Müzik Dinleme Aletlerimizin Dünü ve Bugünü

Hikayeler / İnsanlık Halleri | | Ağustos 12, 2012 at 10:07 am

“Müzik ruhun gıdasıdır“ demiş atalarımız. Gerçekten de günde bir saat kadar müzik dinleyince ruh sağlığınızın iyileştiğini, hayata daha bir bağlandığınızı hissedersiniz. Ama eskiden müzik dinlemek sıradan vatandaşların haddi değilmiş. Örneğin ülkeye köle olarak ithal edilmiş kişilerden sesinin güzel oluşu nedeniyle andelib(bülbül sesli) gibi isimler konulan Muganniler(şarkıcılar) var o zaman. Çalgıcılarıyla birlikte bunlar konağa getirilip canlı icra yaptırılıyor. Bazıları kendisi ut, lavta v.b. enstrüman da kullanabiliyor. Hali vakti yerinde olanlar bunlardan birkaç tane satın alıp, sürekli kullanıma hazır tutuyorlar. Ancak takdir edersiniz ki bu çok pahalı bir iştir.

Canlı müzik icracısı tutamayacak durumda olanlara da bu imkanı getiren ilk alet Gramofon olmuş. Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında yapılan ilk silindir plaklı cızırtılı öncü türlerinden sonra halka müzik dinleme imkanı getiren ve seri üretimine başlanan ilk Gramofonlar yirminci yüzyıl başlarında, birinci cihan harbinin hemen öncesinde ülkemize girmiş. Bunlar üzerinde gacır gucur dolaşan iğnesi nedeniyle birkaç defa dinlemeyle çizilip aşınıyor. Müzik kayıtları çarpınca veya yere düşünce anında tuz buz olan ince siyah disklerde bulunuyor. Adına taş plak denilen bu diskler şimdiki CD’leri iki katı çapında dört beş kat kalın ve sadece tek şarkı çalabiliyor. Zamanla kaliteleri, bulundurduğu parça repertuarları çok artmış. En bilenen(Türkiye’deki sanırım tek) markası His Master’s Voice(Sahibinin Sesi) şu köpekli olan plaklar.

Yaklaşık yarım yüzyıl bunlarla idare etmişiz. Bunların zamanla mobilyası gelişmiş. Borazan kısmı katlanarak küçültülüp taşınabilenleri, akustik odacıklarının kapakları kapanarak sesi kısılıp açılabilenleri çıkmış. Hemen hepsi zembereği kurularak dönmesi sağlanan portatif tipler. Yüzyılın ortasında ilk elektrik motorlu tipleri çıkıyor. Bunların borazan kısmı yerine lambalı bir yükselticisi(amfi) ve hoparlörü var. Plağın üstüne yerleştirilen iğneli kısım daha hafif ve bir kristalli algılayıcı(pickup) içeriyor. O yüzden bunlara biz artık gramofon değil “pikap” diyoruz. Plaklar eskisine göre çok dayanıklı. Kol daha hafif. Ancak ilk tiplerinde yine de birkaç dinlemede değiştirmek gereken ve 100’lük kutularda satılan iğneler bulunuyor. (Değişmek gerektirmeyen ve “elmas uç” denilen iğnelerin çıkışı bir on yıl kadar sonradır.)

Manyetik şeritli teyp cihazlarının ilk çıkışını şahsen hatırlıyorum. Alman firması Grundig bu cihazları dünyada ilk yapan firmalardandır ve bu ürünle ilgili dünyada en çok tutulan modelleri sayesinde hızla büyüyüp bir dev halini almıştır. Yıl 1960. Grundig’in TK1 Luxus modeli fiyatı 1500 dolar. O sıralarda İzmir’in şimdiki Hatay semti merkezindeki çok katlı lüks konutların bulunduğu arazinin metrekaresi sadece on kuruştan satılmaktadır. Yani bir yatırım olarak bu cihazı satın almak yerine arsa alan birinin şimdi kaç büyük blok apartmanın sahibi olacağını anlatmak için söylüyorum.


TK1 ilk modeldir ve Grundig firması “TonbandKoffer”(Ses bandı çantası) serisini sürekli geliştirerek daha sonra yüzlerce değişik model üretmiştir. TK1-Luxus mandallı yapay deri kaplı 3-4kg ağırlığında küçük bir çanta şeklinde. Kapağını açınca şimdiki minidiskler çapında iki şeffaf makara ortaya çıkıyor. Makaralardan dolu olanındaki bandın öbürüne sarılıp bitmesi sonunda makaraları söküp yer değiştirmek gerekiyor. Bir kere de böyle sarıldıktan sonra banttaki tüm kayıt dinlenmiş oluyor. Gidiş dönüş hepsi toplam 15 dakika. Böyle birkaç onbeş dakika çalışınca piller bitiyor. Piller 12 tane en büyük boy(size D) yuvarlak pil. Adaptör ve şarj söz konusu değil sadece bu pillerle çalışıyor ve oniki tane büyük boy yuvarlak pil (yaklaşık 1.5kg) yarım saat kullanımdan sonra çöpe atılması gerekiyor. O zamanlar bu pillerin epey pahalı olduğunu da söylemeliyim. Yani aletin yatırım değerini ve pil sarfiyatını gözününde bulundurduğunuzda bununla müzik dinlemek yerine bir muganni çağırıp müziği ona söyletmenin daha ucuza gelebilmesi söz konusu. Ancak, aletin fark yaratan üstünlüğü bir mikrofon yardımıyla sesi kendinizin kaydedip sonrdan dinleyebilme ve dinletebilme imkanına kavuşmanız oluyor. O sırada çok kişi kendi sesini ilk duyduğunda “a ama bu benim sesime benzemiyor ki?” şeklinde bir tepki vermekte idi. Yani bir ses sanatçısının kendi plağını çalarken ilk defa dinlediğinde karşılaştığı şaşkınlığı teyp sayesinde artık sıradan bir vatandaş da yaşayabilmekte idi. Zaten teypin tüm üstünlüğü de bundan ibaretti.

Elektronikteki hızlı gelişmeye paralel olarak lambalı cihazların yerini yavaş yavaş transistörlü cihazlar aldı. Teypler 6/12 saat çalabilen bantlara ve çok daha yüksek ses kalitesine kavuştular. Fiyatları ucuzladı. Ancak daha popüler olan ve hızla yaygınlaşan teypler değil pikaplar oldu. Sarsıntılı yollarda bile çalabilen süspansiyon sistemine sahip araç pikapları sayesinde 45’li plaklar çok satar oldu. Evlerde ise 33-1/3 devirli LP plaklar dinlenirdi. Kasetli teypler çıkana kadar da hakimiyet hep pikaplarda idi. Daha sonra yavaş yavaş pikapların yerini teypler aldı.

Bir insanın gezinirken pratik olarak müzik de dinleyebileceği ilk gerçek alet olan Walkman(Sony) 1979 yılında yani Grundig TK1’den yaklaşık 20 yıl sonra ortaya çıktı. Walkman’ın neredeyse beşyüz dolar olan fiyatı birkaç yıl içinde on kat ucuzladı. Daha sonraki on yılda bir on kat daha ucuzladı. Hem de çok daha marifetli ve pratik hale geldi. Sonunda çinliler tanesi birkaç dolara olanlarını üretmeye başlayınca nedense birdenbire gözden düştü. Teyp firmalarının tümü bitti kapandı. (Alman Grundig firmasını da biz Türkler satın aldık, halen bizimdir).

İlk CD çalar yine Sony tarafından 1982 yılında üretilmişti. Onun da sokakta gezinirken dinlenebilen ilk türünün(DiscMan) ortaya çıkışı 1991 yılı, fiyatı da yine 500 dolardan fazladır.. Sarsıntıdan etkilenmemesini sağlayan özel yazılım dehası sayesinde koşarken bile rahatlıkla dinlenebilmektedir. O sırada digital kayıt formatlarının ortaya çıkması ayni teknolojinin kendi içinde devrimler geçirmesine yol açmıştır.

Müziğin digital olarak kodlanıp MP3 dosyaları halinde sıkıştırılması başlıbaşına bir devrim olmuş, geleneksel olarak telif haklarının kayıt ortamı üzerinden güvence altına alındığı düzeni temelden dinamitlemiştir. Ayrıca kayıt ortamı olarak da sayısal belleklerin giderek daha yüksek kapasitesinin daha ucuza üretilmesi mekanik olarak hareket ettirilmesi gereken kayıt ortamlarına gerek duyulmamasına yol açmıştır. Bu şekilde son kullanıcı hem pratik olarak hiç telif hakkı ödemeden müziği çoğaltma ve hem de ilk defa hiç döndürülmeden dinlenebilen bir kayıt ortamına müziği saklama imkanına kavuşmuştur. Hepsi son 5-10 yılın içinde gerçekleşen devrim niteliğindeki bu iki büyük olay müzik dinleme maliyetimizi neredeyse bedava düzeyine indirmiş durumdadır.

Sıkıştırma formatları içinde MP3 dışında WMA, AAC, OGG gibi kayıplı alternatif ortamlar, daha profesyonel(kayıpsız) olarak da FLAC, Monkey’s Audio, ve SHN gibi formatlar var. Amatör kişilerin profesyonel kalitede müzik yapması kaydetmesi ve dağıtması artık çocuk oyuncağı haline gelmiş durumda.

Evlerde artık dijital home theater görüntülerinin yanında DVD’de kayıtlı 5 hoparlörlü (dolby digital 5.1 surround) ses sistemleri yer alıyor. Bunların ses kalitesi bildiğimiz daha önceki seslerden çok farklı.

Dolaşırken müzik dinlemekte de, içine yüzlerce değişik parçanın yüklenebildiği, üzerinde parça adını ve özelliklerini de gösterebilen bir sıvı kristal ekranı olan, flaş bellekli, radyolu, ses kaydı da yapabilen minicik cihazların şimdi çoğunluğu artık Çin’de üretiliyor. Çoğunun fiyatları 100 doların da altında. Yani epey keseye uygun.
Ancak, benim gözlemlediğim şöyle bir tatsızlık söz konusu. Bu Çin malı elektronik cihazların nedense bir yıldan fazla dayananı pek yok. Çoğu birkaç ayda bozulmaktadır. Hem çok marifetlilik hem de ucuzlukta en önde olan bu adı duyulmamış çin malı markalar üstelik de en çok satmaktadırlar. Türkiyede servisi diye birşey kesinlikle söz konusu değil. O nedenle garanti konusu genellikle kağıt üzerinde kalmakta, satıcı da bir şekilde kendini kurtarmaya çalışmaktadır.

Çin sanayi üretiminde henüz çok yeni. Devraldıkları teknoloji ne kadar üstün olursa olsun kaliteli mal üretimi için çok gerekli olan kültür ve disipline henüz sahip değiller. Bu malların kalitesi alıştığımız alman, japon, amerikan v.b. ülke mallarının kalitesinin yakınından bile geçmiyor. Beşte bir fiyatla aldığımızda bile zarar etmemiz söz konusudur.

Üstelik tüm bu ürünlerin devri de artık sanırım hızla dolmakta. Bütün ceplerimizi çantalarımızı böyle her farklı fonksiyon için bir teknoloji aletiyle doldurmamızın sonu geliyor. PDA(kişisel dijital yardımcı), Palm, Cep Telefonu, Ajanda, Radyo, Müzikçalar, Kamera v.b fonksiyonların hepsi giderek tek alette toplanmakta. Aynı alet GPS ile her an yerimizi de bilip bildirebilen, harita, müzik, data, ses, ve görüntü(TV) de indirip izleyebildiğimiz, ödeme yapmakta kullanabildiğimiz şeyler haline geliyor. Fiyatları da uygunlaştıkça diğerleri tarihe kavuşacaktır, hiç şüpheniz olmasın.

Acaba tüm bunlarla uğraşmak yerine hiç müzik dinlemesek mi yoksa?. Bir ağacın altında oturup kafamızı dinlesek. Belki uzaklardan bir muganninin sesi, bir martının gaklaması da gelebilir. Hangisi daha iyidir bilmem ki??..

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.