Memur, Emir, Amir

Sözlük | | Kasım 24, 2011 at 8:03 pm

Memurların denetleyip düzenlediği hemen tüm işler için vatandaşın kuyruğa girmesi gerekir. Eski cumhurbaşkanlarımızdan T. Özal 'Benim memurum işini bilir ' sözüyle ünlenmiştir.

“Memur” sözcüğü arapça kökenli olmakla birlikte türkçemizin “”değiştirilmesi teklif dahi edilemez”” sözcüklerindendir.

Batı dillerinde bir karşılığı yok. Yani bu sözcüğü anlam kaymasına uğratmadan batı dillerinden herhangi birine doğrudan çevirebilmek mümkün değil. Çevirdiğinizde bu kavram en yakın olarak “”beyaz yakalı hükümet görevlisi”” şeklinde birşeye dönüşüyor.

Benzetme/yakıştırma ile bulmaya çalışırsak “memur” sözcüğüne ingilizcedeki en yakın isim order(emir) fiilinden gelen “orderly”. Bu sözcük askerlikte (artık eskide kalmış olan) subayların hizmetine verilen, getir götür işlerine bakan “posta /emir eri” anlamındadır. Bir de hastanelerde hastanın (teknik bilgi gerektirmeyen) hizmetleri için kullanılan “”temizlik görevlisi / müstahdem”” anlamında kullanılır. Bizim kısaca “memur bey” veya “amirim” dediğimiz polis memuruna ise ingilizcede subay (officer) deniliyor.

Memur sözcüğünün ingilizcedeki motomot çevirisi 'orderly' sıfat olarak kullanıldığında da insanların kuyruğa - sıraya girmesini çağrıştırır. Bizim memurların önünde kuyruğa girdiğimiz durumlar bana hep bunu çağrıştırıyor.

Memur’un arapçadaki aslı “emr (buyruk / buyurma)” fiilinden gelmektedir. Emredilen her ne ise onu yapan bir emir kuludur memur. Rütbesi ve sınıfı her ne olursa olsun bu durum değişmez.. Eğer asker millet iseniz, yani hepiniz asker doğmuşsanız ya da allahın bir kulu iseniz bu kavrama hiçbir yabancılık çekmemelisiniz. Bilirsiniz ki “”emir demiri keser”” ve “askerlikte mantık yoktur”. Mantıksız olmayı mesleki bir zaruret olarak görmekte iseniz eğer memurluk işinde hiçbir sıkıntı çekmezsiniz.

Bu kavramın din ile de sıkı sıkıya bir bağlantısı var. Biliyorsunuz “islam” sözcüğünün aslı “teslim” fiilinden, yani kendini tüm varlığıyla bir üstün güce armağan etmek’ten gelir. Kendinizi “varlığım varlığına armağan olsun” diyerek devletin ellerine teslim ettiğinizde de sonuç aynidir. Ancak tuhaf birşey var. Kendinizi böyle üstün bir güce(tanrıya veya devlete) sonsuza kadar kulluk etmek üzere teslim ettiğinizde onun aslında pek de soyut bir kavram olmadığını, yeryüzünde bazı fani kişiler tarafından doğrudan ve fiilen temsil edilmekte olduğunu da hayretle farkedersiniz. Bu kişilere amir (emreden) denilir. Rütbeniz her ne olursa olsun başınızda bir amir bulunacak, ve o kişi silsilei meratiple(rütbe sırasına göre) en yukarıdakinin (tanrının) adına size emredecektir. Memur ulül emre itaatle yani amir-i mücbir’in kendisini icbar edeceği tüm kötülükleri yerine getirmekle yükümlüdür.

Ul-ül-emr halka emretmekle görevli ve halkın da bu emirleri tutmakla yükümlü olduğu kimselerdir. Yani islamda birinci derecede halife, sonra onun vekilleri olur. Emir sıfat olarak bir aşiretin, bir ülkenin başı, bey, reistir. (çoğulu evamir, islami anlamda ise emiran, ümera şeklinde de kullanılır). Örneğin padişahın ahırlarına bakanların başına “emir ahur” denir. Emirülceyş askerin, ordunun, orduların komutanıdır. Emirülmüminin tüm müminlerin amiri halifenin kendisidir. Sonraları tüm padişahlar için kullanılan bir lakap olmuştur. Emirülhacc hacca hacı olmaya gidenlerin başıdır. Emirülümera beylerbeyi gibi, ya da şimdiki olağanüstü vali, paşa gibi bir makam rütbesidir. Emr-i Hak “tanrı buyruğu” yani ölmektir.

Bürokrasi siz onu yok etmeye çalıştıkça küllerinden yeniden doğan bir Anka kuşu gibidir. Onu en zayıflattığınızı düşündüğünüzde o yeniden şişmanlamış ve semirmiş olarak karşınıza çıkar


İslam’ın 10 temel şartından birisi olan “”emr-i bil maruf ve nehyi anil münker”” tüm kullarına maruf olanı emretme ve münker olandan “zorla” sakındırma yükümlülüğü getirmektedir. Yani bu ayet tüm kullarına amir’in emirlerini kendisi ortada yok iken de herhangi müslüman tarafından “”zorla”” diğerlerine uygulattırma yetkisi ve yükümlülüğü getirmektedir. Buradaki maruf(iyi ve münker(kötü) kavramlarının değişken olduğunu ve o anda duruma göre amir tarafından belirlendiğini unutmayalım. Örneğin (kutsal kitapta yazmasa dahi) kadınlar için maruf olanın başını örtmek olduğu ilan edilebilir. Ve bu durumda tüm müslümanlar bu emri tüm diğer müslümanlara “”zorla uygulatmakla”” yetkili ve yükümlü hale gelirler..

Ülkenin laik cumhuriyet olarak ilan edilmiş olması bu ayetin geçerliliğini değiştirmez. Neyin “maruf”, ve neyin “münker” olduğu bir ferman (genelge) ile sivil/asker tüm kullara iletildiğinde vatandaş onları yerine getirmeğe memur ve mezundur. Genelgenin (ya da isterseniz yasa ve yasaklar deyin) hikmetinden sual olunmaz. Değiştirilmesi teklif dahi edilemez genelge ve emirnameler vatandaşın nerede durmaya memur ve mezun olduğunu tam olarak belirlemektedir. Memur yukarıdakinin emrine emriküm görevlisi ama aşağıdakinin (yani halkın) daima amiri konumundadır. Onun bir düğmesini kopartmanın cezası iki yıldan başlar.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.