Kamu ve İkiliDüşün

Sözlük | | Aralık 14, 2011 at 4:10 pm

Kamu 'Devletlilerden', halk ise 'Bireylerden' oluşur.

Kamu (Devlet / Devletliler)

Kamu sözünün türkçede çok eski olduğunu, mesela bin yıl önceki Yusuf Has Hacib’in;
kamug tın togıklı ölümke turur (bütün nefes alanlar ölmeye mahkumdur),
kamug iş içinde amulluk ödür (her işte sükuneti tercih et),
kamug aç yise içse ahır todur. (bütün açlar yise içse nihayet doyarlar) dediğini biliyoruz.

Ondan 200 yıl kadar sonra ise Yunus Emre’nin Divan’ında şöyle geçiyor; “kamu alem birdir bize”.
Yani aradan geçen sürede batı türkçesinde sondaki “g” sesi düşmüş, olmuş “kamu”. Ama anlamı hala eskisi gibi her, bütün, herkes’dir.

1935’den sonra ise zamanın modası “nasyonalizm”(milliyetçilik) devletçiliğinin bize de musallat olmasıyla bu kavram sapıtıyor. Önceleri “dilde arılaşma hamlesi”yle grekçe kökenli sözcüklerin atılması gibi girişimler sırasında mesela “demokrasi” sözcüğünün de yerine “”kamuculuk = demokrasi”” ikame edilmesi isteniyor. Tabii bu tutmuyor, ama bunu önerenlerin esas maksadını da iyice ortaya çıkarıyor.

Olay tıpkı G. Orwell’in “Animal Farm” hikayesindeki “herkes eşittir” ifadesinin domuzlar için “bazıları daha da eşittir”’e dönüştürülmesi gibi, tüm herkes demek olan “kamu” dan herkesi düzen bir düzen ortaya çıkartıp “bazılarını daha eşit” hale getirmeyi amaçlayan “devlet”’i çıkartmaktır. En eskiden beri var olan devlet sözcüğünü kamu ile değiştirip “devlet = sen, ben, o, herkestir” kandırmacası yapmaktan ibarettir.

kamu kesimi: (devlet eliyle yürütülen ekonomik işler).
kamulaştırma: (devletleştirme)
kamu personeli: (devlet hizmetinde çalışanlar).

Bireylerin tek irade altında temsil edilemeyecek kadar, çok farklı, görüş ve menfaatleri bulunur.

Örneğin KİT(kamu iktisadi teşekkülü) deyince aklınıza ne geliyor. Herkesin, yani hepimizin şirketi mi?. Eğer sizin paranızla kurulmuş bir şirketiniz varsa bunun size para da kazandırması gerekir değil mi??. Eh bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yüzbinlerce şirketin kurucu ortağı ve hissedarı olduğunuzu biliyor musunuz?. İşiniz iş olmalı, paraya para dememelisiniz değil mi?. Peki size hiç bilanço açıkladılar mı, genel kuruluna çağırdılar mı, yönetici seçilirken oy kullandınız mı. ***neden hiçbiri özel şirketlerle rekabet edemiyor ??? Neden size hissedar olarak bir getirisi yok???***.

 

Siz bunların esas, sahibi, hissedarı olduğunuz halde kamunun ürettiği malları niye emsal dünya fiyatlarının 5-10 katına satın alıyorsunuz?. Almak zorunda olduğunuzdan mı?. Peki kendi sahibi olduğunuz şirket size doğalgazı 15 sentten alıp 125 sente, elektriği dünya fiyatlarının 3-5 katına, telefonun kontürünü 12 katına satıyorsa. Seyretmediğiniz kamu televizyon kanalları için sizden her yıl zorla 1.5 milyar dolar alıyorlarsa. İlacı size zorla 5 katına satıyorlarsa eğer…. Siz kamu musunuz?. Eğer bu işlerden kar ediyorsanız kamu’sunuz, etmiyorsanız değilsiniz.

Eğer tüm bunlardan bir çıkarınız varsa eğer, siz o zaman kamu’sunuz. Benim çıkarım yok, ben kamu değilim. Kamusal alan asla benim alanım değil. Türkçedeki “kamusal alan” sözcüğü asla ingilizcedeki “public sphere” değildir….Çünkü bizde zaten “kamu=public” değil “kamu=devlet” demek) ve asla YÖK başkanı’nın dediği “polisin kimlik sorduğu alan” da değildir. Çünkü polis istediği yere girip kimlik sorabiliyorsa eğer o zaman bana hiçbir alan kalmıyor ki?.

Kamusal alan denilince benim aklıma bomboş bir otoyol geliyor. Tüm girişleri polisler tarafından tutulmuş, vatandaşın girmesine izin yok. Çıldırtacak kadar uzun bir süre beklendikten sonra bir konvoy geliyor lüks arabaların içinde. Devletli/kamusallar boş yoldan hızla geçiyorlar. Epey bir süre sonra polisler vatandaşın da yolu kullanmasına izin veriyor. Polisler de devletlilerin, tüm yollar da, köprüler de onların… Eğer kamusalların kullanımından artarsa o zaman vatandaş da onları (daima emsal maliyetlerinin birkaç katına) “”bedeli mukabili”” kullanabiliyor.

Kamusal herşey genellikle (Deli Dumrul’un yaptırttığı ve geçenden 5 geçmeyenden ise 15 akçeyi döve döve aldığı köprü gibi) vatandaşın bedel ödemesi gereken şeyler. Adolf Hitler’in “Mein kampf” kitabındaki “”yaşam alanı (lebensraum) yaratma”” kavgasını akla getiriyor. Her yeri kamusal ilan edenlerden kurtulup, kendine yaşama alanı yaratabilmek için vatandaş “kamu (devletliler) ile savaş mı yapacak ???.

 

İkiliDüşün (DoubleThink)

George Orwell’in 1949’da yayınlanan ve dünyada 1923’den bu yana yazılan en iyi 100 eserden biri (ve en etkileyici distopya) olarak kabul edilen 1984 isimli eserinin hayal dünyamıza getirdiği kavramlardan birini tartışıyoruz.

İkiliDüşün eserdeki iki zıt fikri aynı anda taşıma, ve herikisine de körü körüne bağlanma halini ifade etmektedir. Eserde dünya Oşinya, Avrasya ve Uzasya isimli üç büyük ülkeden oluşmaktadır. Bu mucize (ikilidüşün kavramı) Oşinya devletinin geliştirdiği Yenikonuş (NewSpeak) dili sayesinde gerçekleştirilebilmiştir. Buna göre savaş barıştır ve mutsuzluk da mutluluktur. YeniKonuş dilinde birşeyin hem siyah hem de ayni zamanda beyaz olduğunu ifade eden SiyahBeyaz gibi kavramlar çokca bulunmaktadır.

Esas ülke Oşinya’daki Barış Bakanlığı sürekli sürdürülen savaşı, Sevgi Bakanlığı işkence işlerini, Bolluk Bakanlığı kıtlığı, Gerçek Bakanlığı propaganda ve tarihi yeniden yazma işlerini idare etmektedir…

İkili kavramlardan bazıları aşağıda (daha iyi anlaşılabilmesi bakımından) ayrıntılı olarak ele alınmıştır..

YeniKonuş ve İkiliDüşün huzur ve güven ortamının bir gereğidir. (G. Orwell 1984)

KAMU: Eski dilde “devlet”, yani devletlilerin oluşturduğu çeteler konglomerasıdır kamu. Kullanılışı: Kamulaştırma devletleştirmedir, Bir mal zoralım(müsadere) ile, sahibinin elinden zorla alınınca kamulaşmış oluyor. Kamu Mülkü devlet malı, yani mülkiyeti millete geçmiş her türlü emvaldir… Kamu sözcüğü ayni zamanda “halk” anlamında da kullanılabilir. Çünkü halk zaten devlettir.

MİLLET: Bürokrasi, Devletliler, Bürokrasi içinde yer alan her türlü yetkililer toplu halde kasdedilir…İç parti üyeleri olup toplumun yaklaşık %2’si dir. Kullanılışı: Hakimiyet milletindir. (Ülke bürokrasinin tam kontrolu altındadır) Ayni zamanda halk anlamında da kullanılabilir. %98’i de içine alır. Devlet ayni zamanda halk, halk ayni zamanda millet demektir. Çünkü halk devleti ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

VATANDAŞ: Milletin birey halidir. Kim olduğu bilinmesi gereken kişidir. Bir düğmesini koparmanın cezası iki yıldan başlar. Kullanılışı: “”Halk plajlara doldu, vatandaş denize giremiyor“”. Ya da, “”Susturun halkı, vatandaş konuşmasına başlayacak !”” , Kamuda yetki sahibi bürokrat kasdedilir. .. Ama ayni zamanda halkın birey hali (herhangi birimiz) anlamında kullanılır. Yetkisizler de yetkilidir (!?*!??).

Halk plajlara doldu, vatandaş denize giremiyor !

BÜYÜK BİRADER: Ulu Önder. Her vatandaşın bürosunda resmi asılması, her meydana heykeli dikilmesi gereken hayali bir kişidir. Uludur yücedir. Her sözü altın değerindedir. Onun izinden çıkılmaması gerekir. O bizi her konuda aydınlatan, ışık saçan, en doğru yolu gösterendir. Bizden biridir. O içimizdedir. Biz oyuz. O da bizim ta kendimizdir. Biz herbirimiz ayni zamanda büyük biraderiz.

 

HOŞGÖRÜ: Hoş olan şeyler zaten hoştur, ama hoş olmayan şeyler de hoştur. . Önemli olan hoş olmayan şeyleri de gerektiğinde hoşgörebilmek. Kullanılışı: Hepimiz hoşgörülü olmalıyız..

DERİN DEVLET: Devleti oluşturan çeteleri bir arada tutan asıl çimentodur. Kutsal devletin en kutsal kısmı olup halka her türlü zulmü yapabilmenin ana enstrümanıdır. . Hikmetinden sual olunmaz. Halk için neyin en iyisi olduğunu bilen yücelik, ayni zamanda en büyük belaların belalısı, en meçhul fiillerin failidir. Bu en kutsal yücelik, ve ayni zamanda en aşağılık iğrençliktir.

HALKÇILIK: Popülizmdir. Popülizm halkçılıktır. Ayni yapılan şey için popülizm denirse kötü bişey, halkçılık denirse iyi bişey yapıldığı kasdedilir. Kullanılışı: Halkçı Ecevit (yaşasın Ecevit), Popülist Ecevit (kahrolsun Ecevit)

MİLLİYETÇİLİK: Nasyonalizm, milleti(bürokrasiyi) herşeyin üstünde tutma kayırma ve kollama halidir. Halka vesayet(vasilik) ederek onun menfaatleri karşısında ve onun aleyhine olarak bürokrasinin menfaatleri kayırılıp kollanacaktır. Ancak ayni zamanda halkı kollamak anlamında da kullanılır. Bürokrasinin halk üzerindeki denetim gücünü arttırmak halkı güçlendirmektir.

LAİKLİK: Devletin halka zorla din öğretmesi ve kamu kurumları ile öğrettiği dini öğrettiği şekliyle halka zorla uygulatması demektir. Ayni zamanda “devletin dine karışmaması” anlamında kullanılır.. Halka bir dini zorla dayatmak devletin dine karışmamasıdır. Çünkü halk zaten devlet olduğundan, kendi kendine bir din dayatması da din özgürlüğü olmaktadır.

KAMUCULUK: Demokrasi demektir. Aslında Kamuculuk devletçilik, o da demokrasi oluyor. Türk halk demokrasisinde halk millet, millet de devlet demektir. Bürokrasinin istediklerinin yapılması tam olarak demokrasi oluyor. Çünkü bürokrat en asil duygunun insanıdır. Ordu millet eleledir. Yüksek yargı da halkın vicdanını temsil eder. O yüzden yüksek yargı ve ordu kamu demos(halk) demektir. Onların temsil ettiği siyaset daima milletin en demokratik tercihlerini yansıtmaktadır. Siyaset yolunu şaşırdığında bürokrasi ona en demokratik yolu gösterecektir.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.