Kelimelerimizi Çalmışlar..
Sürekli Söyleşi | canakci | Mart 27, 2019 at 7:26 am– Yaa… kim… İlk defa senden duyuyorum, nasıl olmuş?
– Kelimelerimizin içinden asıl anlamlarını alıp boşaltıp yerine sahte anlamlar yükleyip bize geri vermişler. Biz onları hala eskiden bildiğimiz asıl anlamlarının yerine kullanmaya, öyle anlamaya devam ediyoruz. Bir örnek vereyim mesela sence “vatan” nedir?
– İçinde yaşadığımız ülke, toprak
– Sen öyle san… Vatan hükümettir, yani hükümdardır. Vatan için ölmek demek de o hükümetin iktidarı için ölmek demektir. Vatanı kurtarmak demek o iktidarın bekası (sürdürülmesi) yani yıkılmaktan kurtarılmasıdır. Vatana ihanet etmek o iktidar sahiplerine kulluk etmekte ve buyruklarına biat etmekte çekince göstermektir.
– Düşman vatanın böğrüne hançerini saplarsa?
–Düşman dediğin “alternatif bir iktidar” yani “yeni bir hükümet” adayıdır. Tıpkı tanrıya şirk koşmak gibi ona sıcak davranmak da senin işleyebileceğin suçların en büyüğüdür, senin katlini vacip hale getirir.
– Şirk koşmak?
– Sen eğer sana koşullandırması yapılan tanrıdan şüphe eder de başka alternatif tanrıların varlığını sorgulamaya kalkarsan o zaman işte bu en büyük günahı (şirk koşma) işlemiş oluyorsun. Ayni şekilde o tanrının senin başına çoban diktiği hükümdara (ulu-l emr’e) biat ve itaat etmen de şart. Onun iktidarı uğruna onun düşmanlarıyla cihat ederken ölürsen şehit, kalırsan gazi olursun.
– Hükümdarın makûs talihi sonucu eğer cihat yenilgiyle sonuçlanırsa vatan ne olur?
– Ülke yerinde durmaya devam eder, sadece sen vatan toprağıyla birlikte yeni bir hükümdarın malı haline gelirsin. Artık eski hükümdar yerine yenisi senden vergi almaya ve sana emir vermeye başlar. Senin ve ailenin durumu eskisinden daha mı iyi daha mı kötü olur bunu hiç bilemeyiz. Eğer eski hükümdarın yönetimine çalışan onun has adamlarından biri idiysen ikbâl ve istikbâlinin kötüye gideceği kesin.
– Çalındı dediğin kelimeler bunlar mı?
– Hayır, siyasi bir anlam ve ağırlığı olan hemen tüm kelimelerimiz tağşiş edilmiş. Mesela millet artık tüm vatandaşlara denmiyor. Millet sadece hükümdarın iktidarını her durumda ne bahasına olursa olsun desteklemeye ve onun için kefen giymeye hazır olduğunu ifade edenlere deniyor. Onların iradesi milli iradedir ve hükümdarın iradesinin ifade ediliş biçimidir.
– 14üncü Louis’nin “l’état c’est moi” (devlet benim) demesi gibi mi?
– Hayır, bu ondan çok daha aşırı azgınlaşmış, halkın iradesini tamamen yok sayma durumu. Mesela “kamu” sözcüğü halk, yani ben, sen, o anlamında mı? Hayır. Kamu aslında “devlet” demek, ama ayni zamanda halk, ben, sen, o anlamına da gelirse devletin (yasama, yürütme ve yargının üçünün birden) kontrolünü ele geçiren kişi hem devlet hem de halk olmuş oluyor. Halk tamamen araçsallaştırılmış onun bedeninin ve ruhunun bir uzantısı haline getirilmiş (varsayılmış) oluyor. Bu durum aslında halkın hükümeti sınırlandırma gücünün, yani kendi varoluşunun tamamen sıfıra indirilmiş olması anlamındadır. Ona, yani hükümdara ve onun siyasetlerine dil uzatan kişi ülkeye (Türklüğe) saldırmış hakaret etmiş gibi sayılabiliyor. Fikrini ifade ederse teröristlik yapmış, terörü desteklemiş oluyor.
– Fikrini ifade etmeyle terörizmin ne ilgisi var?
– Yeni terminoloji ve koşullandırma biçimi bu ilgiyi kuruyor. Birincisi özgürlük artık bugünkü anlamıyla “köle olmamak” anlamında değildir. İzin verilenlerin yapılmasıdır özgürlük. “Özgürlükler sınırsız değildir” şeklinde ifade ediliyor. Yani aslında köle de olsanız “izin verilenlerin dışında” bir şeyler yapmaya kalkışmadığınız sürece özgür sayılıyorsunuz. İnsan haklarınız da bu sınırların içinde kalmaktadır. Mesela izin verilmeyen bir bilgiyi/haberi/yorumu ifade etmeye kalktığınızda “”bu ifade özgürlüğüne girmez, sayılmaz”” deniyor. Eğer öldürülürseniz “etkisiz hale getirildi” olarak ifade ediliyor. Tabii ki teröristin etkisiz hale getirilmesi kamunun “amme menfaatine uygundur”. Kamu bu durumda “hükümdar” değil de halkın ta kendisidir ve en öncelikli korunması gerekendir. Emniyet ve güvenlik güçleri halkı korumaz, hükümdarı halktan korumak içindir.
– Nasıl yapılıyor bu iş?
– Kandırma, korkutma, kışkırtma kültürü bu işi kurumsallaştırmış. Milli eğitimin, hükümdar medyasının, diyanetin, dil kurumunun vb birçok kurumun esas işi bu. Mesela İran’da hükümdar Ruhani lider “Allah” demek.
– Nasıl yani? Orası cumhuriyet değil mi? başkanı halk seçmiyor mu?
– Evet, ortada bir seçim var. Ama halk seçimde ruhani lider tarafından seçilen iki adaydan birini seçiyor. Aslında kimin kazanacağı önceden belli. Halkın önceden hiç tanımadığı adaylardan birisi ilerici öbürü muhafazakar olarak lanse ediliyor. Tabii halk ilerici denileni seçiyor. Böylelikle seçmiş oluyor. Ama aslında tüm kontrol ruhani liderin elinde. Her sene 300 kadar kişi idam ediliyor. Çoğunun suçu “Allaha savaş açmak”. Tabii Allah adına konuşabilen sadece o olduğu için savaş Ruhani Lider Hameney’e muhalefet edilerek yapılabiliyor. Yani orada o kişi bizzat Allah koltuğunda oturmaktadır.
***