Entelektüel
Sözlük | canakci | Mayıs 8, 2012 at 3:09 pmEntelektüel sözcüğü batıdan ithal. Bizim TDK’mız bunu “Bilim, teknik ve kültürün, değişik dallarında özel öğrenim görmüş (kimse), aydın, münevver”” olarak tanımlıyor. Ama yanlııışşş. Hem de çok yanlış..
Bu tanım “münevver” (tenvir edilmiş, aydınlatılmış) ve “aydın” sözcükleri için uygun olabilir ancak entelektüel sözcüğünün ithal edildiği yerdeki anlamı bu değil. Hem eğer anlamı bu ise niye tek “l” ile yazılması gerekir diye betimleyip “intellectual” sözcüğünü “entelektüel” diye tercüme edip dilimize resmen soktular ki?. Hem arapçası hem öztürkçesi dilimizde zaten var olan bir kavram için bir de frenkçe eşanlamlı getirmenin ne alemi var ???
Bilmelisiniz ki aslında bu “intellectual” kavramının iyi eğitim almışlıkla, lisan bilmek, mesleğinde yüksek mevki sahibi olmakla, çok bilgili olup ayaklı kütüphane gibi dolaşmakla, bildiklerini en iyi şekilde ifade edebilme gibi medyatik özelliklerle hiçbir ilgisi yoktur. Bu özelliklerdeki kişi belki zihnini bağlayan batıl inançlardan kurtulmuş “”aydın”” (enlightened) bir kimse olarak kabul edilebilir. Ancak, entelektüel(intellectual) kabul edilemez..
Sözcüğün kökeni latince idrak(kavrama) kabiliyetine işaret eden latince “intellectus” dan geliyor. Entelektüel kişinin zekası ve analitik düşünme yetisi vardır. Soyut konularla ilgilenir. İlgilendiği konuyu derinden kavrayıp, değerlendirip ona özgün bir yorum da getirebilir, elde olanlardan hareketle tamamen yeni fikir ve bilgiler de üretebilir. Müzikte edebiyatta (sanatta) daha önce olanların hepsinden farklı bir tarz üslup (janr) getiren, bilimde teknikte ufkumuzu açan onlardır. Hayatımızı daha kolay ve zevkli yapan bakış ve tasarımlar tamamen onların eseridir. Etrafımız zihnini yaratıcı olarak kullanabilen insanların eserleriyle dolu.
Türkçede bu kavramın kullanıldığını gördüğünüz her 100 yerden 95’inde kasdedilen o kişi hiç de böyle birisi değilse eğer, işte o zaman osmanlı’nın “etrak-ı bi-idrak”(kavrayışı kıt Türkler) deyişi üzerinde biraz düşünmenizi rica ediyorum. Çünkü buradaki “bi-idrak” terimi tam olarak “entelekti olmayan” demektir.
Kasdedilen kişi araştırmadan öğrenir, dinlemeden anlar, anlamadan bilir. Onun için yaratıcı düşünce diye birşey yoktur. Düşünmek gerekmez. (Yaratmak allaha mahsustur)
Onun zihni bilgiyi analiz etmeden, işlemeden beller (depolar). Sonra bellediği bu bilgileri gerekli gereksiz tekrarlayarak malumatfüruşluk eder, yani bize ne kadar bilgili olduğunu gösterir. Toplayıp özensizce depoladığı bu bilgiler çoğu zaman (başkaları tarafından) daha önceden hazırlanıp işlenmiş bilgi yorum ve fikirlerdir. Yeni formata sokup bize özgün (yeni yaratılmış) yorum gibi sunma ve cansiperane savunma çabaları çoğu zaman gülünç olur.
Oysa birinin entelektüel kabul edilebilmesi için gereken tek şey “”zihnini yaratıcı olarak kullanabilmesi”” dir. Bunu yapabilmek için çok az rastlanan özel yetenekler de gerekmez. Normal bir zekanın yanı sıra gereken tek şey zihnin emansipe olması (yani özgürleşmesi) dir. Çünkü esaret altındaki bir zihin artık doğal olarak yaratıcı düşünme yetisini kaybetmiştir.
Sözgelimi şeriatçı (müslüman / hıristiyan) bir entelektüel olabilir mi?. Mümkün değil. “Özgür köle” gibi anlamsızdır. Çünkü özgürse köle değildir, köle ise özgür olamaz. Bir insan şeriate iman etmişse eğer, referansını o dinin kayıtlarından almak zorunda olacağından zihnini yaratıcı olarak kullanması imkansız hale gelir.
Ayni şekilde Kemalist, Marksist, Milliyetçi, Muhafazakar Entelektüel olmak da mümkün değildir. Zihni bir dinin / doğmanın, bir ideolojinin esareti altına giren insan yaratıcı düşünme yetisini kaybetmiş olur. Muhafazakar öncelikle bir yaklaşımı bir durumu (status quo) korumaya ve eğer mümkünse onu bin yıl aynen muhafaza etmeye kendini adamıştır. Böyle bir konumda yaratıcı olmak mümkün mü?.
Gözlüklü /gözlüksüz entelektüel olunabilir. Bir insanın gözlük takması (veya takmaması) entelektüel olmasına engel değil. Ama mesela Türk /Yunanlı Entelektüel gibi bir kavram da saçmadır. Çünkü entelektüeli bir etnisiteye bağlamış oluyorsunuz. Bir etnisitenin kültürel kalıplarının içinde kalıp, yine de yaratıcı düşünmek mümkün değildir.
Yukarıdaki durumların hepsinde kullanılabilecek doğru sözcük “aydın”. Aydın bir insan Şeriatçı veya Kemalist olabilir. Çünkü bir insanın Kemalist veya Şeriatçı olması aydın olmasına engel değil. Aydın bir insanın yaratısı, fikir eserleri olmak zorunda değil. Özgür düşünebilmesi, zihnini yaratıcı olarak kullanabilmesi de gerekli değil. Nadir olarak da olsa eğitimi, sosyal statüsü düşük, bilgi ve genel kültür seviyesi yetersiz bir insan da özgün yaratıları dolayısıyla entelektüel kabul edilebilir. Yani (teorik olarak) aydın olmayan bir insan da entelektüel olabilir. Oysa azgelişmiş ülke aydınları (istisnaları saymazsak) entelektüel olamadığı gibi çoğu zaman Entelektüel karşıtı oluyor üstelik. Gerçek entelektüeli sevmiyor. Gördüğü yerde gözünü oymaya kalkıyor. Hayret birşeydir.
Eğer bilim, teknoloji, sanat, edebiyat gibi bir alanda özgün(otantik) bir yaratısı yoksa, özgün fikirlere sahip değilse, düşünür vasfı yoksa (başkalarının fikirlerini tekrarlayan birisi) ise, iç tutarlılığı yoksa, alanında yaratısı olan diğer insanlar(yani gerçek entelektüeller) onu özgün bulmuyor(kopye veya tutarsız buluyorlar) ise böyle bir kişi için entelektüel sözcüğü kullanılamaz.
Aydın sayılmak için gereken “eğitim almışlık”, “mevki sahibi olmak” gibi konular maalesef ayağa düştü artık.. Ülkemizdeki VIP(very important person) şahsiyetlerin pek çoğu “aydın” sayılmak için gereken kriterleri (kağıt üzerinde de olsa) sağlayabiliyorlar… Ama ya yukarıdaki tanımın gerektirdiği “entelektüel” olma kriterlerini???
Onlar için eskiden beri var olan ;
““bana eserini göster kimsin söyleyeyim””, veya
“”ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz””, kriterlerini uygulamamız gerekiyor.
Nobel almış birisi hiç kuşkusuz ki entelektüeldir.
Peki ya ona ona çamur atanlar??? “Türkçeyi de pek iyi kullanamıyor, eserlerinde iş yok”, okuyamadım sıkıldım yarım bıraktım…. felan diyenler??…. Bakalım eserlerine anlarız… (eğer varsa tabiii)