Aydın vs Entelektüel
Sözlük | canakci | Kasım 28, 2012 at 1:51 pm
İkisini ayni şey gibi duymaya alıştığınızdan eminim ama aslında Aydın ve Entelektüel kavramları birbirinden dünyalar kadar farklı iki insanı temsil eder.
Büyük Birader (1984) tarafından geliştirilen Yenikonuş (NewSpeak) dili sayesinde “ikisi ayni şey” yapılıp sözlüklere de “eşanlamlı” kisvesiyle geçirilmiştir. YeniKonuş dilinde bir şeyin hem siyah hem de ayni zamanda beyaz olduğunu ifade eden SiyahBeyaz gibi kavramlar çokça bulunmaktadır. (Buna göre savaş barıştır ve mutsuzluk da mutluluktur. Öztürkçe yenikonuş dilinin ayrılmaz bir parçası olan İkiliDüşün kavramı da “iki zıt fikri aynı anda taşıma, ve herikisine de körü körüne bağlanma halini ifade etmektedir. Birbirine zıt anlamları olan iki kavram bu sayede birbirine yapıştırılıp eşanlamlı haline getirilebilmektedir. Sözgelimi “kamu” terimi hem “devlet” hem de “halk” anlamındadır.)
Aydın sözcüğü Arapçadan gelen “Münevver” sözcüğünün öztürkçe’ye tercüme edilmiştir. Münevver tenvir edilmiş “aydınlatılmış” kişidir. Onu aydınlatan ışık din, devlet ve diğer kutsal şeylerin ışığıdır. Emri bil maruf ayetinin gereklerini yerine getirir. Maruf olanların neler olduğunu eksiksiz bilen ve diğer insanlara da yapılmasını zorlayan arif kişi odur. Milli ve manevi değerleri şiddetle savunur. Devletin ve dinin rahle-i tedrisinden geçmiş, makam ve mansıp sahibi olmuştur. Yüksek mevki sahibi de olsa çoğu zaman hayatında bilfiil herhangi bir mal veya hizmet üretmişliği yoktur. O yüzden genellikle devletten başka bir gelir ve geçim kaynağı yoktur. Kendini her türlü üretimin esas yaptırıcısı konumundaki yüce kutsallık olan devletin bir parçası olarak görür. Zihninin içini dolduran dogmalar yüzünden yaratıcı ve üretken olarak kullanamaz. Kullananlara da gıpta değil nefretle bakar.
Devlet aydınlarının (rusça intelligentsia adıyla) bir tür sınıf olarak ilan edilmeleri ilk olarak ondokuzuncu yüzyıl başları (çarlık zamanında) olmuş, bolşevik iktidarında da bu deyim aynen sürdürülmüş, Türkçeye de oradan aynen geçirilmiştir.
Oysa, batıdaki Aydınlanma Çağı dünyanın yuvarlak olduğunu savunan entelektüellerin, dünyanın tepsi gibi dümdüz olduğunu iddia eden Clericus’a (kilise sınıfına) karşı verdiği ve sonunda kazandığı mücadeleyi temsil eder. . O yüzden Aydın’ın batıdaki karşılığı (Latince illuminatus, İngilizce enlightened) aydınlanma çağının ardından zamanla tamamen unutulmaya yüz tutmuş bir kavramdır.
Doğuda ise böyle kazanılıp sonuca ulaşan bir mücadele olmadığından aydın alimler ve şairler(ulema ve şuara) sınıfı entelektüel bireyler üzerindeki güç ve üstünlüğünü hala aynen korumaktadır. İkiliDüşün sayesinde İlim = Bilimdir eşitlemesi yapılarak, medrese = üniversite yapılmış, ulema sarığını çıkartıp kravat, ceket giyerek profesör ünvanıyla akademya’nın bilim adamları koltuğuna oturmuştur.
Aydın devletin kanatları altında yetiştiği için halka karşı daima devletini korumakla görevlidir. Onun için hukuk da devleti ve devletlileri korumak ve yüceltmek için bir araçtan başka bir şey değildir.
Bir örnek vermek istiyorum;
Hukukla tek ilişkisi, en temel insan haklarını vahşice çiğnemek olan askeri darbe lideri, diktatör AHMET KENAN EVREN’e İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Fakülte Kurulu 2 Aralık 1982 tarihinde ‘Fahrî Hukuk Doktoru’ payesi verilmesi” kararını ittifakla almış ve aynı gün, her fakültenin dekanı, birer öğretim üyesi, yüksekokul müdürleri ve rektör yardımcılarının katıldığı İstanbul Üniversitesi Senatosu, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e, ‘Fahrî Hukuk Profesörlüğü ve Hukuk Doktorluğu (Honoris Causa)’ verilmesini oybirliğiyle (tek çekimser oy olmaksızın) kararlaştırmıştı.
Kararın gerekçesi şöyleydi:
‘Haiz olduğu ahlakî faziletler ve meziyetler yanında vatana hizmet ve yurtta ilmin yayılmasında büyük hizmetler ifasıyla temayüz etmiş olan Cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren’e ilmî kıymet ve meziyetlerinin tebcili için ‘fahrî profesörlük’ payesinin tevcihine karar verilmiştir.’
İşte akedemyada, medyada, bürokrasi ve siyasette yerleşik tipik bir aydın için temel gözetilecek şey mansıptır (yüksek makamdır). Onun için kendisini besleyen el sürekli öpülmelidir. Ona saygıda kusur eden, maazallah onu ısırmaya kalkanın ise katli vacip olur.
ENTELEKTÜEL
Kökü Latince intellectus dan gelir. Soyut ve mantıksal düşünme yetisi olan, zihnini yaratıcı olarak kullanabilen insan demektir. Zihninde dogmalar yoktur. Analitik düşünür, bilim, sanat ve teknolojide eserler verir. Entelektüelin Aydın’dan en ayırt edici farkı eserler vermesidir. Zihninin ürünü olan ve belirli bir alanda çok ciddi bir uğraş vererek ürettiği bu eserler piyasadaki diğer entelektüeller tarafından değerlendirilerek kıymeti saptanır. Yaptığı şeyler var olanın tekrarı olmayıp bilim, sanat, teknoloji alanında bir ilerleme, bir inovasyon getirmelidir. Bir entelektüeli kıymetli yapan budur. Onun yaptığı şeyler insanların işine yarar, hayatı daha değerli kılar. Aydınların yaptıkları işler sadece devletin ve devletlilerin işine yaramasıyla değerlendirilirken, entelektüelin yaptıkları önce kendi halkına ve sonra tüm insanlığa olan faydasıyla değerlendirilir.
Entelektüellerin güçlü ve önemli olduğu ülkelerde insani gelişmişlik, refah vb her türlü medeniyet göstergesi yükselir. Aydınların önemli olduğu ilkelerde ise devlet yükselir, insani gelişmişlik ve üretim düşer.
57 İslam ülkesinde dünya nüfusunun %22’si (yaklaşık 1,5 milyar insan) yaşıyor ama toplam dünya üretiminin sadece %7si üretiliyor. Almanya’nın tek başına ürettiğinden bile az. Onun da çoğunluğu sadece enerji (petrol). Çünkü dünya enerji kaynakların %90’ı Müslüman ülke topraklarında. O yüzden Müslüman Etiyopya ile Katar arasındaki zenginlik farkı 300 kat.
111 yıldan bu yana entelektüellere verilen Nobel ödüllerini bu 57 müslüman ülke vatandaşlarından sadece 10 tanesi almış. 2’si bilim ödülü. Nüfusu Müslümanların %1’i kadar olan Musevilerin ise 104 bilim ödülü var. Yani aradaki fark 5 bin kat kadar. Bu kadar büyük bir fark nasıl olabilir? Musevilerin Müslümanlardan en büyük farkı dünyaya dağılmış ve “devletsiz” olarak yaşamaları. (İsrail devleti nispeten yenidir ve dünyadaki Musevi nüfusun çok küçük bir kısmını temsil eder. O yüzden karşılaştırmamızdaki etkisi önemsiz.)
SONUÇ
Devletler aydınlarıyla ülkedeki entelektüeller üzerinde tahakküm kurabildikleri zaman o ülkede bilim, sanat ve teknolojik gelişme duruyor, üretim, refah, insani gelişme zayıflıyor.
Çünkü;
Aydın yerelcidir, entelektüel ise evrenselci,
Aydın milli ve manevi değerleri pohpohlar, entelektüel ise bilim, sanat ve teknolojiyi,
Aydın önemliyi savunur, entelektüel değerliyi,
Aydın devletçi/dincidir, entelektüel ise özgürlükçü,
Aydın mevki ve ikbalinden geçinir, entelektüel ise kendi üretiminden,
Aydın hükmi şahsiyetlerin eseridir, entelektüel ise kendi kendinin,
Aydın müesses nizamları savunur, entelektüel ise olması gerekeni,
Aydın kolektivisttir, entelektüel bireyci,
Aydın kandırma, korkutma, kışkırtmnın baki olmasını ister, entelektüel ise olmamasını,
Aydın siyaseten doğru gördüğünü savunur, entelektüel ise doğru gördüğünü.
Vs. vs.
Aydın ve Entelektüel tamamen ayrı dünyaların insanlarıdır ve hiçbir konuda asla bir araya gelemezler.