dahil (Resim 7) tüm ulaşım güneş enerjisi ile, besin üretimi de yenilenebilir enerji kaynakları ile sağlanabilir. Ancak yine de bu geçiş evresinin çok kolay olacağını düşünmüyorum. Ekonomi profesörü Vaclav Smil’e göre bu geçiş tüm altyapının değişimi anlamına geldiğinden 30-50 sene sürebilecektir. Muhtemelen bilimdeki ivmelenme ile bu daha kısa zamanda da olabilir ama her ne olursa olsun. Önce ciddi bir ekonomik çöküş olacak gibi gözüküyor.

Bu geçişte öncelikle ekonomik değişiklikler olacaktır. Devletlerin ekonomileri ve GSYİH oranları tüketilen petrol ile doğrudan bağlantılıdır (Resim 8).

Petrol fiyatı yükseldiğinde hızlı bir şekilde üretim azalmakta ve ekonomiler küçülme eğilimine gitmektedir. Bugünkü dünya düzeninde var olan işler de petrol bağımlı olduğundan petrol üretimindeki azalma yanında işsizliği de getirecektir (Resim 9).

Sonsuzluğa doğru borçlanan devletler
1991-2002 yılları arasında 161 ülkeyi inceleyerek yapılan bir çalışmada petrol üretimi arttıkça ülkelerin borçlarının da arttığı gösterilmiştir.

Ekonomiler büyürken yatırımcılar ileriye dönük yaptıkları yatırımların büyüyeceğine emin olduklarından rahatlıkla borçlanırlar. Benzer şekilde büyüyen ekonomilerde devletlerin borcu da artar. Ancak büyüyen bir ekonomiyle bu borcu ödemek mümkünken, ekonomi aynı boyutta kaldığında veya küçülmeye başladığında borçların ödenmesi çok güçleşir ki, şu anda dünyada genel olarak gelişen borçlanma krizi de bununla ilgili gibi gözükmektedir.

Devletler büyüyecekleri varsayımıyla borçlanmalarını arttırıyor, ancak bence burada ahlaki bir sorun var. Borçlarını belki de ödeyemeyecekleri halde halktan para toplamak adil midir? Altına girdikleri milyarlarca dolarlık borçla devletlerin (Amerikan devletinin yaptığı gibi) silaha ve silah endüstrisine yatırım yapması ne derece doğrudur? Karşımızda üretimle ilgili ciddi bir daralma beklenirken, elimizdeki kaynakları devletlerin gereksiz işlere harcaması adeta haydutluktur. George W. Bush döneminde Amerika’nın borcu neredeyse ikiye katlanmış, ve bu para ağırlıklı olarak Irak ve Afganistan savaşlarında harcanmıştır. Bugün Amerikan Doları rezerv kabul edilen, güvenli liman kabul edilen bir para olmaktan artık yavaş yavaş (belki de hızlı hızlı) uzaklaşmaktadır. Dünya ekonomisinin kabaca ¼’ü sayılabilecek devasa bir ekonomi artık kendi kendini besleyemez hale gelmiştir. Amerikan ekonomisindeki bir küçülme tüm dünya ekonomilerini zincirleme olarak ve ciddi bir ölçüde etkileyecektir.

Amerika’da bugün 2 Ağustos’a bir gün kala borç tavanı yükseltildi. Borç tavanının yükseltilmesinde bu kadar çatlak ses çıkmasının önemli bir nedeni vardı. Amerika’da sene başında %3 civarında büyüme beklenirken, büyüme oranı şimdilerde %1,3’lerde seyrediyor. Çünkü Amerika büyüyemiyor. Obama’nın planı 12 sene içinde 4 trilyon dolarlık gelir sağlayacak vergi artırımı ve kısıtlamaları öngörüyordu. Böylelikle de kredi derecelendirme kuruluşlarının gözüne olumlu gözükecekti. Ama olmadı. Olmaması da çok mantıklı, çünkü ekonomisi büyüyemeyen hatta küçülen bir ülkede ek vergiler ve kısıntılar ekonomiyi daha da yavaşlatır ve küçültür. 4 trilyonu kabul ettiremedi ama 2,8 trilyonluk kesintiyi kabul ettirdi. Zaten kabul edilmemesi iflas demek olacağından öyle veya böyle borç limiti arttırılacaktı. Onca tiyatronun çok da gereği yoktu. Amerika’nın borç limiti de 2,1 trilyon dolar arttırılarak 14,3 trilyon dolardan 16,4 trilyon dolara çıkarıldı. Yani bütçe küçülürken borç büyüyecek. Peki ekonomi küçülürken ve artan harcamalarıyla borcunu geri ödeyebilecek mi? Bence hayır. Uzun vadede hayır. Ya da evet belki görünüşte ödeyecek ama bu doların pula dönüşmesiyle olacak. Öyle yada böyle Amerikan hükümetinin ve halkının dünyaya uyumsuz aşırı harcamaları FED’in para basmasıyla karşılanacak. Amerika’nın enflasyona girmesi dünya ekonomisinin enflasyona girmesi demek. Peki birkaç gün sonra kredi derecelendirme kuruluşları Amerika’nın notunu düşürecek mi? Zannetmiyorum, ama aslında çoktan düşürmeleri gerekirdi; ve bu not düştüğünde işte o zaman büyük çöküşün başlangıcına da imza atılmış olacak. Çin aklını peynir ekmekle yemediyse, artık kredisi düşen Amerikan tahvillerini almayı azaltacak. Hali hazırda 1,2 trilyon dolarlık tahvili elinde bulunduran Çin değil elindekileri satmak, artık sadece daha fazla amerikan tahvili almadığında bile, bu durum Amerikan ekonomisi için büyük bir engel teşkil edecektir.

Tarihin en büyük ekonomik balonu patladığında neler olacak?
Bundan sonrasını tahmin etmek belki biraz bilimkurguya girer. Ama şimdi isterseniz öngörülebilecek bir senaryoyu gözden geçirelim. Ekonomilerde yukarı yönlü çıkışlar yavaş olurken aşağı doğru inişler çok hızlı olabiliyor. 2008 krizinin başlayışı gibi, çok hızlı bir şekilde işleyen çarklar kırılabilir. Bunda hızlı inişlerden kar etmek isteyen spekülatörlerin de payı olacaktır. Ancak, uzun vadede bakıldığında gıda fiyatlarının arttığı, belirli gıda ürünlerinin bulunamadığı bir dünyaya doğru gidiş görünüyor.

Petrol fiyatları (ve dolayısıyla), gıda üretimi maliyetleri artacaktır. Ek olarak global kirlenme ve iklimsel değişiklikler de gıda üretimin azaltmaktadır. Buna ekonomik çöküşün psikolojik yükü de eklendiğinde bir çok alanda zincirleme kırılmalar olabilir.

Bir gün uyandığınızda elinizdeki paranın pula dönüştüğünü görebilirsiniz. Tüm hayatınız boyunca bir köle gibi çalışıp bir “değer” olarak satın aldığınız şey bir devletin parasıdır. O devletin parası pul olduğunda sizin tüm emekleriniz de bir anda yok olup giderse ne hissedersiniz?. Zaten bunun daha yavaş bir şekli şu anda yaşanmaktadır. Tüm dünyada sıfır riskli sayılan, güvenli liman sayılan dolar değer yitirmekte, altının fiyatı da sürekli artmaktadır. Kriz psikolojisi ile beraber muhtemelen altın fiyatlarında da ani yükselmeler olur. Tabii kaydi değil fiziksel bir ürün olan altının fiyatları artacak, bulaşıcı bir şekilde yayılan banka iflasları olacak, birçok insanın parası da pula dönüşecektir.

Bütün bunlar yüzünden öfkeli halk zaten Arap Baharı ile başlayan, internet üzerinden haberleşme sayesinde hızla yayılan devlet karşıtı hareketlere yönelecektir. Artık insanlar iyi organize olduklarında liderleri devirebildiklerini görmüşlerdir. Birçok yerde parasını ve varlığını kaybeden, artan gıda fiyatlarıyla geçinmekte güçlük çeken öfkeli halk huzursuzluklar yaratacak, elinde halkın cebinden alınan paralarla üretilmiş son teknoloji ürünü savaş silahları bulunan devletler de bu güçlerini ayaklanan halklara karşı kullanarak durumlarını örtbas etmeye çalışacaklardır. Bu Suriye’deki gibi ilkel yöntemlerle de, Amerikan usulü daha rafine yöntemlerle de olabilir. Devletler sonunda küçülen ekonomilerinin, gereksiz harcamalarının ve değersizleşen paralarının suçunu atabilecek bir düşman da bulacaktır elbet, bu da çoğu zaman kendi halkının açlıkla mücadele eden bir kesimi olacaktır. Ellerinde ekonomik balon patlamadan önce üretilmiş birçok silah bulunduğundan bir savaş ekonomisi yaratarak durumdan kurtulmaya çalışabilirler, ancak insanlar devlet yasaklarından sıyrılıp (Küba’daki gibi) buldukları her ekilebilen alana kendilerini besleyecek tarım ürünleri ekebilirler. Böylece bir çok alan devlet kontrollerinin dışında ve daha barışçıl, fakat diğer devletsiz bölgelerle yardımlaşmanın sağlanabildiği yerler haline dönüşür.

Her şeye rağmen kötümser değilim. Bu dönemin bitiminde oldukça devletlerden arınmış, ölçüsüz harcamalar yapamayan, geri dönüşebilir enerji kaynaklarından faydalanan, doğa ile uyumlu, ancak muhtemelen toplam nüfusu şimdikinden daha az bir dünya kalacaktır. Bu dünyada doğa ile uyumlu yaşamayı ve daha tasarruflu olmayı öğrenmiş, elindeki güçleri başkalarına teslim etmekten çekinen bireyler ve insanları böyle olmaya iten tamamen yeni bir sistem…


1.http://www.paulchefurka.ca/Population.html#Peak_Oil
2.http://www.economist.com/blogs/dailychart/2011/06/oil-production-and-consumption
3.http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f2/PU200611_Fig1.png
4.http://www.fromthewilderness.com/free/ww3/100303_eating_oil.html
5.http://theglobalrealm.com/2011/05/03/food-price-hike-worsens-poverty-in-asia/
6.http://www.vaclavsmil.com/wp-content/uploads/docs/smil-article-2011-AMSCI.11.pdf

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.