Katliam Bayramı

Hikayeler / İnsanlık Halleri | | Eylül 20, 2015 at 3:49 pm

Hindistan ve Nepal'de Hindu Güç tanrıçası Gadhimai için yapılan ve bir fare, bir keçi, bir horoz, bir domuz ve bir güvercin katledilerek başlatılan festivalde çoğu büyükbaş olmak üzere toplamda 300,000 - 500,000 hayvanın telef edilmesi adet olmuş. Güç tanrıçası size güç vermek ve dileklerinizi yerine getirmek için sizden kurban bekliyor?

Aslında burada gerçekleşen katliam bir tür güç gösterisidir. Hayvanlar birer birer öldürülüp yere serildikçe, kanları akıtıldıkça insanlar vecde geliyor. Belki tanrıça Gadhimai'nin güç vermesi ve dilekleri yerine getirmesi felan da pek umurlarında değil. Öldürmeden haz alan, heyecan duyan ilkel bir insan dürtüsü ortaya çıkmaktadır. Doğru, biz insanlar aslında et yiyen yırtıcı hayvanlarız. Peki ama bizi öldürse dahi yiyemeyecek durumdaki bir otoburu, kendini savunabilecek hiçbir silahı dahi bulunmayan zavallı bir hayvanı katletmek bizim için nasıl bir güç gösterisi olabilir ki?

Burada dinin insanları katliam yapmaya teşvik konusundaki rolünü de çok abartmamak lazım. Sonuçta boğa güreşi de bir tür sivil katliam gösterisi değil midir. Bir otobur (boğa) ile bir etobur (insan) teke tek döğüşecekler. Binlerce insan da bunu seyredecek. İstisnalar bir yana bırakılırsa boğa her zaman ölmeye mahkum. Çünkü boğa insanı öldürse de yiyemez. Orantılı güç soz konusu değil. Oysa insanın silahsız ve teknolojisiz olarak karşısına bir başka etobur, mesela bir ''aslan'' çıkartılsa idi o zaman gerçek bir mücadele gösterisinden belki söz edebilirdik.

KURBAN KONUSU KESİNLİKLE BİR İSLAM ADETİ DEĞİL! Musevilik, Hıristiyanlık gibi tek tanrılı dinlerin başlangıcına, yani İslam'dan taa 2600 yıl kadar önceki Hz. İbrahim'e dayanıyor. Birçok dinin ritüellerine de girmiş, ama dinin dayattığı, mecbur ettiği birşey değil. İnsanlık geliştikçe bu tür adetleri geride bırakmış. Bu adetin ilkelliğine ilişkin bir eleştiri yaptığımızda da hemen (üstelik İslam adına) savunmaya geçip, ''senin medeni dediğin ülkelerde de insanlar şükran gününde, noelde, yılbaşında hindi kesmiyorlar mı?'' diyorlar. Hayır efendim. Kesmiyorlar; İnsanlar ailece bir araya geldiklerinde hindiyi sofrada görürler. Kimse canlı bir hindiyi satın alıp, boğazından iple bağlayarak çeke çeke evine götürmez. Kimse küvette boğazını kesip kanını ailece alnına sürmez. Amatör cellatlık vahşetine gönüllü talip değildir. Bunun yapıldığı ülkelerde insanların icabında emredildiğinde, ''katli vaciptir denildiğinde'' insan kafası da kesebilecek kıvama geldiklerini görüyoruz.

Toplumda sivil insanların da kan dökmeye yatkın hale getirilmesi eğer özellikle istenen birşey değil ise bu tür katliam adet ve gelenek göreneklerinin tamamen eskide bırakılması gerekir.

İngilizcede Turkey hem Türkiye hem de Hindi demek. Türkçedeki Hindi'ye (Hindistan), Hindistan’da ise ’’Peru’’ deniyormuş. Hindiye Araplar Yunan Pilici, Yunanlar ise Fransız pilici demişler. Ayni hayvan Fransızlar için Hint Pilici’dir. Oysa hindinin anavatanı bu ülkelerden hiçbiri değildir. (İlk olarak bundan 2.000 yıl kadar önce orta Amerika yerlileri tarafından evcilleştirilmiş olduğu bilinmektedir.) DİLİMİZ, DİNİMİZ, ADETLERİMİZ, GELENEK VE GÖRENEKLERİMİZ HER YERDE FARKLI FARKLI.

Vejeteryen olanlarımız dahil aslında hepimiz yırtıcı, etobur, vahşi hayvanlarız.
Ama, MEDENİ OLANLARIMIZ HER TÜRLÜ CANLI YAŞAMINA SAYGI DUYARLAR.
Beslenme ihtiyacımız dışında asla öldürmeyiz, hiçbir canlıya asla eziyet etmeyiz.
Öldürmeyi konu alan her türlü adetlerden ve güç gösterilerinden tiksinti duyarız.
Bunun din, ümmet, millet adına gerekli olduğunun söylenmesi bizde nefret uyandırır
KATLİAM ADETLERİNE VE ONU KUTSAYANLARA SAYGIMIZ YOKTUR

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.