İstismar, Sömürü
Sözlük | canakci | Aralık 20, 2018 at 3:34 pmİstismar kavramı sömürü / semere’den (meyve, fayda, kâr) geliyor. İnsanoğlunun en temel en doğal becerisidir istismar. İnsan rasyonel olarak hayatta “her şeyi” meyvesini tatmak / faydasını görmek / kârını elde etmek için yapar. Aklı ve vicdanıyla bunu da çok iyi becerir. Kendisine hiçbir getirisi olmayan bir şeyi niye yapsın? Şu doğada bir şekilde yararlanmanın yolunu bulamadığımız canlı/cansız sanırım hiçbir şey yok. Atın eşeğin sırtına biner, maymunu Hindistan cevizi toplamakta, ineği sütünü sağmakta kullanırız. Ama buna biz istismar (suiistimal) demiyoruz, kullanma (istimal) diyoruz çünkü bunları içinde cebir şiddet ve kandırma korkutma kışkırtma olsa dahi doğaya, bitki ve hayvanlara karşı olduğunda hoş görmek durumundayız, yaradılışımız böyle. Sadece insanları kullanma konusunda “”İstismar”” kavramı ve bu kavramın kendisinin kötüye kullanımı durumu ortaya çıkıyor.
Ayn Rand’ın deyişiyle, en asil eylemi üretkenlikteki başarısı, sahip olduğu tek kesinlik aklı ve hayatının en ahlaki gayesi kendi mutluluğu olan cesur bir yaratıktır insan… Ama, kendi yarattığı soyut bazı hükmî antitelerin gerçekten kölesi olmuştur. Kandırma, korkutma, kışkırtma ile ve yeri geldiğinde cebir şiddet de kullanılarak işletilen bu hükmi antiteler birey kişileri kendilerine kul köle haline getirebilecek kolektif güçle donatılmışlardır. Bu soyut varlıkların kontrolü her ne kadar belirli insanların elinde, ve amaçları da onların amaçlarıyla sınırlı gibi görünürse de aslında öyle değildir.
“”Din, devlet, toplum”” gibi süper ilahi antiteler (ve onların alt birimleri olarak teşekkül eden bu yapıların) bireylerin herbiri ve hepsinden bağımsız kendi ruhları ve amaçları vardır. Farklı yapılar gibi görünseler de hepsinin ortak amaçları birey insanları ele geçirip kendine kul köle etmek, yani istismardır.
Aklımız bize bir insanın aklının ve emeğinin ürününü diğer insanlarla karşılıklı “”rızasıyla”” paylaşması gerektiğini, aksinin “”istismar”” olduğunu ve asla kabul edilemez olduğunu söylüyor. Ama işte gerçekten kelimelerin suistimali tam da bu noktada başlar. İnsanların aklını ve iradesini hiçe sayan, kendisini kul/köle haline getiren bir hükmetme sistemine gerçek bir rızası olabilir mi? Bu iş daima cebren ve hile ile gerçekleştiriliyor. Halkın olmayan rızası fantastik metotlarla yeniden inşa edilip sanki varmış gibi bir hale getiriliyor. Bunun için kelimeler, kavramlar bile istenmeyen anlamı istenenin içine boca edecek şekilde yeniden kurgulanıyor, düzenleniyor. Birey için ayıp, günah, suç saydığımız her şey ama her şey bu soyut antiteler üzerinden kavramlara müdahale edilerek onlar için hak ve mübah hale getirilebiliyor. Kandırma korkutma kışkırtma sistemi içinde çoğu kavramın siyaseten kullanışlı hale getirilmek üzere biri olumlu diğeri olumsuz olmak üzere iki anlamı var. Ayni şey eğer birey kişilerin edimleri ise olumsuz, soyut antitelerin edimi ise olumlu olabiliyor. “Söyledi, bildirdi, ifade etti” yerine “”ileri sürdü, iddia etti, savundu”” denilerek önyargı yüklemesi yapılıp, eğitim, medya kurumları insanları çok küçük yaştan itibaren çeşitli dogma ve doktrinlerle koşullandırma işine memur ediliyor. Hükmi antiteler insanları kendisine karşı yaklaşımı açısından yargılayıp, biz ve ötekiler diye iki gruba ayırıyor. Şeffaflığa hiçbir ölçüde izin vermeyip, tüm verileri kendinde toplayıp istediği gibi manipule etme yoluna gidiyor. Bazı insan haklarının hak olmayabilmesi, bazı ifadelerin ifade özgürlüğüne girmemesi ve suç sayılması mümkün hale geliyor. Yargı, emniyet ve güvenlik kurumları ifade edilen amaçlarının tam tersine halkın bir kısmı için yaşamı adaletsiz, emniyetsiz ve güvencesiz yapmakta kullanılıyor. Din kurumları yolsuzlukların hırsızlık olmadığına dair fetva verirken, hunharca işlenen bazı işkence ve cinayetler “”başarıyla etkisiz hale getirme” olarak nitelenip taltif edilebiliyor. Akademik ünvanlardan esas olarak yönetimi haklı ve başarılı gösterme amacıyla yararlanılıyor. vb. “”İstismar ve Sömürü”” kavramının esas anlamları tam olarak budur.