Çevirmeli Ağ (Dial-up) Bağlantıları Dönemi

Münakalat – Muhaberat Mevzuatı | | Ağustos 24, 2010 at 12:08 pm

Meğer Zanzibar’daki mesaj servisiyle 38 saat, 22dakika görüşmüşsünüz !!.. Farkında değil misiniz yoksa?

önceki yazı

önceki yazı

60’ların sonlarında A.B.D. savunma bakanlığına bağlı ileri araştırma projeleri şebekesi (ARPANET) adı altında bir geniş alan ağı (WAN) kurmuştu. Paket anahtarlı TCP/IP protokolleri kullanan bu ağ daha sonra üniversitelerin, çok sayıda resmi ve özel kurumların da katılımıyla genişleyip dünyaya yayıldı. Dünyadaki sınırsız sayıda bağımsız bilgisayarın birbirine bağlanıp her türlü bilgileri aktarabilmesini ifade eden bu ağ 80’lere gelindiğinde epeyce olgunlaşmış haldeydi.

Türkiye’de ilk dijital santrallerin kurulmaya başlanmasından (1985) itibaren (teorik olarak) biz de “bir tür” internet kullanımına hazır hale gelmiştik. Bilgisayarına voice-modem’ler bağlayan iki kullanıcı tone-dial işaretleşmesi kullanan bu santraller üzerinden bilgisayarlarını birbiriyle görüştürebilirdi. Hatta ilk başta telefon hattına elektriksel bağlantı bile gerektirmeyen modemlerle mikrofon ve kulaklık üzerinden karşılıklı gönderilen seslerle bilgisayarlar birbirlerine (analog santraller üzerinden bile) mesajlar gönderebilmekte idi.

Ancak, o sıralarda telekom tekelimizin A.B.D. fiyatlarının 20, Avrupa fiyatlarının 10 katı yüksek bedellerle bize telefon görüşmesi yaptırdığı düşünülürse bu bağlantıların kullanıcı açısından fizibil olması imkânsız. Yine de bazı kuruluşlar ve üniversitelerimiz tahsisli özel hatlar edinerek Avrupa ve A.B.D.’de çoktan yayılmaya başlamış olan bilgi ağlarına girmeye başladılar.

Yazılımın Birimi Nedir?

1989-2004 yılları arasında Netaş’ın AR-GE Direktörlüğü’nü yürüten Ali Akurgal o zamanların maliye bürokrasisi ile ilgili bir anısını şöyle anlatıyor;

1992 yılında, Netaş’ta ilk yazılım ihracatını gerçekleştirdik. Hazırlanan bir yazılım paketini; tuşa bastık, o zaman internet falan yok, çatıdaki çanak marifeti ile, vallahi de billahi de müthiş bir hız olan 128kb/s ile, İngiltere’ye uydu üzerinden yolladık. Faturayı da pullu posta ile yolladık. 2M$ bankaya geldi, kasaya koyduk.

Aradan 3-4 ay geçti, vergi memurları geldiler. Dediler ki, “siz bir fatura yollamışsınız, 2M$”. “Evet” dedik. “Bu para ödenmiş” dediler. “Evet” dedik. “Ama mal çıkışı yok, bu hayali ihracat” dediler! Bunun üzerine vergi memurlarını ArGe’ye aldık, bir bilgisayarın başına oturttuk. “Şu ‘enter’ tuşuna basar mısınız” dedik. Biri bastı; sonra “ne oldu” diye sordu. “300k$’lık ihracat yaptınız, bunun da faturasını yollayacağız, o da ödenecek” dedik. Adam suça ortak olmuş olduğu için çok kötü oldu. Sonra yazılım nasıl yazılır, uydu bağlantısı nedir, bu ne kadar para eder bunları gezdirip gösterip anlattık. Adamlar “çok iyi anladık ama mal çıkışı olması lâzım, mevzuat böyle” dediler. Bunun üzerine dedik ki: “biz bu yazılımı banda kaydedelim ( o zaman CD yok, hattâ kaset bile yok, ½” makaralı bant kullanılıyor) onu yollayalım”. Adamlar bir çözüm bulmuş olmanın sevinci ile “tamam dediler, kaydedin yollayın”.

İhraç ettiğimiz yazılımın kaydı iki makara etti. Bunlar paketlendi ve gümrük komisyoncusuna verildi. Komisyoncu, bunları gümrüğe götürdü ve ihracat işlemine başladı. Gümrük memuru, işlemi yapmış yapmış ve bir noktada sormuş: “TIRlar nerede?”. Komisyoncu da “TIR MIR yok hepsi bu iki zarf” demiş, masanın üzerindeki teyp bantlarını göstermiş. Gümrük memuru “bu iki zarf 2M$ edemez, ben bu işlemi yapamam” demiş, bırakmış. Mahkemeye gidildi, bilirkişi heyeti kuruldu, bizim o iki makaradaki yazılımın 2M$ edip etmeyeceğini (nasıl baktılarsa?) inceledi. Neyse ki, 2M$ eder dediler de “hayali ihracat”tan kurtulduk.

Bu sefer, aynı komisyoncu, aynı gümrük memuruna aynı iki makarayı “2M$ eder mahkeme kararı” ile götürüp işlemi yeniden başlattı. Ancak, gene işlem sırasında, ihraç malının birim fiyatı, miktarı ve toplam fiyatının girilmesi gerekiyor. Mevzuat öyle.
Ne yapsınlar, iş daha uzamasın diye bakmışlar zarfta teyp bandı var, bir makarada kaç metre bant vardır diye kestirmişler, makarası 1.000 metreden 2.000 metre yazılım ihraç etmiş olmuşuz. Yani, adliye ve maliye bürokrasimize göre yazılımın birimi metre olmuş. (NASA’daki ağırlık sorumlusunun uzaya gönderilecek yazılımların ağırlığını istemesiyle çok benziyor)

*****

İlk modemlerin hızı 0,1kbit/s’den başlıyor, ancak onlar bize gelmedi. Bizde 80’lerin sonlarından itibaren evlere ilk olarak 2.4kbit/s hızı destekleyen V.22bis modemler girdi. Zaman içinde bu sistemde sağlanabilen maksimum hız olan 56k’yı destekleyen V.90 modemlere kadar geldi, ancak hattın fiili ileti hızı en yüksek 28k’ya bile ulaşmamakta idi.

1993 yılında ilk olarak bazı girişimciler (DorukNet vb) tarafından BBS(bulletin board system) adı verilen bir yazılı mesaj sistemi işletilmeye başlandı. Bu sistem dial-up üyeleri arasında (tek tek veya oluşturulan forum grupları üzerinden toplu olarak) bugünkü e-mail tarzında yazılı mesajlar alınıp verilmesini sağlamakta idi. Girişimcinin abonelik için aldığı bedel yüksek olmamakla beraber doğal olarak çevirmeli modeminiz telefon hattınızı tamamen meşgul ederek, postalarınızı gönderip almanızı sağlarken TT faturanızı da şehir içi görüşme bedeliyle de olsa kabartmakta idi. O yüzden uzun süreler bağlanabilmek söz konusu olmadığı halde TT’nin geliri çok önemli ölçüde arttı.

sonraki yazı

Sonraki yazı

Gelişmiş ülkelerin veri otoyollarını tamamlamak ve internet iletişimini geliştirmek için fiber optik bağlantılara milyarlarca dolar harcayarak yatırım yaptığı yeni milenyumun ilk yıllarında bizim kamu tekelimiz TT tamamen başka yollardan yüksek kazanç elde etme imkânına kavuşmuştu.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.