Cep Telefonları ve Televizyonları

Münakalat – Muhaberat Mevzuatı | | Ağustos 18, 2010 at 8:43 am

Artık cep televizyonlarımız bile var


önceki yazı

önceki yazı

Mobil cihaz olarak da, önce “araç telefonu” ve “çağrı cihazları” geldi. 23 Ekim 1986’da ilk mobil (araç) telefonları, Ankara ve İstanbul’da çağrı cihazları ise Ankara, İstanbul ve İzmir’de hizmete giriyor. Daha sonra da, tam olarak 1 Temmuz 1994 tarihinde Türkiye’deki ilk GSM cep telefonları kullanıma açıldı. Dünyadaki ilk GSM cep telefonu görüşmesinin 1991 yılında Finlandiya’da yapıldığı ve ilk kısa mesajın 1992 yılında atıldığı göz önüne alınırsa bu konuda epey elimizi çabuk tutmuş olduğumuz söylenebilir. .

Birinci nesil (1G) cep telefonları CDMA olarak anılmakta ve 70’li yılların sonları ve 80’li yılların başlarında A.B.D. ve Asya’da kullanılmakta idi. Bize hiç gelmedi ve biz doğrudan ikinci nesil (2G) olup Global System for Mobile Communication adından gelen GSM hücresel (cellular) mobil haberleşme şebekelerini kurmaya ve kullanmaya başladık. Kısa süre sonra bunların internet ve e-mail için kullanılan ve adına 2G+, ya da 2.5G denilen şebeke teknolojileri de kullanılmaya başlandı. Bunlar da (GPRS ve EDGE ) bize geldi ve geçtiğimiz yıllarda kullanıldı. Günümüzde 3G’nin gelmesi dolayısıyla demode olmuş durumdadır.

Pazara TürkCell markasıyla giren ilk girişimci Çukurova holding ile Telsim markasıyla giren Rumeli holding oldu. Üçüncü olarak da pazara 3-4 milyar dolar lisans parası yatırarak İtalya telekomu büyük ümitlerle Aria markasıyla katılmıştı. Ancak büyük sorunlar yaşandı. TT kendisi hiç lisans parası vermeden bir bandı da kendine tahsis ederek AyCell’i kurdu. Anlaşma taahhütlerinin hiçbiri yerine getirilmediği için İtalya Telekom’u Türkiye’deki hisselerinden büyük zarar gördü ve hisseler birleştirilerek oluşturulan Avea’dan para batırıp çıkmak zorunda kaldı. Çukurova Holding’deki sıkıntı nedeniyle bir ara TMSF kontrolüne giren TürkCell büyük ortağı TeliaSonera’yla sürekli mahkemelik oldu ve sonunda tahkim davasını da kaybetti. Sonunda ne olacağı meçhul. Çukurova ise tüm şirketini TMSF’ye kaptırdı. Sahipleri (Uzan’lar) ülkeden kaçtı. Telsim TMSF tarafından Vodafone şirketine satılarak isim değiştirdi. Numara taşıma hakkı ve 3G ihalesi 2009’a kadar verilemedi. 2009 yılı itibariyle pazarda sadece TürkCell, Avea ve Vodafone olmak üzere üç oyuncu mevcut halde.

Kamu tarafından 94’yılı ortalarında yüksek bürokratlara binlercesi dağıtılarak kullanımına başlanan ilk mobil telefonlar önceleri sahiplerince çok önemli bir prestij unsuru olarak algılanmakta idi. Günümüzdekilerden 3-4 kat daha iri olduğu halde televizyonda “cebe sığacak kadar küçük olduğu” ve “cepte her yere taşınabileceği” gibi özellikleriyle tarif edilen bu telefonların adı (tüm dünyadakinden farklı olarak, belki de cep yakan fiyatları ve cebimize getirdiği yükten dolayıdır) bizde mobil, seyyar, hücresel v.b. yerine “cep” telefonu olarak kaldı. Piyasaya sürülen ilk modellerin çok büyük bir kısmı AEG lisansıyla Netaş tarafından monte edilmişti ve fiyatı bin dolar civarında idi. Ancak ilk partiden sonra Türkiye’de montaj tamamen kalktı ve kısa zamanda yurt dışından çok değişik marka ve modellerde epey daha ucuz fiyatlarla daha küçük ve kullanışlı telefonlar piyasaya girdi. Bunların hepsi de çok iyi sattılar. Nokia, Samsung, LG ve Siemens başta olmak üzere 20-30 değişik markanın sayısız değişik modeli piyasada kendine yer buldu. Fiilen kullanılan mobil telefon(abone) sayısı 2003’de toplam 27 milyon, 2005’de 44, 2009’da ise 65 milyon oldu. Devletimizin merkezi sistemle tüm telefonları kayıt altına alması ve hepsini sürekli denetlenen bir kayıt altında tutmaya başlaması da 2005 yılında olmuştur. Bu güne kadar “resmen” ithal edilen telefon sayısı da 90 milyon kadar olmakla birlikte, yolcu beraberi ve kaçak yollarla giren sayının da buna yakın olduğu düşünülmektedir. Yani Türkiye’de son 15 yılda toplam nüfusumuzun iki, aktif yetişkin nüfusumuzun ise 4 katı sayıda “ithal” cep telefonu birinci el müşteri bulmuştur .

Bu durum dünya ortalamasıyla veya halkımızın “cihaz” satın almadaki genel trendleriyle karşılaştırıldığında yaklaşık 3 kat bir fazlalık göze çarpmaktadır. Bu fazlalık ilk defa almada olduğu kadar cihaz yenileme talebinde ve konuşma sıklığı ve süresinde de geçerli. Halkın gelir düzeyindeki veya diğer tür mallara olan talebindeki artışla da desteklenmeyen bu artışın nedeni konusundaki kişisel yorumum ““halkın öteden beri kurumsal yapılarca sürekli baskılanmış olan bireyselleşme ve networking ihtiyacından”” kaynaklandığı yolundadır. Eski dönemde telefon sahipliği için başvurup on yıllarca beklenirken söz konusu dönemde bir günde bağlanabilir hale çoktandır gelinmiş durumda olmasına “rağmen” sabit telefonlara olan talepte bu düzeyde bir artış söz konusu olmamıştır. Sabit telefon aboneliği 20 milyon sayısına geldikten sonra doymuş ve oradan geriye doğru inmeye başlamıştır. Üstelik bu durum TT’un genişbant internet aboneliğini sabit telefon aboneliğine bağlı tutmaya zorlayan bir tür tekel (%95) konumuna rağmen olmuş olması dikkat çekicidir.

Cep telefonları Türkiye’nin nispeten “libere” olmuş neredeyse ilk ve tek telekom pazarıdır. Talebin yüksekliği hizmetlerin hızla gelişmesine ve servis sağlayıcı üç özel firmanın da rekabet içinde ciddi yatırım yapmalarına imkân sağladı ve yapılan roaming anlaşmalarıyla neredeyse tüm yurtdışı ülkeler ve yerel enstelasyonlarla da yurtiçindeki neredeyse tüm bölgeler kapsama alanı içine alındı.
Hepsi geldi geçti

21nci yüzyılın başından itibaren cep telefonları, sadece telefon olmaktan başka bir şeyler haline gelmeye başladılar. Faturalı veya ön ödemeli(kontürlü) SIM kartlarla önce SMS (Short Message Service), MMS (Multimedia Messaging Servis) devreye sokuldu. Telefonlar üç frekans bandını (900/1800/1900) ve iki abone sim kartını birden kullanılabilir hale geldiler. Ekranlar önce renklendi, daha sonra resim taşıyabilir hale geldi. Fotoğraf makinesi, müzik (MP3) dinleme, ses kaydı fonksiyonları eklendi. Cep telefonlarıyla ilk basit internet dosyası gönderme uygulamaları WAP (Wireless Application Protocol), hemen ardından grafik uygulamalı internet GPRS (Genel Paket Radyo Servisleri), ardından daha hızlı internet EDGE (Enhanced Data Rates for Global Evolution – Global Gelişme için Geliştirilmiş Data Hızları) sözleşmeleri imzalandı. Kullanıcıların daha yüksek hızda internet erişimine ulaşmasını sağlayan HSDPA (High Speed Downlink Packet Access) sistemi hayata geçirildi. Bu yıl içinde 3G’ye (üçüncü nesil telefon’a) geçen şirket sayısı 100′ü aştı. Dünyada yılda atılan SMS sayısı bir trilyonu geçti. Yakın Alan İletişimi (NFC) kullanan cep telefonları ödeme mekanizması olarak da kullanılmaya başlandı. Görüntülü iletişimin yanı sıra GPS (global konumlama sistemi) sayesinde kendi konumunu ve karşısındakinin konumunu harita üzerinde görebilir hale gelindi. Cep telefonları zaman içinde hem genişbant internet erişimli bilgisayarların ve hem de kablolu televizyonların sahip oldukları neredeyse tüm uygulamaları taşıyabilir birer (bilgisayarlı cep televizyonu) haline geldiler. Augmented Reality (arttırılmış gerçeklik) denilen sayısız değişik ve özel uygulama bu cihazlar sayesinde gerçekleştirilebilir hale geldi.

sonraki yazı

Sonraki yazı


Son dönemde devletimiz cep telefonlarının “yerli imal edilmesi” için bazı kamusal düzenlemeler yaptı. Bu saatten sonra (15 yıl sonra) sektöre yeni baştan girilerek “reel bir katma değer, fizibil bir üretim” ne derece gerçekleştirilebilir o belli değil, ama 38 tane kadar “yerli cep telefonuna” üretim lisansı verilmiş..

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.