Sigara Ferahlık Verir, Zihin Açar, Dikkatinizi Toplamanıza Yardımcı Olur!

Sürekli Söyleşi | | Eylül 18, 2011 at 7:12 am

Yasakçı bürokrasinin sigaraya yan etkisi:
Kapalı alanlarda sigara içilmesine getirilen yasak açık alanların ısıtılma gereksiniminden dolayı elektrik tüketiminde ani bir sıçramaya yol açtı! (gazeteler)

Nasıl yani? Sen sigara sağlığımıza zararlı değil mi diyorsun?

– Ben sana sadece eskiden gazetelerde, dergilerde, tabelalarda okuduklarımdan hatırımda kalanları söylüyorum. Eskiden başlıktaki türden mesajlarla her gün karşılaşırdık. Sigaranın zihin açtığı, ferahlık verdiğine dair mesajları o kadar sık görürdük ki doktor tavsiyesi gibi bilinç altımıza böyle yerleşmiş olmalı.

Eskiden tütün reklam mı edilirdi?

– Hem de her yerde. Sigara paketlerinin üzerinde sağlığa zararına dair bişey yazmaz, onun yerine “MSB vergisi dahildir” yazardı. Biz de askeriyeye vergisini ödeyen görevini yapmış vatandaşların gururunu yaşardık.

Peki askeriyeyle bu işin ne ilgisi var?

– Her paketin fiyatı içinde askeriyeye ayrılmış bir pay var. Reci idaresinin millileştirilmesinden (kamulaştırılmasından/devletleştirilmesinden) itibaren askercil devletimiz bunun halk içinde promosyonunu, tüketiminin artırılmasının herkesin püfür püfür tüttürür gezer olmasının yollarını aramaya başlıyor ve dahiyane bir çözüm geliştiriyor.

Nasıl?

– Şimdi her Türk erkeğinin vatan hizmeti mükellefiyeti (conscription) var değil mi? Mecbur 20 yaşında askere gidecek. Daha ciğerleri henüz tertemiz. ‘Cuvara’ nedir, henüz bilmiyor.

Eeee?

– Bunların hepsini askerde sigaraya alıştırırsak çok fazla sürekli müşterimiz olur, daha çok kazanırız..(Hani okul önlerinde mekan tutan bazı alışkanlık veren madde satıcıları çocuklara yaklaşır, der ki “Bu benden olsun, al bi dene .. Gör.. beğenmezsen başka vermem…” İşte o hesap.)

Haydaa! Nasıl yani?

– Devletimiz 1930’larda bir yasa çıkarıyor. Resmen yani… “Her askere 10 sigara verilsin” yasası. 34’te de “hastanede yatan hastaya doktorun izin verdiği kadar sigara verilsin” yasası çıkıyor. Askerlerin önemli bir kısmının bunun yerine “para veya başka bir şey verin” demesi ve kendisine verilen sigarayı başka şeylerle takas etmek istemesi üzerine 50’lerde yeni bir yasa daha çıkıyor. Buna göre mübadele/becayiş yasak. “Başka bir şey istiyorum diyene de zorla sigara verilecek” yasası.

İnanamıyorum!

– Evet… Ondan 40 küsur sene sonra ben askerlik yaptığım sırada hala hepimize her ay 2 karton sigara verilirdi mecburen. Askerlere filtresiz “Asker” biz yedek subaylara filtreli “Subay” cuğarası! İhtiyacımız olmayan kartonları “görevlilere çaktırmadan” hemencik orada istekli olanlara hediye ederdik.

– Peki bu metot herkese sigara alışkanlığı verebilmekte başarılı olmuş mu?

Türk gibi… (çok sigara içiyor)

– Hem de nasıl !… Biz en sonunda dünyanın kişi başı “en fazla sigara tüketen” ulusu olduk. Bugün bile batıda birisi için “Türk gibi” denirse ilk önce akla onun “çok sigara içtiği” gelir. Ancak, bu tür uygulamalar sadece Türkiye’ye mahsus değil. İngiltere başta olmak üzere emperyalist ülkelerin kolonilerinde tütün plantasyonları kurması ve yetiştirilen tütünü daha gelişmiş ülkelerde sigara yapıp alıştırılmış halka içirtilmesi söz konusu. Gelişmiş ülkelerde sigarayla ilgili bu duruma karşı ilk infial bundan yarım yüzyıl önce, henüz ikinci cihan harbi sonrasında baş gösterdi. Hukukçular bir sürü davalar açtılar. Güçlü tekeller de profesörler ve avukatlar ordusuyla savaşa katıldı. Zararı olmadığına dair raporlar yayınlattılar. Sonunda tekeller ve karteller dize getirildi, halk bu davaları kazanmaya ve milyarlarca dolarlık tazminatlar da almaya başladı. Bize bunun etkisi ise çok geç ve çok zayıflatılmış olarak geldi. Burada hala hiç kimse “”ben sigaraya askerde alıştırıldım”” demeye cesaret edemez.

Herşeye rağmen halen nüfusumuzun yüzde 30’u sigaraya bağımlı. Sağlık harcamamızın yarısı kadar (tam 20 milyar dolar) müthiş bir meblağı sigaraya harcamaktayız. Her yıl 115 bin kişimizi sigaradan(sigaraya bağlı ölümlerden) kaybediyoruz. Son değişiklikler ne getirdi diyecek olursanız eğer, özelleştirmelere ve tüketimdeki belirgin bir azalmaya karşın üzerindeki dehşetengiz vergi yükü(16 milyar dolar ~ %80) sayesinde devletimiz tütün alışkanlığımız üzerinden hala daha yüklü bir miktar kazanmaya devam etmektedir.

– Yukarıda millileştirildiğinden söz ettiğin Reci İdaresi de nedir?

– Düyun-u Umumiye İdaresi tarafından Osmanlı’dan alacaklarını tahsil etmek için kurulmuş tütün tekeli imtiyazı inhısarına(rakipsiz olma ayrıcalığına) sahip özel kar ortaklığı şirketi. Asıl adı ”Société de la Régie Cointeressée des Tabacs de l’Empire Ottoman””

– Düyun-u Umumiye İdaresi nedir?

– Osmanlı devleti ilk olarak Kırım Savaşı sırasında(1854) borçlanıyor. Sözde savaş ganimeti ile borç kapatılacak. Tersine oluyor. Borçlar katlanarak artıyor. 1874’e kadar olan 20 yılda 15 borçlanma daha yapılıyor ve alınan toplam 127 milyon liraya karşılık 239 milyon lira borçlanılıyor. 1874’e gelindiğinde borçları ödeyemediği gibi ancak yarısını ödeyebileceğini açıkladığı taksitlerini de ödeyemiyor ve daha sonra (77-78) rus harbi sırasında tamamen iflas ederek Osmanlı Bankası ile Galata Bankerlerinden almış olduğu borçları da ödeyemeyeceğini açıklamak zorunda kalıyor.

Alacaklılarla anlaşma masasına oturan imparatorluk, 1881’de damga, alkollü içki, balık avı, tuz, tütün ve ipekten alınan vergilerin tüm gelirini iç ve dış borçlara ayırdı. Bu vergileri toplama ve alacaklılara ödeme görevi de yeni kurulan Düyun-u Umumiye(Genel Borçlar) İdaresi’ne verildi. Bu kurum kurulduktan sonra da Osmanlı Devleti mali sıkıntılar nedeniyle dış borç almak zorunda kaldı. İmparatorluğun yıkılışından sonra Lozan Antlaşması ile(1923), bu kurumun vergi gelirlerini denetleme yetkisi sona erdirildi. Ancak borç yükünün tamamına yakını Türkiye’ye verildiğinden bu kurum, Cumhuriyet devrinde de bu Osmanlı borçlarının Türk halkından tahsil edilerek alacaklılarına paylaştırılması görevini sürdürmeye devam etti.(Türkiye Düyun-u Umumiye’ ye olan borcunun son taksitini, ancak 1954’te ödeyebildi.)

İşte, Reci İdaresi dediğim “Tabacs de l’Empire Ottoman” şirketini Osmanlı Devleti ve üç yabancı banka ile ortak olarak kuran da bu Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi’dir.

Ne yapmış bu Reci İdaresi

– Bunların bütün maksadı bu topraklardan “”olabildiğince kısa sürede olabildiğince çok para toplamak””. İlk sözleşmenin süresi 30 yıl. Bu süre içinde tüm yatırımını geri çıkarttıktan sonra birikmiş devasa alacakları tahsil edip, tasfiye edecek. Kurucu yabancı sermaye kaynakları Avusturya, Almanya, İngiltere ve Fransa (Osmanlı Bankası) kökenli olup, her biri (o sırada dünyanın en zengini olan) Rothschild Ailesi’nin sahip ya da ortak olduğu gruplar.

Eeee?

– Tütün üreticilerinin Reji’den ruhsat alması, ve ürünlerini yalnızca Reji’ye satması şart koşulmuş. Başka alıcı bulamayan üretici, tütünü değerinden çok ucuza satmak zorunda kaldığından kaçak üretim ve satış yaygınlaşıyor. (Aslında bu bize bugünün Türkiye’sinden de çok tanıdık gelen bir durum, çünkü üstündeki vergi yükü çok yüksek olan her türlü mal için önemli oranda bir kaçakçılık sözkonusu oluyor.)

Kaçakçılık sorununun artması ve Osmanlının bunu engelleyecek hiçbirşey yapmaması üzerine Reji idaresi kendi bünyesinde silahlı “kolcu”lar ihdas ediyor. Bunlar da denetim yaparak üreticiye çok ciddi eziyet vermişler. Mesela üretici kendi ektiği kendi tarlasındaki tütünden bir yaprak sarıp da içmeye kalkışsa, kolcu geliyor ona inanılmaz cezalar biçiyor. Reji İdaresi boyunca kaçakçı, kolcu ve zabıtadan ölenlerinin sayısı 20 bin kadarmış.

1911 yılında Reji Şirketi’nin kaldırılması ve 7 yıl süre ile bir “Devlet İnhisarı”‘nın kurulması kararlaştırılır ve 1912 yılında bir “Tütün Tekeli” kanun tasarısı hazırlanır. Ancak Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşları’nın başlaması ile ve bunun yarattığı mali zorluklar nedeni ile Reji İdaresinin Osmanlı Devleti’ne 1 milyon 500 bin Osmanlı Lirası borç vermesi koşulu ile şirket ayrıcalıkları 1914’ten başlayarak 15 yıl daha uzatılıyor, para alınıyor, amaa..Yine de 26 Şubat 1925’te Tütün Rejisi lağvediliyor.

Tütün Rejisi 1925’de Fransızlardan devletçe satın alınarak tüm hak ve yükümlülükleri ile devletin oluyor. 1925’de 558 sayılı Tütün İdare-i Murakatesi ve Sigara Kağıdı İnhisarı Hakkında Kanun, 1930 yılında, 1701 sayılı Tütün İnhisarı Kanunu çıkarılıyor ve İnhisarlar (Turkish Monopolies -Tekel) İdaresinin temeli atılıyor.

Reji’nin kurucu güçlerinden biri olan köklü ve güçlü Avusturya bankası Kreditanstalt 1931’deki büyük bunalım sırasında iflas etmiş. Rothschild Ailesi’ne yaramayan tütün tekeli acaba bizim Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet-i âlisine yaramış mıdır?? (Dünyada tütün tekeli sahibi olup da gençlerini promosyonlu olarak sigaraya alıştıran başka devletler de var mıdır acaba?)

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.