Web 3.0, Semantik Web
Gelecek De Gelecek | canakci | Ekim 1, 2022 at 3:47 pmGünümüz merkezi hükümetlerinin kurduğu boğucu sosyoekonomik yapıya karşı alternatif desentralize (merkezsiz) bir sosyal düzen olarak “teknoliberteryenizm”i öneren politik felsefe bunun gerçekleşebilmesi için “olmazsa olmaz” bazı temel araçlardan oluşan bir altyapıya da ihtiyaç duymakta idi. 19. yüzyıldan bu yana “Devlet yıkılsın” diyenler (anarşizm) bu konuya hiçbir çözüm bulamadıkça fikirleri bu güne kadar kadar hep atıl kalmak zorunda kaldı. Ama işte artık hükümetsiz küresel bir yapının oluşması için gerekli tüm araçlar birer birer ortaya çıkmakta. İşte nihayet Web 3.0 ya da Semantik Web denilen altyapı da günümüzde bunun çatısını oluşturmaktadır. Devletlerin tekel konumundaki fonksiyonlarının küresel çapta tamamen devralınması (ikamesi) için belki daha hayli (highly) emek ve çok fırın da ekmek yenmesi gerekecektir, o yüzden belki “artık her şey daha şimdi yeni başlıyor” da diyebiliriz.
Gereksinim duyulan bu araçlardan ilki “”özgür iletişimi”” yani kişilerin erişimi engellenemez, kısıtlanamaz, gözetlenip, izlenemez, denetlenemez biçimde birbirleriyle ile iletişim kurabilmelerini sağlayabilecek fiziksel aktarım ortamı. Örneğin tamamlandığında 42 bin kadar uydudan oluşması planlanan Günümüz teknolojisinin ürettiği “”Skylink uydu konstelasyonu”” (alternatifleriyle birlikte) küresel olarak bu ihtiyacı karşılayabilecek nitelikte görünmektedir. Halen hemen hemen hazır hale gelmiş durumda. Bu ortam ileride her türlü fiziksel malların aktarımlarını gerçekleştirecek “insansız” kargo sistemlerini de idare edecek bir yapıya ulaştığında “fiziksel/virtüel” her türlü aktarımın (münakalatın) tamamen insanlı merkezcil yönetimlerden bağımsız hale geleceğini kolaylıkla öngörebiliriz.
SpaceX tarafından kurulan Starlink küresel uydu internet ağı 2023 yılından itibaren cep telefonlarını da birbirine bağlayacak. Uzaya yerleştirilmesine 2019’da başlanan ve şu anda sayısı 3 bini geçen alçak yörünge (LEO) uyduların ileride ulaşması beklenen nihai sayı 42 bin. Halen 200 Megabite kadar genişbant internet hizmeti veren ağın abone sayısı 2022 haziran itibariyle 500,000’i aşmış.
Fiziksel aktarım ortamı hazır olduğunda ihtiyaç duyulacak ikinci şey Türkçede “sivil resmiyet” olarak adlandırabileceğimiz kavram. Yani gerçekleri doğrulayacak, hakikiliğini onaylayıp (authenticate) belgelendirecek ama “merkezsiz” ve tercihan “tam otomatik” bir makam/merci. Her türlü güvenlik kavramı da bunun içindedir. (Çünkü bu belgeleyip onaylama insanlar aracılığıyla yapıldığında her zaman işin içine şeytan karışabiliyor.) Dilimizde “resmi” kavramı ile “devlet” iç içe olduğundan bu kavramı algılamakta biraz güçlük çekiyoruz. Oysa ortada merkeziyetsiz ve sivil (medeni) bir toplum düzeni olabilmesi için öncelikle ve kesinlikle buna gerek var. İşte, günümüz teknolojisi “sivil resmiyeti” üretmekte kullanılabilecek temel yapıtaşı olan “blokzinciri” de çoktan üretmiş durumda. Merkeziyetsiz (devletsiz) para, tapu, kimlik belgesi gibi bir toplum için olmazsa olmaz her türlü kayıtların tutulması ve muamelatı(transaksiyonu) bu teknoloji sayesinde eskisinden çok daha hızlı, güvenli ve verimli biçimde (insansız olarak) üretilebiliyor.
Üçüncüsü ise tüm bu bireysel resmiyetin ürettiği kayıt, kuyut mal ve transaksiyonlarını güvenlikli ve fizibil biçimde taşıyabilecek yazılım platformları. İşte, “Web 3.0” ya da “Semantik Web” bu eksikliği gidererek yeni dünyanın çatısını oluşturabilecek asıl şey gibi görünüyor. Eskisinin nesi eksikti diyenleriniz olabilir. Web 2.0 video ve sosyal geyikler için kullanılmaya devam edebilir. Ama bireyden bireye değere karşı değer aktarmaya, güvenli ödemeye teşriki mesaiye ve yapay zekalara uyumlu değildi. Büyük teknoloji şirketlerinin (big tech) ve dolayısıyla devletlerin tahakkümü altında idi (halen de öyle).
Bireylerden oluşan halkın (non-governmental public) blokzincirlerini ve akıllı makineler arası anlık iletişimi özgür ve güvenlikli biçimde taşımaya tam uygun değildi. Küresel özgür iletişim için gereken yazılım şartlarını taşımıyordu. Çin gibi devletler web’i tam olarak halkın tam özgürsüzlüğünü sağlama aracı olarak kullanabiliyordu. Özellikle “sentience computing” gibi bir yapay zekâ alanı kamunun(devletin) halkı tam olarak köleleştiren bir düzen kurabilmesine tam elverişli idi.
İnsanların yaratmak/üretmek zorunda olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İşbirliği, uzmanlaşma, iş bölümü, aklın ve emeğin paylaşımı gerekli. Her insan gurur duyacağı bir şeyler yaratmak/üretmek üzere motive edilmek zorunda. Sözgelimi para;
Para, bir mübadele (değiş tokuş) aracıdır. Ortada değiş tokuş edilecek ürünler ve onları üretecek insanlar olmazsa para da var olamaz. Para aslında birbiriyle iş yapmak isteyen insanların değere karşı değer verme ilkesinin maddi biçimidir. Ürününüzü gözyaşları karşılığında isteyen mızmızların ya da onu elinizden zorla alan yağmacıların aracı değildir para. Onu ancak ”yaratan/üretebilen insanlar” mümkün kılmıştır.
Paranın sahipliğini gerçek yaratan/üreten insanların elinden alıp üretmeyle hiç ilgisi olmayan insanların oluşturduğu bir yapıya (kamu) verirseniz işte o zaman şimdi karşı karşıya olduğumuz tüm sorunların birden (kleptokrasi, enflasyon, devalüasyon, işsizlik, pahalılık) ortaya çıkması kaçınılmaz.
İyi olan şey insanlar bir sorunla karşılaştıklarında, içlerinden bazıları zihnini yaratıcı olarak kullanıp o sorunu çözecek bir şey yaratabiliyor. Tam olmasa da çözüm yolunda en azından bir adım geliştiriyor, sonra bir başkası onu geliştiriyor. En sonunda bir bakıyorsunuz sorun çözülmüş gitmiş. Çözülemeyen yani çözümü geciken sorunların gecikmesi aslında hep çözümü sürekli yanlış yerlerde aramamızdan kaynaklanıyor.
Devlet (hükümet / kamu) sorunundan kaynaklanan ekonomik ve sosyal sorunlarımızı çözecek (iyileştirecek) olanlar devletliler (siyasetçi ve bürokratlar, kamu akademisyenleri…) değil ki? Bu sorunların “devletçil” bir çözümü yok. Ahmet veya Mehmet’in iktidara gelmesi neyi değiştirir?. Birinden biri belki sorunların biraz daha ağırlaşmasını engelleyebilir ama temel hiçbir sorunu çözemez; çözemez.
Çevre kirliliği, küresel ısınma, savaşlar hepsi devletlerden kaynaklıdır ama devletliler tarafından çözülemez. Birileri eğer havadaki azotu alıp amonyağa çevirmeyi (Haber-Bosch) keşfetmeseydi açlık ve kıtlıktan insanların kitleler halinde ölüp gitmesini hangi ulu hükümdar engelleyebilirdi ki? Sivil birileri eğer aşıyı ve antibiyotikleri keşfetmeseydi bulaşıcı hastalıklardan telef olmamızı hangi iktidar engelleyebilirdi. Bu gün hala var olan en ciddi sorunlarımızın pek çoğu hükümetlerden kaynaklanıyor ama hala (olduğu kadar) var olan huzur ve refahımızın hiçbir kısmını hükümetlere borçlu olmadığımızı düşünüyorum. Çözüm yeni teknolojilerde. Kalubeladan beridir mecbur ve mahkûm olduğumuz devletlerden (hükümdarlardan) kurtulmamız eğer bir gün mümkün olabilecekse bunun temelinde size yukarıda anlattığım teknolojilerin devletin fonksiyonların ikame edebilmesi olacaktır.
Çünkü sonuçta devleti (ve siyaseti) ikame etmeyi başarabilecek olan “”hakikiliğin doğrulanması”” işi temelde blokzincir gibi basit yapıtaşlarına dayanıyor. Bununla mesela kriptopara ve bürokrasinin ürettiği tüm ürünleri üretip kamu birimleri ve bankalar gibi binlerce aracıdan dolaşmasına hiç ihtiyaç olmadan doğrudan paylaşabiliyoruz.
Günümüzde (kapitalist, sosyalist, faşist olsun) her türlü devlet gücünü üretim araçlarına doğrudan veya dolaylı olarak hâkimiyetinden alıyor. Bu şekilde mülksüz çoğunluk kendi üretiminin sahibi olamadığından bir tür emekçi köle konumundadır. Oysa endüstri 4.0 çağında insan emeği de giderek değersizleşmektedir. Bu düzende (ister beyaz yaka, ister mavi yaka olsun) tüm emekçilerin payına düşen iş “tekrara dayalı” ve ne durumda ne yapılacağı önceden belirli olan işler. Yani günümüzde bunların hepsi akıllı makinelere aktarılabilir hale gelmiş, emekçinin maliyet etkinliği kalmamıştır, Serbest piyasada akıllı makinelerle rekabet etme şansı yoktur.
Peki, endüstri 4.0 ile işçi yerine makine çalıştıran ve makine üzerinden tüm emek giderini de kendi hesabına kazanan kapitalist ürettiği ürüne müşteriyi nereden bulacak? İş piyasasından çekilen emekçi neyle yaşayacak, hayatını nasıl anlamlandıracak? Kapitalist malını kime satacak? Böyle bir düzenin sürdürülebilirliği olmadığı çok açık. Emekçi emekçi olarak kalamaz, artık sınıf değiştirmek zorunda.
Tüm emekçiler artık bir tür kapitalist rantiyeye dönüşmek, kendi aklını makineninkiyle birleştirip üretmek, onun rantını yiyerek yaşayan akıllı girişimciler olmak zorunda.
Çok değil bundan sadece 40 yıl önce yurt dışıyla iş yapabilmek için en azından bir “telex” makineniz olmak zorunda idi. Bu makinenin kendi fiyatından ziyade PTT’nin sınırlı sayıda tuttuğu hattını satın almak çok pahalı idi. (Şimdiki taksi plakaları gibi teleks hattının hava parası da makineden çok daha pahalı idi. (Sanırım maliyeti bugünkü IPhone 13’lerden en az 2-3 tanesine yeterdi.) İthalat ihracat rantlarının en büyük kısmı, haraçlar, vergiler, bankalar, bakanlıklar, PTT gibi kamu tekelleri arasında dağılırdı.
Eğer rüşvet işlerini iyi bilen bir gümrükçünüz, bankacınız vsniz olmazsa paranız gitmez/ gelmez, malınız kaybolur veya bozulurdu. Şimdi bugün bir *Tesla Pi telefon ve Skylink* bağlantınızla bunların hepsini ve çok daha fazlasını anında yapabildiğinizi düşünün. En önemlisi de hiç bilmediğiniz sayısız mevzuat ve prosedürün (ve lisan bilgisinin) bilmenizin tamamen gereksiz hale gelmesidir. Aptal da olsanız yapay zekâlar sizi süper akıllı hale getirebilir. Bütün bunların başarılmasında hangi siyasetçinin, hangi büyük devlet büyüğünün bir katkısı var ki? Sorarım size, onlardan ne kadar çabuk kurtulabilirseniz o kadar daha şanslı olmaz mısınız?