Helen Keller’ın Nazi Öğrencilere Mektubu
Hikayeler / İnsanlık Halleri | Şeniz Erdeniz | Şubat 26, 2018 at 12:22 pmEğer düşünceleri yok edebileceğinizi düşünüyorsanız, tarih size hiçbir şey öğretmemiş demektir.
Helen Keller
1933 Mayıs ayının ortalarında Amerikalılar, Alman üniversitelerinin ‘Alman Olmayan’ kitaplara ilişkin uzun bir liste hazırladığını ve bu listede yer alan kitapların yakılacağını öğrendiler. Bu kitaplar; sadece anti-semitizm değil; politika, kültür ve sosyal alanda da Nazi bakış açısına uygun bulunmamışlardı. Nazilerin “Kan ve Toprak” sloganı ile yücelttiği yerel değerleri dejenere edeceği ve çok uluslu ve kültürlü toplum bilincini aşılayacağı gerekçesiyle yakılma kararı verilen kitaplar arasında; Einstein, Freud, H.G Wells, Hemingway ve Jack London’ın kitapları bulunuyordu. “Nasıl Sosyalist Oldum” kitabının yazarı Amerikalı Hellen Keller da bu listedeydi. Nazi Almanya’sının Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels kitapların yakılması kararı ile ilgili olarak “Alman halkının ruhu kendini yeniden ifade edebilir” demişti. Alman öğrenciler söz konusu kitapları kütüphanelerden toplamak üzere görevlendirilmişti. Sadece Berlin’de 34 adet kitap yakma alanı oluşturulmuştu. Yakılacak kitapları toplama görevine yaklaşık 40 bin kişi katılmıştı. Bir de tiyatro sahnesi planlanmıştı. Buna göre; birkaç öğrenci seçilmiş sembolik kitapları ateşe atarken anlamlı bir konuşma yapacaktı:
Birinci öğrenci: “Sınıf mücadeleleri ve materyalizme karşı milli toplum ve ideal hayat için Marx ve Kautsky’nin yazmalarını ateşe bırakıyorum.”
İkinci öğrenci: “Ruhu kemiren hareketli yaşama aşırı değer biçilmesine karşı asalet ve insan ruhu için Sigmund Freud’un yazmalarını ateşe atıyorum.”
Üçüncü öğrenci: “Alman dilinin barbarca denüstrasyonuna karşı halkımızın kıymetlisinin, dilimizin korunması için Alfred Kerr’in yazmalarını ateşe atıyorum…” gibi…
1.Nazi Almanya’sının bu trajik ayıbı birden bire ortaya çıkmamıştı. Hitler iktidara geldikten sonra tek tek atılan adımlar sonucunda tıpkı İspanyol ve Portekiz engizisyonu ‘actus fide’ gibi titiz ve sistematik şekilde Alman toplumuna uygulanan propagandanın bir sonucuydu. Nazi Partisi tarafından kurulan Alman Nasyonal Sosyalist Öğrenciler Birliği, Hitler’in iktidara geldiğinde başlattığı ‘Alman değerlerine kaşı çıkanlara hayır’ hareketinin en güzel meyvesiydi. Bu birlik, 21 ayrı kentte komiteler kurup, düşüncelerini yaymaya başlamıştı. Bu düşünceler özellikle, Yahudilik, liberalizm, çoğulculuk ve sosyal demokrasi karşıtı görüşler içeriyordu. Nazi Öğrenci Birliği ülkedeki tüm üniversitelerin duvarlarına 12 maddelik bir bildiri haline getirdikleri bu görüşleri asıyordu. Bu maddeler şöyleydi;
Dil ve edebiyat köklerini halktan alır. Alman halkı, Alman dilinin ve edebiyatının kendi kimliğini bozulmamış halde ifade edeceğinden emin olmakla mükelleftir.
An itibariyle Alman edebiyatı ile kimliği arasında bir çukur açılmıştır. Bu çukur tahammül edilemez.
Dilin ve edebiyatın arılığı sana bağlı! Halk, dilini sadık bir biçimde koruma görevini sana verdi.
Asli düşmanımız Yahudidir, ve ona kulak verendir.
Yahudi sadece bir Yahudi gibi düşünebilir. Almanca yazdığında yalan söyler. Almanca yazıp da Alman değerlerine karşı fikirler savunan Alman bir vatan hainidir. Alman değerlerine karşı düşünceler üretip bunları kağıda döken öğrenci ise görevini hafife alıyor demektir.
Yalanı kökten silmek istiyoruz. İhaneti kırmızı demire damgalamak istiyoruz. İstiyoruz ki, öğrenciler sadece bir cehalet durumu içinde bulunmakla kalmasınlar, kültür ve politik bilinç yoksunluğu içinde de bulunsunlar.
Yahudi’yi bir yabancı olarak görmek istiyoruz ve milli kimliği önemsiyoruz. Yahudilerin yayımladıkları İbranice olmalıdır. Bunlar Almanca yayımlandığında, açıkça belirtilmelidir ki bu bir tercümedir. Yazı dilinin aşırı ve usulsüz kullanılması engellenmelidir. Yazılı Almanca sadece Almanlara hizmet etmelidir. Alman değerlerine karşı olan yayımlar edebiyattan sökülecektir.
İstiyoruz ki, Alman öğrenciler özerkçe yapacakları seçim için istek duysunlar ve kapasite sahibi olsunlar.
İstiyoruz ki, Alman öğrenciler Alman dilinin arılığını korumak için istek duysunlar ve kapasite sahibi olsunlar.
İstiyoruz ki, Alman öğrenciler Yahudi entelektüalizmini ve onun Alman entelektüel sahnesinde bulunan hülyalarını alt etmek için istek duysunlar ve kapasite sahibi olsunlar.
İstiyoruz ki, öğrenciler ve öğretmenler Alman değerlerini tehlikeye sokmama garantisi doğrultusunda seçilsinler.
İstiyoruz ki, fakülteler Alman kimliğinin mabedi ve onun tüm gücüyle patlayıp saldırıya geçeceği yer olsunlar…
ABD’li düşünür ve aktivist Helen Keller sıra dışı bir kişilikti. Bebekliğinden itibaren kör, sağır ve dilsizdi. Engellerine karşın başardıkları (yazdığı makaleler ve bir dizi kitap) onu önemli bir düşünür ve aktivist olmanın yanı sıra efsanevi bir kişilik haline getirdi. Helen Keller, Almanya’da kitapların yakılacağını öğrendiğinde, kitaplar yakılmadan bir gün önce Almanya’daki Nazi Öğrenci Birrliği’ne yönelik açık bir mektup yazdı. Bu mektupta, özellikle o dönem Almanya’da yaşanan baskı ve barbarlıklara atıfta bulunulsa da Keller’in düşünceleri zaman ve yer ile sınırlı kalmayıp, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Kitapların yakılmasına artık sık rastlanmasa da ne yazık ki yerlileştirme ve millileştirme kaygısıyla bilgiye erişimin kısıtlanması, bilginin ve düşüncelerin yasaklanması, yok sayılması halen varlığını sürdürmektedir. Helen Keller’in Nazi öğrencilere yönelik yazdığı mektubun çevirisini sizlerle paylaşıyoruz:
Alman Öğrenci Birliği’ne;
Eğer düşünceleri yok edebileceğinizi düşünüyorsanız, tarih size hiçbir şey öğretmemiş demektir. Tiranların en büyük gayreti, daha önce olduğu gibi bugün de, düşüncelerin yayılmasını engellemek ve onları yok etmektir. Ancak, yok etmek istedikleri o düşünceler, sonunda tiranları yok etti.
Benim kitaplarımı yakabilirsiniz. Benim ve Avrupa’nın en parlak beyinlerinin kitaplarını… Ancak o kitaplardaki fikirler, milyonlarca kanalla hızlı bir şekilde yayılmayı ve başka akıllara ulaşmayı sürdürürler.
Kitaplarımın tüm haklarını dünya savaşında yaralanan Alman askerlerine verdim. Alman halkı onlara karşı olan merhamet ve sevgimden şüphe duymamalı.
Hoşgörüsüzlüğünüzün nedeni olan ağır durumları kabul edebilirim. Ancak her şeyin ötesinde bağnazlığınızın ve adaletsizliğinizin henüz doğmamış kuşaklara bıraktığı ağır lekeyi kabul etmiyorum.
Yahudilere uyguladığınız barbarlığın burada bilinmediğini sanmayın. Tanrı uyumaz! O bir gün olanların hükmüyle sizi ziyaret edecektir. Ve başınıza geleceklerin en iyisi boğazınıza bağlanan taşla denize atılmak olsun. Kötü ve nefret edilen adamlar olarak hatırlanacaksınız.
Helen Keller
Helen Keller
Helen Keller’in mektubu Almanya’da kitapların yakılmasını engelleyemedi. Ancak, bu mektubun yazılmasından 5 yıl sonra bir başka kitap yakma planı daha yapıldı. Bu kez Avusturya’da -ülkenin Nazilerce ilhakından önce- istenmeyen kitapların yakılacağı duyulduğunda Avusturyalı üniversite öğrencileri, Avusturya Devlet Kütüphanesi’ndeki kitapları toplanıp yakılmasına yardımcı olmak yerine onları toplayıp gizli bir yere sakladılar. Keller’ın 5 yıl önce Alman öğrencilere yazdığı mektubu bu kez Avusturyalı öğrencilerin kitap yakma kararına karşı protestolarının çıkış kaynağı olmuştu. Avusturyalı genç kadınlar ve erkekler 1933’te yayınlanan mektuptaki mesajı almışlardı. Bugün Helen Keller’ın mektubu, sadece bir dönem yaşanan Nazi barbarlığına yönelik değil, her dönem baskıcı rejimlerin kuralları altında yaşayan tüm insanlığa yönelik yazıldığı kabul edilmektedir.