Roboski, Uludere’nin Gözyaşları

Hikayeler / İnsanlık Halleri | | Kasım 13, 2022 at 9:55 pm

28 Aralık 2011 tarihi her gece başımızı yastığa koyduğumuz zaman hatırlarnamız gereken bir gün. Uludere faciasının olduğu gün. Bir devlet düşünün ve o devleti yöneten bir hükümet düşünün, “Git burayı bombala“ diyorlar, gidiyorlar bombalıyorlar ve 34 yurttaşımız hayatını kaybediyor. Bu, hangi siyasal görüşterı olursa olsun, insan olarak bakmamız gereken, irdelememiz gereken, sorumluları halkın önüne çıkarmamız gereken bir olaydır. Sıradan bir olay değildir Uludere olayı, olay gerçekten de acı bir olay, aydınlanması gereken bir olay. 34 yurttaşımiz birilerinin talimatıyla hayatını kaybetti. Ölen yurttaşlarımızın 17’si 18 yaşın altında ve 3’ü de 13 yaşında. Arkalarında çok büyük acılar ve dram bıraktılar. Ölen yurttaşlarımızın ailelerinin dramını, acılarını anlamamız gerekiyor.

Dağlık bir araziydi köy. Ekip biçilecek bir şey olmadığı gibi hayvancılık yapmak da çok zordu. Hayvanları otlatmaya köyler sıfır noktasında oldugu için “güvenlik” nedeniyle götüremedikleri gibi, katırlar dışında ellerinde “mal” adı verilecek hiçbir şeyleri yoktu. Kaçağa gidenlerin hali perişandı aslında. Gece eksi 20’lere kadar düşen soğukta yırtık lastik ayakkabılar, yamadan paramparça olmuş giysilerle kar ve tipiden ölmemek için katırlarına sığınarak ısınmaya çalışılırlardı. Bir yanda mayın, bir yanda asker korkusu, bir yanda kirpikierini bile donduran soğuk en büyük düşmanlarıydı. Aslında bu bölgenin yüz yıldır en büyük ticari geleneğiydi kaçakçılık.

Olay; Şırnak ili Uludere (Qileban) ilçesi GülYazı (Bujeh) ve Ortasu (Roboski) köylerinden Irak sınırına geçmiş ve dönmekte olan sivillerin sınırın sıfır noktasında 28.12.2011 tarihinde 21.30 – 22.30 sularında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucunda meydana gelmişti. Bu hazin olaydan 7’si çocuk tamamı erkek olmak üzere

34 insan canını yitirmiş, 4 kişi sağ olarak kurtulmuştu. 34 fidan gibi gençtı. Bunlardan 3’ü daha 13 yaşındaydı. Yoksulluk, yokluk belasına kaçağa gidiyorlardı. Aslında kaçak öyle gelir getiren bir iş de değildi. Katırların sırtlarındaki bidonlara doldurdukları mazotu 220 kuruşa bu tarafa getirip 270 kuruşa satıyorlardı. Sigara biraz para bırakıyordu ama öyle herkesin içebileceği türden değildi. Bölge halkı kaçak çayın tadını seviyordu. Çayda biraz para kazanıyorlardı. Zaten bu son seferlerinde 70 katır bulabilmişlerdi. 38 kişilik bir grup oluşturulmuştu. Bunlardan 18’i daha çocuktu. Zaten çocuk ve gençlerin çoğu ilk ve orta öğretim öğrencileriydi.

Kaçağa gidenler toplu olarak dönüyorlardı. Her zamanki askerlerin bile bildiği yol kullanılıyordu. Saat 21.36 sıralarıydı. Bir anda başlarının üzerinde 4 kez yanıp sönen aydınlatma fişeği gördüler. Buna bir anlam veremediler çünkü bu her zaman yaptıkları bir işti. Ama önce kulakları sağır eden uçak sesleri ardından peşpeşe yüreklerinde patlayan bombaların dayanılmaz gürültüsü ve parıltısı sınırın hemen Irak tarafında yer alan Kuraniş bölgesini cehenneme çevirmişti. 21.43’te ikinci, 22.04’te üçüncü, 22.24’te dördüncü bomba çocukların üstlerine düştü. Bir İsrail insansız hava uçağı olan Heron bölgeyi lazerle işaretlemiş ve arkadan gelen uçaklarla bu bölge cehenneme dönmüştü.

 Ortasu (Roboski) köyü muhtarı görüştüğümüzde şöyle demişti;
İngiliz sınırı çizdikten beri biz bu güzergâhta sınır ticareti işini yapıyoruz. Asker ve devlet görevlileri bu işi yani kaçakçılık yaptığımızı biliyorlardı. Düşünüyorum ve mantıklı bir açıklama bulamıyorum. Bölge PKK’nın geçiş güzergâhı değil. Çünkü sınırın Irak tarafı düzlüktür. Oradan Türkiye sınırına sızma yapılması mümkün değildir. Kim gelirse gelsin Türk askeri tarafından yakalanır. Zaten bu güzergâhta şimdiye kadar hiç çatışma yaşanmadı. Genellikle operasyon yapılacağında muhtar ve korucu başı uyarılır kaçakçıların bölgeye gitmemesi, giden varsa da gelmemesi özellikle belirtilirdi. Bizim burası özellikle Gülyazı köyünün nüfusu çoktur. Belediye yapılmıyor. Sınır kapısının açılmasını istiyoruz ama o da nafile.”

Onların kaçakçılıktan başka geçim kaynakları yok. Eğer ülkemizde insanlar kaçağa gidiyorsa ve bunu da geçim kaynağı olarak görüyorsa hepimizin durup düşünmesi lazım. Neden devlet bunlara iş olanağı sağlamadı? Okul masraflarını, evin alış-verişini katır sırtında mazot, sigara getirerek ancak böyle karşılıyorlar. Valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, jandarması biliyor, herkes biliyor bunların kaçağa gittiğini bilmeyen yok. Siyasal iktidarın görevi bu yurttaşlarımızın kaçağa gitmeyeceği ortamı yaratmaktır. Sosyal devletin görevi budur. Bu görev yerine getirilmemiştir.

Askeri Erkan (Heron’la) Kaçakçıları Adım Adım İzliyor

 “2’nci Ordu Komutanlığı’nca 28.12.2011 tarihinde sınıf hattında görev yapması planlanan GÖZCÜ (İsrail yapımı Heron) İnsansız Hava Aracı (IHA)’nın, önceki görev yeri olan Tatvan’daki görevinin bittiğini saat 15.40 civannda 2’nci Ordu Komutanlığı Istihbarat Başkanı Albay Aygün Eker’e bildirildiği, Albay Aygün Eker’in normal planlamaya göre yaklaşık 5 km daha batıdan başlayacak şekilde Düğün Dağı Bölgesi’nden Çukurca Bölgesi ‘ne kadar sınır hattında keşif faaliyetinde bulunulmasını emrettiği,

lHA’nın saat 16.50 civannda Düğün oağı Bölgesi’ne gelerek anlık görüntü aktarmaya başladığı, saat  17:20 civannda sınırımızın 6-7 km güneyinde (Haftanin Deresi Vadisi’nde) 3 adet motorlu araç olduğu değerlendirilen ısı kaynağı tespit edildiği,


Isı kaynaklannın kuzeye intikal ederek, saat 17.35 civarında, Putalma Deresi ile Haftanin Deresi’nin birleştiği yer yakınlannda durdukları, bir süre sonra motorlu araç olduğu değerlendirilen ısı kaynaklannın sayısının 7’ye ulaştığı,

 Saat 17.45’te görüntüleri eş zamanlı izleyen 23’üncü Jandarma Sınır Komutanlığı ve 2.’nci Ordu Komutanlığı karargahında görevli personel arasında görüntüler hakkında telefon görüşmelerine başlandığı,

Saat 17.50’de. 23’üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nca topçu atışı yapılacağının 2’nci Ordu Komutanlığı’na bildirildiği, 2’nci Ordu K.lığı tarafından İHA ve diğer unsurlarla koordine yapılmadan atış yapılmamasının belirtildiği,

Saat 17.55’te, 23 nci!. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümg. Ilham Bölük tarafından, görüntülerin terörist olarak değerlendirildiği ve bölgeye topçu atışı yapmak istediklerinin, 2’nci Ordu Harekat Kurmay Başkanı Tuğg. Halil Erkek’e iletiIdiği, bu görüşmede Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korg. Yıldırım Güvenç’in de görüntüleri terörist olarak değerlendirdiği bilgisinin verildiği, Tuğg. Halil Erkek’in kararlannı gözden geçirmelerini ve topçu atışı için konunun 2’nci Ordu Komutanı’na arz edildiğini söylediği,

Saat 18.00 civarında Alb. Aygün Eker’in, 2’nci Ordu Komutanı Org. Servet Yörük’ün makamına gidetek, lHA ekranında görüntü tespit olduğuna, tespitin yapıldığı bölgenin Haftanin Deresi Vadisi’nde terörist kamplarına yakın bir yerde olduğuna, bölgede son dönemde terörist yoğunlaşmasının olduğuna ve Fehman Hüseyin ile bazı terör örgütü mensuplarının telsiz kestirmelerinin yapıldığına, bölgeye 21 Aralık 2011 günü hava harekatı ve 27 Aralık 2011 günü topçu atışı yapıldığına, istihbari bilgilere göre 21- 30 AraIık tarihleri arasında terörist saldın beklendiğine dair bilgiler verdiği, 2’nci Ordu Komutanı’nca sorumlu birlikler tarafından yetkileri dahilindeki bölgede (yurt içi} topçu atışı yapılması, yurt dışına topçu atış izni’nin gereği için Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderilmesine karar verildiği,

 Saat 18.05 civannda Z’inci Ordu Topçu Başkanı Alb. Sebahattin Türker tarafından yurt dışında tespit edilen Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) mensuplanna yönelik topçu atış talebinin Kara Kuvvetleri Komutanlıgı’na telefonla iletildiği, durumun ivediliğinden bahisle mesaj çekilmeyeceğinin belirtildiği, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Istihbarat Başkanlığı bünyesinde yapılan değerlendirmede, mevcut istihbari bilgiler ve ısı kaynaklarının tespit edildiği bölgenin özelliği dikkate alınarak, terörist değerlendirilmesine iştirak edildiği, bilahare Kara kuvvetleri Plan Harekat Daire Başkanı Tuğg. Erhan Uzun ve Kara Kuvvetleri Istihbarat Başkanı Tümg. İbrahim Yılmaz tarafından, yurtdışına topçu atış talebinin Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilmesine karar verildiği, kararın Komuta Kademesine bildirilmesinden sonra saat 18.20 civannda telefonla Genelkurmay Başkanlığı Harekat Merkezi’ne iletildiği,

Saat 18.15 civarında motorlu araçların bulunduğu bölgeye doğru istikametinden yük hayvanı ve insanlardan oluşan yaklaşık 20 ısı kaynağının geldiği, saat 18:20 civarında bu bölgeye kuzey istikametinden aynı evsafta başka bir gubun daha geldiği,

Saat 18.30 civannda yurt dışı topçu atış isteğınden haberdar edilen Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı emrinde görevli İsth.Alb. Serdar Eren tarafından isteğin yerinde görülerek Genelkurmay Harekat Başkanlıgı’nca düzenlenen koordinasyon formunun imzalandığı, konunun Hedef Analiz ve Değerlendirme Şube Müdürü Alb. Zorlu Topaloğlu ile 2’inci lstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı Tuğg. Ali Rıza Kuğu’ya iletildiği,

Saat 18.45’e kadar başkaca yük hayvanı ve insanlardan oluştuğu değerlendirilen ısı kaynaklarının motorlu araçların beklediği bölgeye intikal ettikleri, aynı saatte Kara kuvvetleri Komutanlıgı’nca, 2’nci Ordu Komutanlığı tarafından talep edilen topçu atış izninin verilmesi maksadıyla, Kara Kuvvetleri Plan Harekat Daire Başkanı’nca imzalı, 2’nci Ordu Komutanlığınca Gözcü-I tarafından tespit edilen bir grup BTÖ mensubuna atış isteğinde bulunulduğu belirtilerek sınıf ötesinde bulunan hedeflere topçu atışı yapılmasına müsaade edilmesine ilişkin mesajın Genelkurmay Başkanlığı’na gönderildiği,

Saat 18.51’de, Tuğg. Ali Rıza Kuğu ve Alb. Zorlu Topaloğlu’nun Genelkurmay Görüntü İzleme Merkezine (GIM) geldikleri, Alb. Serdar Eren tarafından yurt dışı topçu atış isteğinde bulunulduğu ve isteğin kabul edildiği yönünde bilgi arz edildiği, her iki personelin de terörist tespiti, ve topçu atışı isteğinin kabulüne dair karara iştirak ettikleri,

Genelkurmay GIM ceridesinde, saat 18.59’da, Vardiya Subayı ve Hedef Analiz ve Değerlendirme şube Müdürü’nün telefonla, Alb. Aygün Eker ile görüşrüğünün ve Alb. Aygün EKER tarafından, görüntülerde BTÖ unsurlarının olabileceği değerlendirmesinin yapıldığının kayıtlı olduğu,

Tuğg, Ali Rıza KUĞU’nun tespitlerini ilettiği zamanın Genelkurmay İstihbarat Başkanı Org. Yaşar Güler’in saat 19.03’te Genelkurmay GIM’e gelip görüşmeleri takip ettiği, bu süreçte Tuğg. Ali Rıza KUCU tarafından, tespiti yapılan  bölge hakkındaki son güncel istihbari bilgiler, bölgede yapılan son faaliyetler ve terörist değerlendirmesi yapılarak yurt dışına topçu açış talebinin kabul edildiğine ilişkin bilgiler verildiği,

 Org. Yaşar GÜLER tarafından da mevcut istihbari bilgiler kapsamında görüntülerin teröristlere ait olduğu hususundaki değerlendirmeye iştirak edildiği, bu değerlendirme sonrasında Alb. Serdar Eren, Alb. Zorlu Topaloğlu, Tuğg. Ali Rıza Kuğu, Tümg. Satı Bahadır Köse ve Org, Yaşar Güler’in bulunduğu bir ortamda, teröristlere yönelik ne tür bir harekat yapılacağı hususunun görüşüldüğü, bölgenin coğrafi durumu, müdahalenin gece şartlarında yapılmasının gerekliliği, terörist grubun miktarı ve 3 ayrı grup halinde hareket etmeleri hususları dikkate alınarak topçu atışının yeterli olmayacağı düşünülüp, zayiat verilmeden BTÖ mensuplarının etkisiz hale getirilebilmesi maksadıyla hava harekatıyla müdahale edilmesinin daha ııygun olacağına karar verildiği,

Hava harekatı yapılmasının uygun olacağı kararı verildikten sonra, saat 19.20-19.30 civarında, Org. Yaşar Güler’in, konuyu arz ermek maksadıyla zamanın Genelkurmay 2. Başkanı’nın makamına gittiği, (zamanın Genelkurmay 2. Başkanı Hulusi Akar”dır.)

Bu arada saat 19.20 civannda, yük hayvanı ve insanlardan oluşan ısı kaynaklarının gruplar halinde bulundukları bölgeden kuzey istikametine intikale başladıkları, aynı saatte Genelkurmay Harekat Başkanlığı’nca yurt dışına topçu atış talebinin kabul edildiğinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na telefonla bildirildiği,

Genelkurmay 2. Başkanı’nın, kendisine arz edilen bilgiler ve teklif sonrası, hava harekatı yapılacaksa yurt dışına topçu atışının bekletilmesinin uygun olacağına karar verildiği, bu kararın 19.30’da önce karargaha ve daha sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na iletildiği,

Genelkurmay 2.nci Başkanı’nca konunun, onayını almak maksadıyla Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı nedeniyle karargahta bulunmayan Genelkurmay Başkanı‘na telefonla iletildiği Genelkurmay Başkanı’nın tespitle ilgili bilgilerin işlendiği haritanın konutundaki çalışma ofisine gönderilmesini istediği, haliranın çalışma ofisine gönderildiği, Genelkurmay Başkanı’nca hava harekatının yapılmasına onay verildiği, bu işlemlerin saat 20.00 civannda neticelendiği,

Görüldüğü gibi Yaşar Güler ve Hulusi Akar ikilisi  hava harekatı karannı alarak bu hususu o anda Milli Güvenlik Kurulu toplantısında olan Genel Kurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e onay için bildirmişlerdir.

Fehman Hüseyin’e yönelik olarak gerçekleştirilen bu sınır ötesi harekatın MGK’da en üst düzeyde değerlendirildiği tartışmasızdır.

Zamanın İçişleri Bakanı ve Milli Güvenlik Kurulu Üyesi İdris Naim Şahin bu hususu olaydan 3 yıl sonra 24 Kasım 2014 tarihinde TBMM’de yaptığı basın toplantısında ve daha sonra yapmış olduğu bir röportajında doğrulayarak aynen şunları söylemiştir:

“MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MIT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri telefonla bizzat aranarak, Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetler’in yetkilileri, bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına rağmen, MIT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir. Sonuçta, MIT’ten gelen birden fazla resmi istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine maalesef Uludere olayı yaşanmıştır.”

“Ben, Meclis’teki basın toplantısında açıklamak durumunda kaldım. Devlet neyin ne olduğunu biliyor. O hadisenin istihbarat kaynağı Milli İstihbarat Teşkilatımız idi. Daha sonra, belki işinin doğası gereği yalanlamıştı, fakat olay orada bitmiyor, 34 can kaybımız vardı. Bu can kaybına sebebiyet vermekle suçlanan İçişleri’nin, TSK’nın onlarca mensubu var, yargılanıyorlar. Ortada böyle acı bir sonuç olmasa, istihbaratı kimin verip vermediğinin bir önemi olmayacak ama can kaybı var. Milli İstihbarat’ın niyetini sorgulamak doğru değil ama en azından yaptığı işin hatalı olduğunu söylemek durumundayım. İstihbaratı hatalıydı. Buna “kasıtlı” diyen de vardır, zaman zamarı ben de diyorum. Başka hataları da var. Hatalar üst üste gelince, “Hepsi hata mıdır? ve bunda başka bir şey başka birliktelikler var mı? sorusu beraberinde geliyor. “Bu kadar hata olmaz” dedirtiyor.

ldris Nairn ŞAHIN “Bu istihbarat bilgisi sizinle paylaşıldı mı?” sorusuna, “Bana da, ilgili herkese de geldi. Benim, görmediğim, okumadığım bir bilgiden bahsetmen mümkün değil, Son anda telefonla teyit edilmiş. Bilgi, Fehman Hüseyin’in o kaçakçı grubuyla kamufle olarak Türkiye’ye geçiş yapacağı şeklindeydi. Pas geçilecek istihbarat değıl. O bölgenin sosyolojık, ekonomik özellikleri sebebiyle belki zaman zaman müsamaha gösterilerek gelip gidiyorlar. Istihbaratın içerdiği gibi, aslen Suriyeli, PKK’nıu tepe yöneticisinin orada olduğuna yönelikti. Ağa takılacak büyük balık, ‘Bahoz Erdal’ kod adlı, Fehman Hüseyin. Bu bilgiyi kimse pas geçemezdi, son anda şifahen de teyit edilmişti.“

MİT Ne Diyor?

İnsan Hakları Komisyonu Uludere alt komisyonunun MİT’e bir yazı göndererek konuyla ilgili bilgi istemesine karşılık MİT’in gönderdiği resmi yazı şöyledir;
1- Müsteşarlığımızın taşra ünitelerinden (bagl ı Bakanlık ve Müdürlüklerden) söz konusu olaya ilişkin olarak 28.12.2011 tarihinde intikal etmiş bir bilgi bulunmamaktadır. Bahse konu olaya ilişkin ilk resmi bilgi müsteşarhğımıza 29.12.2011 günü Saat 09.35 itibarıyla (ertesi gün sabah) genel mahiyette bir içerikle ulaşmıştır.

2 – Bölgede IHA tarafından görüntü alınmasından ve sınır hareketliğinden Müsteşarlığımızın ve bölge ve bölge birimlerimizin herhangi bir bilgisi bulunmamaktadır.

3- Mezkür olaya ilişkin lHA görüntülerinden müsteşarlığımızın bilgisi bulunmamaktadır.

4- Müsteşarhğımız kayıtlannda ve ilgili birimleri rimizde bahsedilen tarih ve saatte bir kaçakçı grubunun bölgeden geçiş yapacağı yönünde herhangi bir bilgi veya tespit bulunmamakta olup olay tarihinde sının geçen şahıslar görevlilerimizce takip edilmemiştir.

5- Mezkür olayın gercekleştiği tarihte, terörist bir grup tarafından sınırdan sızma olacağı ve Fehman Hüseyin’in telsiz kestinnesinin grup içinden alındığı yönünde herhangi bir bilgi de askeri birimlerle paylaşılmamıştır.

Bu yazının tamamı Levent Gök’ün ilgi eserinden alınmıştır.

MIT’in bu değerlendinnelerinin aksine, Genelkunnay Başkanlığı dahil tüm askeri birliklerin değerlendirmelerinde M1T’den gelen istihbarat bilgileri önemsenmiştir. Gerek Başbakanın açıklamalarında, gerek MtT yazışmalarında ve gerekse de Mülkiye Müfettişi raporunda MIT’in korunmasına yönelik bir tutum ve tavır sergilenmiştir. (25 Mayıs 2010 tarihinden beri Türkiye Cumhuriyeti’nin en genç MİT müsteşarı olarak atanan Hakan Fidan görev başındadır. Fidan’ın 3,5 ay önce (13.09.2011) tarihinde, Hakan Fidan’ın, PKK yöneticilerinden M. Karasu ve Sabri Ok ile Oslo‘da yaptığı görüşmeler  basına sızdırılmıştı.)

Olaydan 9 yıl sonra zamanın Genelkurmay 2. Başkanı (şimdiki Milli Savunma Bakanı) Hulusi Akar’dan olayı aydınlatmak için “”bildiklerini açıklaması”” istendiğinde sözlü olarak yanıtlamadığı soruyu yazılı olarak şöyle yanıtlamıştır;

Olay vuku bulduğunda konu adli mercilere intikal ettirilmiş olup adli mercilerce “kovuşturulmaya yer olmadığı” kararı verilmiştir.”

Görüldüğü gibi, Uludere olayında devletin bütün üst kademesi kader birliği içerisindedir. Uludere olayının bugüne değin kapatılmak istenmesinin yegane sebebi budur. Olay sırasında birinci dereceden karar mevkiinde bulunan askeri ve siyasi yetkililer terfi etmişler ve bugünkü devletin en üst siyasi makamlarında yer almışlardır.

İkinci 33 kurşun Vakası
33 kurşun vakası 1943 yılında İran’dan Türkiye’ye sınır kaçakçılık yapan 33 silahsız Kürt kökenli sivil bölge jandarma komutanı M.Muğlalı tarafından keyfi olarak kurşuna dizilmesi hadisesidir.

BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Şırnak Uludere’de yaşanan olayı “İkinci 33 kurşun vakası” olarak nitelendirirken, “Meclis’teki temsilcilerimizin açılım-saçılım demelerine bakmayın. Bizim size vereceğimiz yegane şey halkın kursağından kesip aldığımız, size attığımız bombalardır. Size düşen tek şey isyandır. İsyan edin demektir bu” diye konuştu.

“Şırnak Uludere olayı 68 yıl sonra bu devletin ikinci 33 kurşun vakası, ikinci “Muğlalı vakasıdır” diyerek şunları söyledi: Karayolları tabelası “Suriye’de polisin kötü muamelesini bir başka ülkeye müdahale gerekçesi sayan zihniyet burada savaş uçakları ile kendi evlatlarını öldürmekte, katliama uğratmakta, imha etmektedir. Utanmazca, ‘Orası Kuzey Irak gerilla bölgesi’ diye açıklamalar yapılıyor. Televizyondaki yayınlara bakın. Cenazelerin olduğu yerde ‘Karayolları bilmem kaçıncı bölge’ tabelası var. Kuzey Irak’a karayolları bölgesi açtınız da bizim mi haberimiz olmadı?.”

Not: CHP iktidarının Demokrat Parti baskısını hissettiği 1946 seçimlerine kadar örtbas ettiği “Muğlalı Olayı” seçimden sonra muhalefetteki DP’nin baskısıyla soruşturma emri verilmesi neticesi Orgeneral Mustafa Muğlalı 1949’da askeri mahkemede yargılanıp 20 yıl hapse mahkum edilmiş ancak daha sonra o hükümet 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile devrilip başbakan ve 2 bakanı da askeri hükümet tarafından idam edilmişti. 2004 yılında askerler olayın geçtiği Van (Özalp)’ daki jandarma sınır tabur komutanlığı’nın adını onun anısına “Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası” olarak değiştirince derin devlet içinde sivil azınlıklara karşı yürütülen düşmanca siyasetlerin tarihsel bir sürekliliği olduğu kuşkusu dile getirilir oldu.

Yorum gönder

Yorum göndermek için giriş yapmalısınız.