1968
Hikayeler / İnsanlık Halleri, Sürekli Söyleşi | Cumhur Baskan | Aralık 30, 2022 at 10:38 amDünya, iki büyük savaşın uğrattığı büyük yıkımın ardından büyük bir toparlanma hamlesine girişmiş bilim, sanat teknolojide eskinin değerlerini yıkıp geçen muazzam bir sıçrama yaşanmıştı. Uzay çağı başlamış Sputnik’ten(1957) bu yana dünya ve çeşitli gezegenlerin çevresine 6-7 ülkenin 100 kadar uydusu fırlatılmış, sadece ay’a bile 15 kadar sefer yapılmıştı. Ertesi yıl Neil Armstrong’un Ayda yürüyeceği Apollo 11 uçuşa hazırlanmakta idi. Elektronikte yarı iletken devri başlamış en küçüğü ceviz büyüklüğündeki radyo lambalarından (vacuum tube) mercimek büyüklüğündeki transistörler devrine çoktan geçilmişti. İlk analog entegre devre örnekleri de yapılmış ama henüz daha digital devre elemanlarından (chip) hiçbiri üretilmemişti. Türkçe’de bilgisayar sözcüğü dahi icat edilmemişti ve Türkiye’de henüz sadece 1-2 tane bulunan kimsenin görmediği o dev (mainframe) makinelerin adı basında “kompüter / elektronik beyin” veya “aybiem” olarak geçiyordu.
Alvin Toffler teknolojinin hızla ayni anda ve çok boyutlu gelişmesinden kaynaklı “Gelecek Şoku” nun hepimizi vurmaya başladığını anlatan 624 sayfalık “The Future Shock” kitabını 1968’de yazmıştı. Kitap toplumun muazzam bir yapısal değişimden geçtiğini, sanayi toplumundan “süper sanayi toplumuna” doğru bir devrim geçirdiğini, hızlı teknolojik değişimin yol açtığı sosyal felç durumunun insanı bunalttığını anlatıyordu. Teknolojik ve sosyal değişim hızının insanları bağlantısız bıraktığını ve “yıkıcı stres ve yönelim bozukluğundan” acı çektiğini – gelecek şoku yaşattığını savunan bu kitap kısa sürede 6 milyondan fazla satarak bestseller olmuştu.
Türkiye’de ise DPT’nin hazırladığı kalkınma planının önsözünde şöyle yazıyor:1968 – 1972 yılları arasındaki topyekûn kalkınmamızın ana çerçevesini çizen İkinci Beş Yıllık Plan, uzun çalışmalar sonunda hazırlanmış ve meclislerimizin çok titiz ve değerli tetkikinden geçerek kabul edilmiş bulunmaktadır. Her türlü kalkınma çabasının hedefi, insanı memnun ve mes’ut etmektir. Bu güzel ve büyük bir hedeftir. Erişilmesi kolay olmayan bir hedeftir. Bizim siyasî felsefemizin temelinde mamur ve müreffeh Türkiye’yi yaratma amacı vardır. Kalkınma Planımızın temel hedefini Türk vatandaşının mesut ve müreffeh hale gelmesi, yüzünün gülmesi teşkil eder. Bu amaca erişebilmek için evvelâ inanç sahibi olmak lâzımdır. Biz herhangi bir müşkülden yılmadan ve herhangi bir engel karşısında tereddüde düşmeden mamur ve müreffeh Türkiye hedefine ulaşacağımız hususunda tam inanç içerisindeyiz. İkinci Beş Yıllık Plan devresinde millî gelirimiz her yıl % 7 artacak ve fert basma düsen gelir 2600 liradan 3200 liraya yükselecektir. Nüfusu yılda % 2,6 gibi yüksek bir oranla artan memleketimizde fert ba şına daha yukarı bir gelir artışı sağlayamamanın nedeni ortaya çıkar.
Daha sonraları günlük hayatımıza yoğun biçimde girecek “dijital” elektronik devre donanımlarının temel yapı taşları 1968 itibariyle henüz ortada yoktu ama yarıiletken ve pasif devre elemanlarının bir silikon plaka üzerinde birbirine bağlı olarak üretilmesi demek olan IC (entegre devre) elemanları yapılmaya başlanmıştı. Dijital devrenin temeli olan “1” ve “0” konumlarını oluşturan ilk flip flop ve latch (mandal ) devreleri 1968’de yapıldı ve ondan sonra çok hızlı bir biçimde evrimleşti. Bunlar sadece dinamik bir 0/1 değerini işlemek için 6-8 yarıiletkenli devre bağlantısından oluşur. bunlar birbirine çeşitli şekillerde bağlanarak tüm mantık devreleri ve bellekleri onların birbiriyle birleşimleriyle de mikroişlemci vb devreleri oluşturur. Böyle çok sofistike dijital devreler bulunduran çok bacaklı tümleşik devre elemanlarına chip (yonga) deniyor. Günümüzde (2022) nanoteknoloji (5 nm yarı iletken üretim teknolojisi) kullanılarak bir mikroişlemci çip’inin içine 114 milyar transistör sığdırılmış, 3 nm teknolojisi ile küçültme ve hızlandırma devam etmektedir. .
1968’de Türkiye’de yerli buzdolabı, çamaşır makinesi, ocak, elektrikli fırın, transistörlü radyo üretimleri başlamıştı. Alaturka tuvaletten alafranga klozetlere kısmen geçilmiş, Ama tuvalet kâğıtları henüz yerli üretilmeye ve kullanılmaya başlanmamıştı.(Batı’dan 90 yıl sonra 1970’de başlandı). Ama asıl sorun alaturka taharetin gerektirdiği küçük farkın yani su borusu için klozet taşına küçük bir delik eklenmesinin bir türlü başarılamamasıydı. O deliğin eklenmesi 1990’ların ikinci yarısını buldu.
1968’de ışık yayan diyotun (LED) yeşil ve kırmızı olanları yapılmıştı ama RGB’nin üçüncüsü olan ana renk mavi 2014 yılına kadar (yarım yüzyıl boyunca) bir türlü ortaya çıkmadı. O yüzden 2014’de mavinin ortaya çıkması devrim niteliğindeydi ve üç japon fizikçi Nobel ödülü aldılar. Çünkü mavi olmayınca beyaz ışık kaynağı ve dolayısıyla bugünkü TV ve cep telefonları gibi her büyüklükteki görüntü ekranı yapılamıyordu.
1968’de Türkiye’de ilk defa önce 1 saat olarak başlayıp kısa sürede saat 20:00–24:00 arası günde 4 saate çıkan tek kanal siyah beyaz TRT TV yayınları başlamıştı. TV cihazı üretimi de başladı, ama tüm üretim ana komponentlerin kit halinde hazır ithal edildiği yabancı patentli montaj asamblaj endüstrisi modelindeydi. Araçlarda transistörlü radyo yanı sıra bazı dolmuşlarda sarsıntılı yol koşullarında bile 45’lik plakları çalabilen pikaplar görünmeye başlamıştı. Ama henüz kaset teypler yoktu. Kaportası cam takviyeli polyester malzemeden yapılan ilk milli otomobil Anadol’un seri üretimine de o yıl başlanacaktı.
1968’de Radyo Televizyon yayınları (TRT) ve İletişim (PTT) olmak üzere anayasaya göre henüz kamu tekeli idi. Kargo şirketi kurmak yasaktı. Sivil kablosuz telsiz iletişim (halkbandı CB dahil) vatandaşa tamamen yasaktı. Yurtiçi mektup bir haftada, Avrupa/ABD ‘ye ise bir ayda gider, bazen yerine hiç ulaşmadığı da olurdu. Eve telefon bağlanması için başvuru harcını ödemenizin ardından 10-20-30 yıl gibi belirsiz bir düre beklemeniz gerekirdi. Şehirlerarası ve uluslararası telefon görüşmesi hem çok gecikmeli beklemeli ve hem de çok pahalı idi. İşyerlerinin çoğunda tüm evrak elle yazılır daktilo önemli devlet dairelerinde olurdu. Ama yazım hatası olmayan evrak neredeyse istisna idi. Yazı aktarabilen tek araç olan teleks (teletype) yurtdışı ile çalışmak zorunda olan pek az sayıdaki büyük işyerinde bulunuyordu.
Dünyada Beatles’in ardından genç erkekler saç uzatmaya başlamışlar, bol İspanyol paça pantalonlar, bol renkli desenli gömlekler moda olmuştu. Hitchhiker (otostopçu), Backpack (Sırt çantası), “Turn on Tune in, Drop out” , Transandantal meditasyon gibi yeni sloganlar, kavramlar ve ürünler ortaya çıkmış, Avrupa’dan kalkıp otostopla Katmandu’ya gitmek gibi daha önce denenmesi hayal edilemeyecek şeyler yapılabilir olmuştu. Gençlikte genel bir başkaldırı, underground, düzene itiraz, savaş karşıtlığı, nükleer karşıtlığı, feminizm, çevrecilik vb akımlar ortaya çıktı. Budist rahipler meydanda kendilerini yakmasının ardından Vietnam savaşı karşıtlığı ve vicdani red’cilik ABD gençliğinde çok yayıldı. Bizde ise solculuk DevSol Dev Genç, Doğu Perinçek’in siyasal eylemciliklerinin başladığı yıllar. Her gün yeni bir örgüt ortaya çıkıyor. Sol mitoz bölünme içinde. Üniversiteli kızların dizden 25 santim yukarısına kadar çıkan mini etekleri giymeye başlamaları bizde de artık yadırganmıyor. Başörtüsü serbest ama başörtüsüyle okula gelenlerin sayısı mini eteklilerden çok daha az.
İlk örnekleri 1950’lerde piyasaya sürülen doğum kontrol hapının (The Pill) batıda halk tarafından denenip zararsız ve kesin etkili bulunmasının ardından muhafazakâr cinsel ahlak değerlerini tümden değiştiren bir cinsel devrim ortaya çıkmıştı. Farklı cinsel tercihlere toplumdaki hoşgörünün yaygınlaşması ve toplumsal hoşgörünün yükselmesinin ardından İskandinav ülkelerinde hardcore pornografiyi yasallaştıran yasa değişiklikleri gerçekleşmiş ama 1968 itibariyle bu henüz ABD ve Avrupa’nın her tarafına yaygınlaşmamıştı. İnanılmaz ama hardcore’un yasallaşması ve seksci dükkanlarının açılması bazı Avrupa başkentlerinden önce İran başkenti Tahran’da olmuş. O sırada İmam Humeyni henüz Türkiye’deki sürgünden ayrılıp Necef’e geçmiş bulunmaktadır. Süleyman Demirel hükümeti bakanlar kurulunu toplayıp soft Playboy dergisinin Türkiye’ye girmesini yasaklama kararı alıyor.
1968’de henüz TL değerini büyük ölçüde düşürecek enflasyon dönemleri başlamamış. 1 doların değeri 10 TL’den az. O günden bu güne olan dolardaki değer kaybını da hesaba katarsak, o günün 1 TL’sinin reel değerinin şimdiki Yeni TL nin 20 katı olduğunu kabul edebiliriz. 2002’deki 6 sıfır atılışını da hesaba katarsak o günden bu güne paramızın değerindeki reel kaybın yaklaşık 20 milyon kat olduğunu buluruz.