Yoksa Siz de Woke musunuz?

Sürekli Söyleşi | | Haziran 9, 2023 at 11:38 am

― ‘Woke’ ne demek ki?

― Kökeni 50’lere dayanıyor ve o zamanlar eşitlikçiliği savunan siyahî aktivistler için (olumlu anlamda ) “kendi yerinin farkında olmaya” işaret ediyor. Yakın zamanda sözlüğe giren bu sözcüğü Merriam-Webster, “Önemli gerçeklere veya sorunlara, özellikle ırksal konulara, sosyal adalete ve ırksal eşitliğe dikkat eden”” gibi açıklıyor. Ama hızla anlam kaymasına uğradı ve günümüzde bu sözcük medyada genellikle karşısındakine bir şekilde saldırı/suçlama biçiminde kullanılıyor.

― “Woke”, toplumsal konulara duyarlı, gerçeklerin farkında olan, uyanık kişi demek değil mi?

― Evet ama ABD’de ve Fransa’da aşırı sağ ve merkez sağ siyasetçiler; sosyalist, liberal yahut ilerici olarak tanımlanan insanları, ayrımcılık üzerine çalışan akademisyenler ve hatta eşit haklar için mücadele eden aktivistleri sürekli aşağılamak için kullanmaya başladı.

Aslında Woke diye bir ideoloji yok. Her tarafta bir şeylere şiddetle karşı çıkan muhalefet eden insanlar var. Muhalefet ettikleri şeyler de öyle uyduruk önemsiz şeyler değil. ABD polisi her sene 1000’den fazla vatandaşını vurup öldürüyor. Haklı olması imkânsız ama genellikle kanunen korunduğu için haklı da çıkabiliyor. Öldürülenlerin çoğunun siyahi öldürenlerin de beyaz olması yeni bir siyah aktivizmi türü doğurdu (Ferguson ve BLM isyanları) bunun içinde beyazlar da var. Ama ekonomik sosyal eşitsizlik, kadınlara haksızlık, çevre sorunları vb pek çok huzursuzluk alanı var. Medyada sosyal medyada, sokağa taşan halde bir huzursuzluklar serisi.

Herkes tarafından anlaşılmayan bu “woke” sözcüğüne zamanla, aşırı sağcı konuşmacıların istedikleri anlamı yükledikleri görülmeye başlandı. Artık sosyal medyada, televizyon programlarında kullanılan bu kelimenin parodisi ve karikatürü yapılmaya başlandı. Her kim neye karşı çıkarsa o woke oldu. Daha önce kendilerini “woke” olarak niteleyen gruplar dahi bugün kendilerini öyle görmüyor ve bu sıfatı giderek “yüzeysel” bir tutumu ifade etmek için kullanıyor.

Hani Thomas Piketty’nin meşhur “”servetin getirisi sosyoekonomik büyümeden fazlaysa toplumda huzursuzluk kaçınılmaz olur”” lafı var ya… işte ben bunları o fiili gelişmenin doğal tezahürleri olarak görüyorum. 

― İyi güzel de bu gavurun Woke’undan bize ne?

― İşte bilakis ben de tam oraya geleceğim.  Zeitgeist küresel. Yani ABD’de Fransa’da İngiltere’de yaşanan bir şey tamamen farklı görünen bir biçimde de olsa ayni dönemde bizde de yaşanıyor. Bizimle ABD’yi çok farklı yapan en temel şey bence gelmiş geçmiş hükümetlerin sürekli yıkmaya çalıştıkları halde başaramadıkları ABD anayasasının haklar bildirgesi ve ”First Amendment (Birinci Değişiklik-FA)” kısmı (1791) hala işletilebilir durumda olup, ifade, basın, din, toplantı ve dilekçe özgürlüklerini korumayı sürdürebilmesidir. Çünkü bu madde ebeveynlerin veya özel işverenlerin değil, sadece hükümetin gücünü kısıtlamaktadır.

― En önemlisi de bu maddelerin Anayasada sadece yazılı metinler olarak kalmaması pratikte titizlikle uygulanıyor olması sanırım.

― Evet. Bu anayasanın iki yüz küsur yıldır kendini ve yasaların hükümranlığını koruyabilmesi sayesindedir ki ABD hükümetinin Daron Acemoğlu’nun Dar Koridor kitabında tarif ettiği koridor sınırları içinde kalması sağlanabilmiştir. Kulağa basit geliyor, ama bunun başarılması gerçekte çok güç ve orada bile savunulması hala devam eden yorum ve tartışma konusu.

Birçok siyasetçi ve gazeteci de  ‘wokism’in, kurban statüsünün sosyal bir kaynak haline geldiği yeni bir ahlaki kültür olduğun ileri sürdü. Mesela kimileri diyor ki; “Shakespeare’in eserleri sorunlu, modası geçmiş fikirlerle, bolca kadın düşmanlığıyla dolu. ırkçılık, homofobi, sınıfçılık, anti-Semitizm ve kadın düşmanlığı” ve okullarda yasaklanmalıdır…” ABD’deki diğer birçok öğretmen, oyunlarının ‘beyazlığını’ sorgulayan Shakespeare’i öğretmeyi reddediyor.  Eşitlikçilik adına, hak ve özgürlükler adına. 

Mesela D. Trump iktidarı ile RTE iktidarı arasında kişilik siyaset ve söylemleri bakımından çok fazla benzerlikler kurulmuştur. Ama Trump kendi iktidarı döneminde bu 5 temel özgürlüğün teknik olarak hiçbirini çiğnememesine rağmen yargılandı, RTE ise hemen her gün en galiz şekilde ihlaline rağmen dokunulamaz konumda. Çünkü biz öyle bir anayasa kalkanına hiç sahip olmadık ve olan kadarı da kolayca işlevsiz hale getirilebildi. Burada siyasetçi vatandaşları için söz konusu 5 temel özgürlüğün hiçbirini tanımayıp, muhalif vatandaşına karşı “terörist” ifadesini fütursuzca kullanır ve her türlü cebir şiddet unsuruyla onun üstüne yürüyebilir, yaşam hakkı dahil her hakkını her an çiğneyebilir iken, orada ise siyasetçi vatandaşına en fazla kutuplaştırıcı “woke” etiketi yapıştırarak birbirine hedef göstermeyi yahut iptal kültürü (cancel culture) gibi gizemli metotlarla ifade özgürlüğünü kısıtlamayı başarabiliyor. Buna muhatap olanlar da çoğu zaman bir şey haklarını koruma adına bazı diğer özgürlüklerin sınırlanması talebiyle ortaya çıkan kimi aktivistler. Mesela bizdeki militan şeriatçilerin “başörtüsü özgürlükçüleri” olarak harekete geçmeleri durumunu düşünün. Yahut da insan hakları ve ifade özgürlüğü adına “”soykırım olmamıştır”” ifadesi özgülükçülerini akla getirin. Bunların sayısız farklı çeşidi var;

― Müslüman; iyi bir insan, salih bir kul, erdemli bir birey olmalıdır. Ancak aynı zamanda bünyesinde var olan iyilik niyetini ve kötülükle mücadele gayretini topluma da yansıtmakla sorumludur. Bu sorumluluğun adı, “emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker,” yani iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmaktır…  Eğer inanç özgürlüğü diye bir şey varsa buna kim karşı çıkabilir ki? Dini inançlarınız eğer sizi böyle bir icraate mecbur kılmakta ise. Söz gelimi maruf olan eğer kızın başını örtmesi ise örtmeyene örttüreceksiniz (gerekirse zorla) eğer kızın şortla gezmesi münker ise de onu (gerekirse zorla) engelleyeceksiniz. Eğer katli vacip bir durum varsa eh artık kul olarak onun da gereğini sizin yerine getirmeniz gerekiyor. Kul olarak bu görev size düşüyor ise bu yüce emri inkâr edemezsiniz. Küfr olur. Hele de küçük yaştan itibaren düşünce yapınız buna uygun telkinlerle oluşturulmuş ise. 

 

Woke Mind Virus

Elon Musk bundan yaklaşık 18 ay önce “”Woke zihin virüsü ya yenilir yahut da başka hiçbir şeyin artık  önemi yoktur””  gibi çok çarpıcı bir laf etmişti.  Sanırım yakın tarihte bu kadar dile düşen, dillendirilen başka bir laf olmamıştır. Herkes bunu kullanmaya başladı. Örneğin 2024 seçimlerinin başkan adaylarından RonDesantis wokism karşıtı ve bunu hala çok kullanıyor. İşin tuhaf tarafı sanırım herkes başka türlü anladığı için farklı şeyleri taşlamakta ama daima pejoratif anlamda kullandı.

Florida valisi ve başkan adayı Ronald Dion DeSantis

Ben de geçenlerde bir komedi sanatçısıyla çıktığı programdaki açıklamasından yeni öğrendim. Aslında Elon un Wokism karşıtlığının somut 2 temel gerekçesi var.

Woke’un;
1) Liyakat karşıtlığını;
2) İfade özgürlüğünün bastırılmasını amaçlaması.

Yani onun karşılaştığı ve çok ciddi bir sorun olarak gördüğü Wokism daima ya liyakat karşıtlığını, yahut da ifade özgürlüğünün bastırılması amaçlarını taşımaktadır. Bu iki temel amacı görmediği bir yaklaşımı Elon Musk, “Woke” olarak nitelendirmiyor. 

Wokistin yaklaşımı mesela eşitlikçilik adına testiyi dolduran ile kıranı eşit görmeye meyillidir. Yahut da adalet, hakkaniyet özgürlük adına birilerinin temel hak ve özgürlüklerinin(first amendment) ihlali gerektiğini savunmaktadır. Buna göre bazıları, etkili yetkili konumlarda bulunan bu kişiler eğer çoğunluğu kandırmayı ikna etmeyi bir şekilde başarırlarsa her konuda çıkışı olmayan bir karanlığın içine düşülmesi işten bile değildir.  

Kendisi devraldığı Twitter’da geçmişte çok fazla sansür söz konusu olduğunu gördüğünü, oysa orasının herkesin özgürce kendini ifade edebildiği bir şehir meydanı olmasını istediğini ve ABD anayasası gereği aslında herkesin buna hakkı da olduğunu düşündüğünü söylüyor. Sansür isteyen ve bunu başaranların genellikle güç sahibi kesimler ve resmi kaynaklar olduğunu gördüğünü söylüyor.

Oysa ona göre ifade özgürlüğü kızdığınız bir insanın ifade etmesini istemediğiniz bir ifadede bulunmasıdır. Eğer kızdığınız birisi söylemesini istemediğiniz bir şeyi söyleyemeyecekse herhangi ifade özgürlüğünden söz edilebilir mi?

― Birisi size icabında “sürtük, çürük, eşkıya, ahlaksız, hain, terörist, çapulcu, ahlaksız fukara…”  diyebilmeli mi?

― Eğer o ülkede insan hakları ve ifade özgürlüğü geçerli ise diyebilmeli şüphesiz.  Ama eğer siz ekonomi kötüye gidiyor, yönetim başarısız der iseniz bir isim telaffuz etmeseniz de ifadenizin ucu kuşkusuz belirli bir makama işaret etmektedir. Bu söylediğiniz (doğruluğunu ispat edemeyeceğiniz dolayısıyla) “hakarettir,” “nefret söylemidir”. Engellenmeniz ve bu icraatınızdan dolayı cezalandırılmanız da gerekir. Özgürlükler tabii ki sınırsız değildir.  Yetkili makamlar neyin ifade özgürlüğüne girip girmediğini belirleyecekler ve buna göre adalet de nasıl davranmamızı gerektiriyorsa tabii ona göre karar verecek. .

― Biliyorsunuz komşumuz İran İslâm Cumhuriyeti İHEB (Insan Hakları Evrensel Beyannamesi) imzacısı ülkelerden birisidir. 2013 yılında Muhammed Cevad Laricani isimli (ABD’de elektronik mühendisliği okumuş bir kişi) İran İnsan Hakları Konseyi Başkanlığına getirilmişti.  Seçildiği gün yaptığı konuşmasında “Cellat bir insan hakları savunucusudur…” demişti.

Aldı beni bir düşünce. Buradaki rasyonaliteyi de sonunda çözdüm. Suçlu(mesela eğer Allaha savaş açmışsa) toplumun altını oymaktadır, hepimizin içinde olduğu gemiyi batırmaya çalışmış, hepimizin yaşam hakkını engellemeye teşebbüs etmiştir. Katli vaciptir. O halde (emr-i bil maruf gereği) birimiz bu icabatı yerine getirmek zorunda. Bu da Cellat’a düşmüştür. Cellat, bu icraatiyle Allahın emrini yerine getirmiş ve bizlerin yaşam hakkını kurtarmıştır. Yaptığı insan haklarını savunmaktan başka bir şey değil. Çözdüm.  Ama bence bu tipik bir Woke. Kavramların içeriğini değiştirmeniz kaydıyla her şeyi her şey yapabiliyorsunuz. Liyakat gerektirmiyor. Argüman her zaman siyahı beyaz yapabilme kabiliyeti kazandırıyor. Mucize gibi bir şey. Alşimistlerin yüzlerce yıl arayıp bulamadığı felsefe taşı bu olmalı. Siz ne dersiniz?  Bu argüman sizce de Woke mu değil mi?

J.K. Rowling’in Harry Potter ve Felsefe Taşı, isimli romanı Amerika’nın bazı eyaletlerinde cadılığı yücelttiği gerekçesiyle yakılmış ve yasaklanmış. Tabii bu devirde cadılığı yüceltme özgürlüğü hiç kimsede olmamalı, değil mi? Çocuklarımız maazallah bunlarla mı yetişecek? Bu da bir “woke” örneği sayılabilir.

-Woke dediğiniz şey Wilber yeşil mimi çağrıştırmakta, anlam kaymaları dedikleriniz de başka mimlerin onu (bittabi) farklı yorumlaması gibi. İran örneğiniz de yeşili meze yapmış mavi mim. “Dinde zorlama yoktur” un aksi görüşlerinize ise haliyle katılamıyorum.

Birilerinin cadı olduğunu belirleyip ateşte yakılmasına karar verebilen Engizisyon Mahkemelerinin gücünü 1200 yıl kadar sürdürdüğü ve yaklaşık 75 milyon kişinin katlinden sorumlu olduğu hesaplanıyor. 10 Ekim 1580 günü de İngiliz ordusu İrlanda’da ele geçirdiği 600 papalık askerinin ve bazı ruhban sivillerin başını kestirtmiştir.

― Ben bütün dinlerde az veya çok zorlama olduğu görüşündeyim. Hangi dinde zorlama yokmuş öğrenmek isterim. Din; insanın  insana karşı bizzat geliştirdiği en kuvvetli kandırma, korkutma, kışkırtma (KKK)  ve cebir şiddet uygulama aygıtı değil midir? Siz Allah’tan korkmaz mısınız?  Cehennemde çatır çatır yakmayacak mı? Heretiklere (inkarcılara mürtedlere, cadılara vb) bir defada 5.000 kişiye  auto-da-fé (direğe bağlayıp yakma cezası) uygulayabilen Katolik bilginler konseyinin engizisyon mahkemeleri inacı takviye lehinde hiç zorlama yapmıyorlar mıydı?

― Bakara (256. ayet) okudunuz. İslâmda zorlama yoktur; “her kim ki Tağut’u inkar edip Allah’a iman ederse en sağlam kulpa yapışmış olur.. der.

― Peki Kur’an ve Hadisler size neyi söylüyor.  Bırakalım diğer hepsini bir yana Emr-i bil maruf ayeti tüm müminlere bizzat bir “zorlama” yapmıyor mu? bir cihat icraatı görevi vermiyor mu? Taliban, El Kaide, İşid, El Nusra, bla bla yüzlerce örgütün cihadının esas maksadı nedir?  Din, insanoğlunun insanoğluna karşı bizzat geliştirdiği “tek” aygıt değil kuşkusuz. Siyasi zorlama dinsiz de yapılabiliyor kuşkusuz. Mesela Çin’de resmi din yok ve halen dünyada yıllık “idam” rekoru 3000+ ile Çin’de. Ama nüfusa oranlayınca 300+ ile rekor Iran’a geçiyor. Kuşkusuz (İslam dahil) her dinin müminleri arasında zorlamayı, cebir şiddeti kabul etmeyen onaylamayan mülayim olanlar da vardır. Ama onların bir hükmü yok. Hüküm tüm dünyada zorlamacılarda ve şiddeti durdurmanın karşı şiddet dışında siyasi bir yolu da henüz bulunabilmiş değil.

―  Ben tüm dindarları tüm insanları kastederek zorlama olmayan ve gerçeğine daha yakın din uygulamaları olduğunu savunuyorum. Onlar da maalesef sayıca epey azınlıkta. Bu azınlık da saydığınız eleştirileri zaten kendince yapıyor. Siyasal din bu örneklerinizin hepsi.. Zorlama olmayan örnekleri de ne birbirimize anlatabiliyor ne anlaşabiliyoruz.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.